Ağlama MeLeĞiM | Eğitimin Yeni Yüzü | Egitimciyim.Net

Ağlama MeLeĞiM

  • Konbuyu başlatan feyza05
  • Başlangıç tarihi
F

feyza05

Ziyaretçi
Ağlama Meleğim, kendini mahvetme!.. Başını eğip de "Başlarını açamasak bile
baş eğdirdik" dedirtme... Unutma, " Şeref ve üstünlük Allah'ındır, bir de
resulün ve mü'minlerin"... Sana "Başını ört!" diyen Allah böyle buyuruyor.

Sen başını yiğitçe örterek gerçek kişiliğini ortaya koydun... Başörtünü
inancınla bütünleştirdin... Onu kimiğinin bir parçası haline getirdin ve
böylece Dünya âleme "Ben müslümanım diye haykırdın... Başını örtmeni
emreden
Allah'a yemin ederim, sen bu yiğit duruşunla her zaman şanlı ve galipsin...
Seni malup edecek adam, daha anasından doğmadı...

Senin başın dumanlı dağlardan daha yüce... Başörtün bulutlardan daha
güzel... Cennette Allah, ayın ondördü gibi ayan beyân görüldüğü zaman,
eminim o gün sen, Kâinatın Rabbini, daha yakından göreceksin, o yüce
başınla
.

* * *

Seni ezmek isteyenlere ezilme!.. Allah'ın sana doğduğun gün verdiği hakkı
söke söke almaya çalış... Bu gün varmezlerse yarın verecekler...

Yorulduğunda, yıprandığında üzülme... Dünya didinme, âhiret dinlenme
yeri...
Rabbine kavuşuncaya kadar mü'mine rahat yok... rahat cennette o ebedî
yurdumuzda... Dünya denen şu ağacın altında biraz nefeslenip yeniden yola
koyulacağımızı aklından çıkarma...

Ayağımıza batan dikenler bizi yıldırmasın... Belli ki cennet yakınımızda...
Çünkü cennet dikenlerle çevrilidir... Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa,
keder, sıkıntı ve gam, hatta ayağa batan dikene varıncaya kadar başa gelen
her şey Müslümanın hatalarının bağışlanmasına bir vesiledir... Allah,
hayrını dilediği kişiye sıkıntı verir... Biraz korku, biraz açlıkla imtihan
edilmek bizim kaderimizde var...

Çetin bir imtihandasın, dayan... Zor seni yıldırmasın... Elbette her
güçlükle birlikte bir kolaylık vardır... Şüphesiz her güçlükle bir
kolaylık... Ve Allah sabredenlerle beraberdir...

* * *

Kâinatın efendisi şu dünyada rahat yüzü görmedi... Öz yurdunda, müslüman
kimliğiyle yaşayamadı... Zâlimler bastırdıkça o dayandı... Her şeye Allah
için katlandı... Ama dâvâsından taviz vermedi. İyice tıkandığı zaman
yurdunu
terkedip hicret etti. Boynu bükük, gönlü kırık, boğazında hıçkırık gurbet
ele gitti... Çünkü Allah'ın arzı genişti... Gittiği yere İslâm'ın ışığını
götürdü... İnsanlara bilmediklerini öğretti... Gerçek varlığı, gerçek
hayatı, gerçek mü'mini... Ve bir gün yurduna zaferle girdi...Onu öldürmek
isteyenler ondan aman dilediler... Zulmün süngüsü düştü, cahânın tâlihi
değişti... Gerekirse sen de git... Mekke devrini yaşayan topraklara
Medine'yi getir... Sabrın meyvelerini devşir...

Sen varsın, Allah var, dünya var, ahiret var... Bunlar inkârı mümkün
olmayan
gerçekler... Sen ebediyetin kokusunu almış bir bahtiyarsın... Gönüllere
cennetin kokusunu sen taşıyacaksın...

Her şeyi diplomadan ibaret sanma... Ashâb-ı kirâmın diploması yoktu...
Tabiînin de diploması yoktu... Daha sonra gelen İslâm büyüklerinin de
diploması yoktu... Ama dünyanın bir ucundan bir ucuna İsâm'ı onlar
götürdüler... Bir an bile susmadan kâinatı çınlatan ezanı gök kubbeye onlar
perçinlediler. Bir gün medreseler açılıp da diplomalı tahsil başlayınca,
büyüklerimiz çok üzüldüler; artık ilmin sonu geldi dediler... İlmin sonu
gelmedi, yine devam etti ama, onlar sırf Allah rızâsı için okuyup okutmanın
daha bereketli olacağı inancından vazgeçmediler... Büyüklerimizin aydınlık
yolundan ayrılma... Elinden diplomanı alanlar ağzını da bağlayamazlar ya...
* * *

İşte sen o büyüklerin izinden gideceksin... Sen peygamber yurdunu ev ev
dolaşarak aydınlatan sahâbî analarımız gibi, ev ev dolaşarak yurdumu
aydınlatacaksın... Peygamberimizi, kendine örnek alacak, onun ahlâkını
özümseyeceksin... Yüzünden eksilmeyen tebessümünle; insanları hoş görüp
bağışlayan merhametinle; gösterişe prim vermeyen sade yaşamın ve eşsiz
tevâzuunla; Müslüman hanıma en çok yakışan o zarif nezâketinle; herkesi
imrendiren iffetinle; özü, sözü doğru güvenilir şahsiyetinle, elinde olanı
başkası ile paylaşmaktan zevk alan cömertliğinle; tabansızlara pabuç
bırakmayan cesaretinle; haksıza haddini bildiren asil öfkenle; Allah için
gözyaşı dökmeyi ihmâl etmeyen duygulu halin, ibadet ve tâatinle; özellikle
de dilinden düşürmediğin dua ve zikrinle gittiğin yere Peygamber kokusu
götüreceksin... Seni görenler Peygamber'i görmüş gibi sevinecekler; evimize
peygamber nefesi geldi diye bayram edecekler... Başındaki o aziz örtüye
"siyasi simge" diyerek seni mektebinin kapısında işkenceye tâbi tutanlar
yapmasa bile, onların çocukları utanıp senden af dileyecekler...

* * *

Sen ağlama yavrum, senin işi çook... Sen torunlarımı büyüteceksin...
"Bismillâh diyerek emzireceksin onları, zemzem kadar temiz, ak sütünle...
Konuşmaya başlarken kelime-i tevhidi öğreteceksin onlara... "Lâ ilahe
illallah" diye diye büyüyecekler... Dillerine, gönüllerine, beyinlerine
Allah kelâmını nakşedeceksin, silinmemecesine... O nur topu yavrular,
"Bismillâh" diyerek, kelime-i tevhid fidanını dikecek bütün gönüllere...
Aşkla, sabırla, teenni ile... Usanmadan, bıkmadan, yılmadan.

İşte o zaman güzel yurdum bir cennet olacak... Orada hiç kimse
horlanmayacak... İnansa da, inanmasa da...

Gözyaşını boşuna harcama... Ağlamasını bilmeyen elbette bizden değildir...
Daha iyi kulluk edemedim diye ağla... Allah için gözyaşı
dök...Resûlüllah'ın
kara sevdâlısı ol... Seccâden kurumasın kızım!..



(Altınoluk-Yuvamız dergisi Mart ayı Sayı:181 den alıntıdır.)
 

Benzer konular

Üst Alt