MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN
AZ BİLİNEN VEYA BİLİNMEYEN YÖNLERİ
Prof. Dr. İSA KAYACAN
Devletimizin kurucusu, yüce Atatürk için az bilinen veya hiç bilinmeyen sıfat ve özellikler üzerinde bir çalışma yapsak, araştırmacılardan, yazarların kitaplarından yararlanmak istesek... Araştırmacı-Yazar Mustafa Nevruz Sınacı geçenlerde 15 sayfalık bir doküman tutuşturdu elime. "Hocam, arşivinde bulunsun" dedi. Bunlar Araştırmacı-Yazar Prof. İlknur Güntürkün Kalıpçı'nın "İçimizden Biri Atatürk" adlı kitabının ilk sayfalarıydı. Yer yer resimlerle-görüntülerle zenginleştirilen sayfalardı bunlar.
Burada, Atatürk için verilen sıfatlar, kullanılan ifade ve unvanlar gerçekleriyle birlikte sıralanıyordu. Buranın hemen başında;
- " En büyük düşman; hani şu ordularını denize döktüğü düşmanı, Yunan başkomutanı Trikopis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskı olmadan her Cumhuriyet Bayramı, Atina'daki Türk Büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, Atatürk'ün resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle bir saygıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mustafa Kemal"... İşte vermek istediğimiz örneklerden biri. Sonra buna benzer örnekler verilmeye devam ediliyor.
BİZ DE DEVAM EDELİM
- Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim. (General Mc Arthur)
- Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse, başına Mustafa Kemal gibi bir lider getirir. (İranlı bir şair, 1938),
- Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki, tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Çünkü o, yılın değil, asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir. (ABD Başkanı, Milenyum mesajı)
- Atatürk Yalova köşküne doğru çıkmaktadır. Bir de bakar bir bahçıvan koca bir çınar ağacını kesmek üzeredir. "Yahu" der, "sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye?" diye sorar. Bahçıvan der ki; "Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz." Biran düşünür, "Hayır, gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştıracağız" diye cevap verir Atatürk (1930).
- Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım (Atatürk)
- Anafartalarda savaşın bir dinlenme yerinde çadırınıza gelirseniz, postalları çıkarır rahatça dinlenmek istersiniz. Öyle bir şey yok. Macar Türkoğu Nemet'in, Fransız Türkoğu Devin'in Türkoloji albümleri duruyormuş. Açıyor onları okuyor Mustafa Kemal Diyorlar ki, "niye bunları okuma gereği duyuyorsun?" Verdiği cevaba bakın. Onlara diyor ki; "Savaştan sonra bu dilin değişime ihtiyacı var onu tespite çalışıyorum" (1914).
HEP ARAYIŞ VE ANLAYIŞ
Bitlis Cephesi komutanı Mustafa Kemal Yaveri İzzettin Çalışlar'ı çağırıyor ve eline bir not veriyor. Notta: " Savaştan sonra ilk işimiz Türk kadınına serbestisini vermek, onu erkeğinin yanında eşit haklara sahip kılmak" (1916),
- Amerikanın ünlü ekonomistlerinden Mr. Jhons'un bize önerisi: "Ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk'ü örnek alsın yeter Türkiye" (07 Şubat 2005).
- - Atatürk'e bir gazeteci sorar: "Neden mal ve mülkünüzü milletinize bağışladınız?". Atatürk'ün cevabı: "Mal ve mülk bana ağırlık yapıyor. Onları asıl sahibi olan milletime bağışlamaktan ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar? Asıl zenginlik insanın manevi şahsiyetinde olmalıdır"... şeklindedir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün anlamlı görüşlerinden biri:
-"Geçmişi ne kadar unutursak, geleceği korumak o kadar zor olur."
ÇOK HOŞUA GİDER
Atatürk Antalya yolunda mola verir. Burada kulağına bir ses gelir."Ya, bu türküyü çok sevdim. Bulun getirin bu türküyü söyleyeni" der. Küçücük bir çoban gelir. Derki, "Sesin çok güzel bana da bir türkü okur musun?...
Başlar çoban, "Demirciler demir döver tunç olur". Bitince Atatürk dalmıştır. "Bis, bis" der. Çoban böyle bakar. "Oğlum der bis" der. "Çok beğendik tekrarla anlamına gelir. Çoban hiç nazlanmaz, yine aynı türküyü okumaya başlar. Atatürk, türkü bitince cebinden bir harçlık çıkarır uzatır.
Çoban hemen alır harçlığı, kuşağına kor, elini uzatır Atatürk'e, "bis bis" der. Bu espri Atatürk'ün çok hoşuna gider.
- İnsan doğumundan ölümüne kadar ya askerdir, ya bir devlet adamıdır. Ya çevricidir, ya tiyatrocudur, ya sanatçıdır, ya arkeologdur. Ama bunların hepsi birden olabilen tek lider Mustafa Kemal Atatürk olduğu için dünyada "Kültür antropologu" sıfatı verilebilen tek lider Mustafa Kemal'dir.
EN ZOR OLANI
Tahsin Coşkun, o zamanın genç bir ziraat mühendisidir. Atatürk, "Gel Tahsin seni bir yere götüreceğim, fikrini almak istiyorum" der. Giderler, gösterdiği yere bakar Tahsin Bey. Bataklık, sivrisinek salgını, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazi. "Ya Paşam hayrola" diye sorar. Atatürk, "Buraya masrafı cebimden olmak üzere bir orman çiftliği yapmak istiyorum" deyince, T. Coşan, "Ya yapma Paşam buranın ıslahı ya sizin paranızı tüketir, ya da zamanınızı, neden bukadar mümbit topraklar varken gelip de burayı tercih ettiniz? diye sorunca, Atatürk;
- "Ben en zor olanı yapıyım da, siz arkamdan kolayları nasıl olsa yaparsınız" der.
-Bir bayan gazeteci Atatürk'e sorar: "Size de diktatör diyorlar, ne dersiniz?"
Atatürk, şöyle bir bakar: " Eğer ben diktatör olsaydım hanımefendi, bu soruyu sorduktan sonra siz asla canlı kalamazdınız" diye cevap verir.
MİLLETİN KALBİNE YAZILARAK
İstanbul ve Ankara illerinden birisine, Atatürk adının verilmesi için Meclise bir kanun teklifi verilir. Bu teklifi vereni çağıran Atatürk; "Bir ismin dillerde kalması için, şehrin temellerine sığınmasına gerek yoktur. Bakın bu şehrin ismi İstanbul, ama Fatih Sultan Mehmet'i hemen hatırlıyoruz. Eğer ben bir şey yapabildiysem bunu binaların tepelerine, şehrin temellerine ismimi yazarak değil, milletimin kalbine yazarak anılmak isterim" diye konuşur.
HERKES İŞİNİ CİDDİYE ALMALI
Atatürk'ün Şehir Tiyatrolarına geleceği haberi verildi. Fakat Paşa gecikti. Muhsin Ertuğrul kendisini beklemeden perdeyi saniyesi, saniyesine açıp oyunu başlattı. Atatürk 4 dakika geç kalmıştı. Etraftaki dalkavuklar Atatürk geldiğinde, Muhsin Ertuğrul'un onu beklemeden perdeyi açtığını ellerini ovuştura ovuştura anlattılar. Atatürk; "Yaa öyle mi, Muhsin Ertuğrul'la görüşürüz" dedi. Herkes Muhsin Ertuğrul'un işinin bittiğine inanıyordu.
Atatürk piyesin bitiminde Muhsin Ertuğrul'u ayakta karşıladı. Ötekileri de yanına çağırarak şunları söyledi: " Sizi tebrik ederim. İşinizle ilgili ciddiyetiniz, ülkenizin gelişimini ciddiye aldığınızı gösterir. Biz geç kaldık. Siz vazifenizi yaptınız. Bir tek benim için perdeyi açmayıp oyunu başlatmasaydınız bu dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi. Herkesin her sahada işini bu kadar ciddiye almasını istiyorum. Ülke ancak böyle ilerler efendiler"...