Yüz Temel Eser Ve Özetleri

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
Türk Edebiyatı

1. Kemal Atatürk - Nutuk
2. Kutadgu Bilig’den Seçmeler
3. Dede Korkut Hikâyeleri
4. Yunus Emre Divanı’ndan Seçmeler
5. Mevlana - Mesnevî’den Seçmeler
6. Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler
7. Divan Şiirinden Seçmeler
8. Halk Şiirinden Seçmeler
9. Evliya Çelebi - Seyahatnâmesi’nden Seçmeler
10. Kerem İle Aslı
11. Samipaşazade Sezai - Sergüzeşt
12. Halit Ziya Uşaklıgil - Mai Ve Siyah
13. Hüseyin Rahmi Gürpınar - Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
14. Ahmet Rasim - Şehir Mektupları
15. Ahmet Hikmet Müftüoğlu - Çağlayanlar
16. Ömer Seyfettin - Hikâyelerden Seçmeler
17. Mehmet Âkif Ersoy - Safahat
18. Ahmet Haşim - Bize Göre
19. Yahya Kemal Beyatlı - Eğil Dağlar
20. Yahya Kemal Beyatlı - Kendi Gök Kubbemiz
21. Abdulhak Şinasi Hisar - Boğaziçi Mehtapları
22. Ruşen Eşref Ünaydın - Diyorlar Ki
23. Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Kiralık Konak
24. Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Yaban
25. Refik Halit Karay - Memleket Hikâyeleri
26. Refik Halit Karay - Gurbet Hikayeleri
27. Halide Edip Adıvar - Sinekli Bakkal
28. Halide Edip Adıvar - Mor Salkımlı Ev
29. Reşat Nuri Güntekin - Anadolu Notları
30. Reşat Nuri Güntekin - Çalıkuşu
31. Falih Rıfkı Atay - Çankaya
32. Falih Rıfkı Atay - Zeytindağı
33. Faruk Nafız Çamlıbel - Han Duvarları
34. Nazım Hikmet - Memleketimden İnsan Manzaraları
35. Şevket Süreyya Aydemir - Suyu Arayan Adam
36. Memduh Şevket Esendal - Ayaşlı İle Kiracıları
37. Peyami Safa - Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
38. Peyami Safa - Fatih-harbiye
39. Nihad Sami Banarlı - Türkçe’nin Sırları
40. Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Şehir
41. Ahmet Hamdi Tanpınar - Sahnenin Dışındakiler
42. Samiha Ayverdi - İbrahim Efendi Konağı
43. Necip Fazıl Kısakürek - Çile
44. Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf
45. Ahmet Kutsi Tecer - Şiirler
46. Ahmet Muhip Dıranas - Şiirler
47. Âşık Veysel - Dostlar Beni Hatırlasın
48. Orhan Veli - Bütün Şiirleri
49. Cahit Sıtkı Tarancı - Otuzbeş Yaş (bütün Şirleri)
50. Kemal Tahir - Esir Şehrin İnsanları
51. Orhan Kemal - Eskicinin Oğulları
52. Sait Faik Abasıyanık - Kayıp Aranıyor
53. Sait Faik Abasıyanık - Hikâyelerinden Seçmeler
54. Halikarnas Balıkçısı - Aganta Burina Burinata
55. Kemal Bilbaşar - Cemo
56. Samim Kocagöz - Kalpaklılar
57. Tarık Buğra - Küçük Ağa
58. Necati Cumalı - Tütün Zamanı
59. Rıfat Ilgaz - Karartma Geceleri
60. Orhan Hançerlioğlu - 7. Gün
61. Fakir Baykurt - Kaplumbağalar
62. Faik Baysal - Drina’da Son Gün
63. Abbas Sayar - Yılkı Atı
64. Haldun Taner - Hikâyelerinden Seçmeler
65. Oğuz Atay - Bir Bilim Adamının Romanı
66. Aziz Nesin - Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
67. Sabahattin Kudret Aksel - Gazoz Ağacı
68. Yusuf Atılgan - Anayurt Oteli
69. Cemil Meriç - Bu Ülke
70. Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil - Gençlerle Başbaşa
71. Naki Tezel - Türk Masalları
72. Salâh Birsel - Boğaziçi Şıngır Mıngır
73. Bahattin Özkişi - Sokakta

dünya Edebiyatı
74. Beydeba - Kelile Vedimne
75. Eflatun - Devlet
76. Eflatun - Sokrates’in Savunması
77. Sadi - Gülistan
78. Servantes - Don Kişot
79. Balzac - Vadideki Zambak
80. Viktor Hugo - Sefiller
81. Goethe - Faust
82. Daniel Daefo - Robinson Crusoe
83. Dostoyevski - Suç Ve Ceza
84. Gogol - Ölü Canlar
85. Turgenyev - Babalar Ve Oğullar
86. Tolstoy - Savaş Ve Barış
87. Gustav Flaubert - Madam Bovary
88. Charles Dickens - İki Şehrin Hikâyesi
89. Knut Hamsun - Açlık
90. Jack London - Beyaz Diş
91. Rabindranath Tagore - Gora
92. Ernest Hemingway - Çanlar Kimin İçin Çalıyor
93. William Faulkner - Ses Ve Öfke
94. İvo Andriç - Drina Köprüsü
95. Paniat İstrati - Akdeniz
96. John Steinbeck - Fareler Ve İnsanlar
97. M Selimoviç - Derviş Ve Ölüm
98. Cengiz Dağcı - Onlar Da İnsandı
99. Cengiz Aytmatov - Beyaz Gemi
100. Cengiz Aytmatov - Gün Olur Asra Bedel

(özetleri Yakında Vereceğim)
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
1. Kemal Atatürk - Nutuk

atatürk'ün Kendi Kaleminden Çıkan Bu Eser, Yine Atatürk Tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 15-20 Ekim 1927 Tarihleri Arasında Ankara'da Toplanan İkinci Kurultayı'nda 36,5 Saat Süren Ve Altı Günde Okunan Tarihi Bir Hitabeye Dayandığı İçin Nutuk Adını Almıştır.
nutuk İlk Defa 1927 Yılında, Biri Asıl Metin, Diğeri Belgeler Olmak Üzere Arap Harfleriyle İki Cilt Olarak Yayınlanmıştır. Aynı Yıl, Tek Cilt Halinde Lüks Bir Baskısı Da Yapılmıştır. Yazı İnkılabından Sonra, Bu İlk Metnin Okunması Güçleştiğinden, 1934 Yılında, Milli Eğitim Bakanlığınca Üç Cilt Olarak Yeniden Basılmıştır. Nutuk, Atatürk Kültür Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezince Yeniden Basılmıştır.
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
2. Kutadgu Bilig’den Seçmeler

bu Eser Mesnevi Türünde Kaleme Alınmış 6645 Beyitlik Bir Siyasetnamedir. Eser, Bütün Klasik Şark Eserleri Gibi Allah’a Hamd, Peygambere Ve Dört Halifeye Övgü İle Başlar. Ardından Baharın Güzelliklerini Tasvir İle Devam Eden Şair, Usta Bir Şekilde Bahar Tasvirinden Hükümdarın Övgüsüne Geçer. İsminden De Anlaşılacağı Gibi Eser, İnsana Her İki Dünyada, Tam Manasıyla Kutlu Olmak İçin Lazım Olan Yolu Göstermek Maksadıyla Kaleme Alınmıştır.
eserde İşlenen Esas Konu “ideal İnsan”dır. Şair, Kendi Devrinde İdeal Bir İnsanda Bulunması Gereken Vasıfları Şöyle Sıralar: Bu İnsan, Bütün Kötü Vasıflardan Arınmış Ve İyi Huy­larla Bezenmiş Bir İnsandır. Allah’a Sıkı Sıkı Bağlı, Takva Sahi­bi Bir Mümindir. Zamanının Bütün İlim Ve Hünerlerini Öğren­miş Bir âlim Ve Hâkimdir. Bütün Alfabeleri Ve Dilleri Bildiği Gi­bi Şiir, Belagat, Hesap, Hendese, Tıp, Vb. İlimlere Vâkıf Olmanın Yanında Okçuluk, Avcılık, Satranç Vb. Hünerlere Sahiptir. Ada­letten Ve Doğruluktan Şaşmaz; Ağırbaşlı Ve Alçak Gönüllüdür. Hırsızlık Yapmaz, Yalan Söylemez, İçki İçmez, Dedikodu Et­mez. Son Derece Cömert Ve İyilikseverdir. Etrafındaki İnsanla­ra Merhametli Ve İnsaflı Davranır. Adet Ve Geleneklere, Görgü Kurallarına Uygun Hareket Eder.
her Şeyden De Önemlisi Şair, Bu İdeal İnsan Tipini Soyut Olarak Ortaya Koymaz; Onu Cemiyet İçine Yerleştirerek Fertle­rin Diğer Fertlerle Ve Devletle Olan Münasebetlerini İnceler. Böy­lece Eser, Hem Sosyoloji, Hem De Siyaset İlmi İle İlgili Bir Eser Hâline Gelir.
eserin Yapısı Da Son Derece Dikkat Çekicidir. Eser Yarı Hi­kâye Ve Yarı Temsil Tarzındadır. Arada Hareketi Hazırlayıcı Ve İzah Edici Monologlar Ve Canlı Tabiat Tasvirleri İle Süslenmiş Olan Sahneler Yerleştirilmiştir. Bu Haliyle O, Öyle Mükemmel Bir Üslup Ve Mimari İçine Yerleştirilmiştir Ki Bu Malzemeye Başka Ne Gibi Bir Şekil Verilebileceğini Düşünmek Bile Güçtür.
bu Durumda Kutadgu Bilig’e Yarı Hikâye, Yan Tiyatro Tar­zında Kurulmuş Alegorik, Manzum Bir Mesnevidir Diyebiliriz. Esas Yapı, Manzum Hikâye Şeklinde Olmakla Beraber Şahıs­ların Karşılıklı Konuşmaları Esere Tiyatro Havası Katmaktadır. Eserde Hikmet Ve Nasihat Üslubunun Örnekleri De Göze Çarpar.şair, Hikâyesini, Dört Kavramı Temsil Eden Dört Şahsın Karşılıklı Konuşmaları Üzerine Kurmuştur. Bunlar Hükümdar Kün Toğdı “adalet”, Vezir Ay Toldı “baht”, Vezirin Oğlu Ögdilmiş “akıl”, Vezirin Kardeşi Odgurmış “akıbet” Kavramlannı Tem­sil Etmektedir.
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
3. Dede Korkut Hikâyeleri

bazı Rivayetler İshak Peygamberin Soyundan Olduğunu Söyler. 9. İla 11. Yüzyıllarda Türkistan'ın Aral Gölü Bölgesinde Sir-derya Nehrinin Aral Gölüne Döküldüğü Yerde Doğduğu, Ürgeç Dede Adında Bir Oğlu Olduğu Ve Bu Bölgelerde Hüküm Süren Türk Hakanlarına Danışmanlık Yaptığı Destanlarından Anlaşılmaktadır. 570-632 Yılları Arasında (muhammed Zamanında) Yaşadığı Da Rivayet Edilir. Kıpçakların Oğuz Türkleriyle Yaptığı Mücadeleler Dede Korkut Hikayeleri'nin Ortaya Çıkmasına Sebep Olmuştur.
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
4. Yunus Emre Divanı’ndan Seçmeler

yaşamına İlişkin Bilgiler Sınırlı. Doğum Yeri Bilinmiyor. 13'üncü Yüzyılın Ortalarına Doğru Moğal İstilası Ve Selçuklu Devleti'nin Yıkıldığı Dönemde Yaşadığı Sanılıyor. Bu Dönemin Sarsıntı Ve Acıları Yunus'un Eserlerinde Derin İzler Bıraktı. Babasının Adı İsmail. Medrese Eğitimi Gördü. Arapça Ve Farsça Öğrendi. İran Ve Yunan Mitolojisiyle, Tasavvuf Tarihini İnceledi. Hacı Bektaş Ya Da Sinan Ata'nın Halifesi Taptuk Emre'nin Dergahında Hizmet Etti. Taptuk Emre'nin Düşüncelerini Yaymak İçin Anadolu'yu Dolaştı. Eskişehir Sarıköy, Manisa Buna Ve Emreköy, Erzurum Dutçu Köyü, Isparta Keçiborlu Ve Karaman'da Adına Yapılmış Mezarlar Var. Ama Nerede Öldüğü Ve Gömüldüğü Kesin Belli Değil.
tasavvuf Yorumunu Benimseyen Yunus Emre'nin Keskin Bir Gözlem Gücü, Derin Bir Hoşgörü Anlayışı Var. Şiirlerini Hece Ölçüyle Yazdı. Ama Aruz Denemelerine De Yer Verdi. Hece Ölçüseyle Yazdığı Dörtlüklerin Yanısıra Yine Hece İle Beyitler Ve Gazeller De Yazdı. Dili Arı Türkçe Değil. Yer Yer Arapça Ve Farsça Tamlamalar Kullandı. Sağlığında Düzenlediği Divanı Bulunamadı. Günümüzdeki Divanları Derlemedir. 1904'te Birinci, 1924'te İkinci Basımları Yapılan Divan-ı Aşık Yunus Emre'nin Yanısıra Burhan Toprak Ve Abdülbaki Gölpınarlı'nın Derleyip Yayınladığı Yunus Emre Divanları Var.
 

egitimciyiz

Yönetici
Katılım
24 Ağu 2007
Mesajlar
2,727
Tepki
6
Puan
38
Konum
Türkiye
Vakkas Edebi Bilgilerimizi Oldukça Geliştiriyorsun Tşk Ederiz
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
5. Mevlana - Mesnevî’den Seçmeler
6. Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler
7. Divan Şiirinden Seçmeler
8. Halk Şiirinden Seçmeler

--> Bu Konuları Ayrı Başlıklarda Vereceğim
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
Evliya Çelebi,  (d. 25 Mart 1611, İstanbul - Ö. 1682, Mısır), 17. Yüzyılın Önde Gelen Gezginlerindendir. Kırk Yılı Aşkın Süreyle Osmanlı Topraklarını Gezmiş Ve Gördüklerini Seyahatnâme Adlı Eserinde Toplamıştır.

hayatı

25 Mart 1611'de İstanbul'un Unkapanı Semtinde Doğdu. Babası Derviş Mehmed Zilli, I. Süleyman’dan I. Ahmed’e Kadarki Padişahların Kuyumcubaşılığında Bulunmuş Ve Seferlere Katılmıştır. Çelebi Ailesi Aslen Kütahyalı Olup, Fetihten Sonra İstanbul'a Yerleşmiştir.
evliya Çelebi, Çok İyi Bir Öğrenim Gördü. Önce Mahalle Mektebine Gitti. Daha Sonra Şeyhülislam Hamit Efendi Medresesi'ne Girdi. Burada Yedi Yıl Okuduktan Sonra Saraya Özgü Bir Okul Olan Enderun'a Devam Etti.
okul Öğreniminin Dışında Özel Hocalardan Kur'an, Arapça, Güzel Yazı, Musiki, Beden Eğitimi Ve Yabancı Dil Dersleri Aldı. Kur'an'ı Ezberleyerek Hafız Olmuştur. Evliya Çelebi, Öğrenimini Bitirdikten Sonra Sarayda Görev Aldı. Yaptığı İşlerle Padişah Ve Devlet İleri Gelenlerinin Beğenisini Kazandı. Bu Yüzden Çok Yüksek Görevlere Getirilmesi Düşünülüyordu.

seyahate Başlaması

evliya Çelebi'nin Düşünceleri İse Çok Farklıydı. Daha Küçük Yaşlarından İtibaren İçinde Müthiş Gezi Arzusu Vardı. Yeni Yerler Görmek, Yeni İnsanlar Tanımak İstiyordu. Bu Yüzden Sarayda Fazla Kalamadı. Kendisinin Anlattığına Göre Bir Rüya Üzerine Meşhur Gezilerine Başladı. Gördüğü Rüya Şöyledir. Rüyasında İstanbul'da Yemiş İskelesi Civarında Ahi Çelebi Camii'ndedir. Orada Muazzam Bir Cemaat Vardır. Dikkat Eder, İslam Peygamberi Muhammed'i Baş Tarafta Görür. Dört Sadık Halifesi Ve Diğer Ashabı Da Hep Oradadır. Muhammed'in Yanına Gidip Ondan Şefaat Dilemek Arzusundadır. Ama Bir Türlü Cesaret Edip De Gidemez. En Sonunda Bir Cesaretle Gidip "şefaat Ya Resulallah" Diyeceğine, "seyahat Ya Resulallah" Der. Böylece, 70 Yaşına Kadar Sürecek Ve Çeşitli Tehlike, Sıkıntı Ve Hadiseler Geçirmesine Rağmen Vazgeçmeyeceği Seyahati Başlar.
ilk Gezisini, İstanbul Ve Çevresine Yaptı. Daha Sonra İstanbul Dışına Çıktı. Artık, Gezileri Birbirini İzliyordu. Tam Elli Yıl Boyunca Durmadan Gezdi. Gezdiği Yerler Arasında O Zamanki Osmanlı İmparatorluğu Sınırları İçerisinde Yer Alan Hemen Hemen Bütün Yerler Vardı.
evliya Çelebi, Bu Gezileri Sırasında Çok İlginç Yerler Gördü. Yeni İnsanlarla Tanıştı. Birçok Olayla Karşılaştı. Karşılaştığı İlginç Olayları Okuyucuya Anlatarak Kitabına Renk Kattı. Gezileri Sırasında Birçok Kez Ölümle Burun Buruna Geldi. Savaşlara Katılarak Hem Savaşları Hem De O Yerleri Anlattı. Gezmek İçin Gittiği Son Yer Mısır Oldu. 1682 Yılından Sonra Vefat Etti.
evliya Çelebi'nin Bugün Bile Önemini Taşıyan Seyahatname Adlı Eseri İşte Bu Gezilerin Ürünüdür.

evliya Çelebi Seyahatnamesi

seyahatname , Evliya Çelebi Tarafından 17. Yüzyılda Yazılmış Olan Çok Ünlü Bir Gezi Kitabıdır. 10 Ciltten Oluşur.
gerçekçi Bir Gözle İzlenen Olaylar, Yalın Ve Duru, Zaman Zaman Da Fantastik Bir Anlatım İçinde, Halkın Anlayacağı Şekilde Yazılmış, Yine Halkın Anlayacağı Deyimler Çokça Kullanılmıştır.
evliya Çelebi, Seyahatnâme'sinde Gezip Gördüğü Yerleri Kendi Üslûbu İle Anlatmaktadır. Evliya Çelebi'nin 10 Ciltlik Seyahatnâmesi, Bütün Görmüş Ve Gezmiş Olduğu Memleketler Hakkında Oldukça Önemli Bilgiler İçermektedir. Eser Bu Yönden Türk Kültür Tarihi Ve Gezi Edebiyatı Açısından Önemli Bir Yere Sahip Olmuştur.
 

vakkastürk

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2012
Mesajlar
16
Tepki
0
Puan
0
Yaş
29
Konum
konya
10. Kerem İle Aslı

isfahan Şehrinde Çok âdil, Halkı Tarafından Çok Sevilen Bir Hükümdar Ve Bu Hükümdarın Bir De "keşiş" Hazinedarı Vardır. Onca Varlığa Rağmen Çocukları Yoktur, Mutsuzdurlar. Ne Zaman Ki Hanım Sultan Ve Keşişin Karısı, Kudret Elmasını Bölüşüp Yerler; Hükümdarın Bir Oğlu, Keşişin De Bir Kızı Olur. Hanımlar Daha Elmayı Dişlediklerinde, Çocukları Olursa Birbirleriyle Evlendirmeye Ahdetmişlerdir. Fakat Keşiş Böyle Bir Beraberliğe Razı Değildir. Daha Kızı Aslı Bebek Yaştayken, Ailece İsfahan'ı Terk Ederler. Hükümdar Oğlu Ahmet Mirza Büyür. Rüyasındaki Sevgilisinin Aşkıyla Yanmaktadır. Kardeşten Daha Çok Sevdiği Sofu İle Birlikte Yollara Düşer. O, Artık Âşık Kerem Olmuştur.

kerem, Sofu İle Birlikte Van'a Gelir. Atlarını Hana Bağlayıp Kahveye Misafir Olurlar. Akşam Olunca Üç Beş Ahbap Toplanır. Hoş Beşten Sonra "Âşık Bize Hallerini De Bakalım" Diyerek Türkü İsterler. Kerem Alır Sazı Eline, Bakalım Ne Der:

hey Ağalar Hangi Derde Yanayım / Yitirdim Aslı'mı Gören Olmadı / Pervâneler Gibi Yandım Tutuştum / Yandım Alevimi Gören Olmadı.

aslı Han, Müslüman Olmuştur. Köşklerinin Bahçesinde Kerem'le Birliktedir. Gece Kaçmayı Kararlaştırırlar. Kerem Kahveye Gelir. Çevresindekiler Bir Türkü Niyaz Ederler. Aklında Kervan Kıranın Erken Batması Ve Sarı Yıldızın Geç Doğması, Gecenin Uzun Bir Karanlığa Dalması Dileği Vardır.

sabah Oldu Şavkın Batmaz / Döne Kervan Kıran Döne / Aşk Ateşi Serden Gitmez / Niye Doğdun Sarı Yıldız?

yıldızlarda Ne Ruşensin / Alem İçre Perişansın / Garip Yurduna Düşmansın / Niye Doğdun Evler Yıkan Beller Büken?

sana Kervan Kıran Derler / Yâre İkrar Veren Derler / Bana Dertli Kerem Derler / Niye Doğdun Sarı Yıldız?

Kerem, Aslı Han'ın Yurtlarının Gence'ye Göçtüğünü Öğrenir Ve Sofu İle Yollara Düşerler. Yolda Kerem Görür Ki Gökte Bir Bölük Turna Uçup Gitmekte. "sofu Kardaş, Getir Şu Sazı; Turnalara Anamı, Babamı, Aslı'yı Sorayım" Der...

aşıp Aşıp Karlı Dağlar Gelirsin / Eğlen Turnam Eğlen Haber Sorayım / Bizim Elden Ne Haberler Bilirsin / Eğlen Turnam Eğlen Haber Sorayım.

kerem İle Sofu, Gökbelen'e Gelmişlerdir. Atları Handa, Kendileri Kahvede Sabahlamışlardır. Günün Mahmurluğunda Kahvenin Önünden Güzeller Geçmektedir. İçlerinde Biri Vardır Ki Güzeller Güzeli. Kerem Onu Aslı'ya Benzetir. Alır Sazı...

her Sabah Her Sabah Gel Geç Buradan / Gamı Gasaveti Kaldır Aradan / Ne Güzel Yaratmış Seni Yaradan / Ben De Seni Yaradanın Kuluyum.

göy Göy Olur Gökbelen'in Çınarı / Elinde Olur Yiğitlerin Fermânı / Sana Derim Sana Kahveci Pınarı / Benim Yârim Buralardan Geçti Mi?

kerem İle Sofu Yine Yollarda. Kelbe Köyünde Konaklarlar. Köylülere Buradan Bir Keşiş Ailesinin Geçip Geçmediğini Sorarlar. Kars'a Doğru Gittiklerini, Ancak Dört Ay Olduğunu Öğrenirler. Yolda Yine Turna Katarı Görürler. Kerem Sazıyla Buluşur:

dertli Kerem Der Ki Uğradım Derde / Canım Kurban Olsun Merd Oğlu Merde / Allı Turnam Ne Gezersin Bu Yerde / Yok Mu Sizin Vatanınız Eliniz?

azerbaycan'a Girmişlerdir, Şuşa Yolundadırlar. Yolda Gördüklerine "buradan Bir Keşiş, Bir Kadın, Bir De Kız Geçti Mi?" Diye Sual Ederler. Ama Hep "görmedik" Cevabını Alırlar. Şuşa'ya Gelip Kahveye Yerleşirler. Akşam Kerem Sazını Alır, Bağrına Basar:

ne Vakit Ki Han Aslımdan Ayrıldım / Beni Öldürmeli Döğmeli Değil / Gece Gündüz Ah Ederek Yanarım / Beni Öldürmeli Döğmeli Değil.

yedi Yıldır Hatırını Sormadım / Geçti Ömrüm Bir Murada Ermedim / Fırsat Elde İken Demler Sürmedim / Beni Öldürmeli Döğmeli Değil.

keşişin Karısı Ve Kızıyla Karapınar'a Doğru Gittiklerini Öğrenirler. Ertesi Gün Erkenden Yola Düşerler. Seher Yeli Esmeye Başlayınca Kerem "sofu Eğlen Hele, Şu Seher Yeriyle Sevdiğime Bir Selam Göndereyim" Der Ve Sazına Sarılır:

eğer Gider İsen Bizim Ellere / Eğlen Biraz Burda Dur Seher Yeli / Bir Nâmem Var Göndereyim Yarıma / Götür Aslı Han'a Ver Seher Yeli.

tercan Yöresinde Şogun Deresine Geldiklerinde Bir Yaralı Ceylan Görürler. O Hâliyle Yavrularını Emzirmektedir. "ilâhi Avcı Kolun Kırılsın. Bu Yavrulara Da Mı Acımadın" Diye Kargışta Bulunur. Yola Devam Ederken İki Avcı İle Karşılaşırlar. Biraz Sohbetten Sonra Avcılar Türkü İster. Kerem'in Türküsü Ceylan İçindir:

süre Süre Avcı Dağdan İndirmiş / Kaç Kuzulu Ceylan Kaç Avcı Geldi / Zalim Avcı Vurmuş Seni Sindirmiş / Kaç Kuzulu Ceylan Kaç Avcı Geldi.

kerem İle Sofu, Ürgüp'e Geldiklerinde, Yanlarına Üç Beş Ahbap Gelir, Bir Türkü Niyaz Ederler. Kerem Alır Sazını, Görelim Ne Der:

şu Dünyada Üç Nesneden Korkarım / Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm / Hiç Birinden Asla Gönlüm Hoş Değil / Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm.

acı Tatlı Yıllar Süren Bir Sürü Maceradan Sonra Aslı Han'a Kavuşmak Nasip Olacaktır. Ancak O Gece Aslı Han, Babasının Yaptırdığı Makas Değmedik, İğne Dikmedik Elbisesini Giymiştir. Güle Benzemiştir Allar İçinde, Serviye Dönmüştür Dallar İçinde. Aslı'ya El İle Değil, Gül İle Bile Dokunmaya Kıyamayan Kerem, Düğmeleri El İle Mi, Tel İle Mi Çözsem Diye Düşünür Ve Önce Sazıyla "çöz Aslım Çöz Göğsün Düğmelerini" Deyişini Söyler. Ne Dilde Ne Telde Takat Kalmıştır. Düğmeler Bir Türlü Çözülmez. El İle Çözmeyi Dener. Düğmeler Büyülüymüş Meğer. Bir Taraftan Çözülürken Diğer Taraftan İliklenirmiş. Kerem Öyle Bir "ah" Çeker Ki Yetmiş İki Bin Tüyünün Dibi Birden Sızlar. Ah Üstüne Bir Ah Daha Çekince, Üç Yüz Altmış Altı Damarına Bir Ateş Yayılır, Ağzından Alevler Çıkar. Kül Olur Kerem. Aslı Vurulmuşa Döner. Sırma Saçlarını Süpürge Ederek Külleri Toplamaya Çalışır. "her Ateş Söner De Aşk Ateşi Sönmezmiş" Ya, Küller İçindeki Bir Kıvılcımdan Aslı Da Tutuşur. Gül Aslı Alevlerden Bir Dal Olur, Döne Döne Yanar. Aslı İle Kerem'in Elleri Değil Ama Külleri Kavuşmuştur.
 
Üst Alt