C
cendere
Ziyaretçi
Aydın Doğan'ın gazetelerini okuyun!
Hayatım boyunca hiç anlayamadığım şeylerden biri de yasakçılık oldu. Kıskançlığı, çekememezliği de hiç anlayamadığım gibi. Kimseyi kıskanmadığım, hep kendi işime baktığım için elalemi de kendim gibi sandım.
Kalemimden başka hiçbir gelir kaynağım yok. Yaşamak için çalışmak ve "haset ve husumet" çemberlerine ister istemez girmek zorundayım, ne yapayım? Hayat, bir bakıma düşmanlığa katlanmayı öğrenmek sanatı...
Fakat en çok, bana gıcık kapanların "yazdırmayın şu adama" tavrına şaşırdım. Hep şaştım buna. Çünkü ben, hoşlanmadığım, çok kızdığım kişiler için aklıma hiç böyle bir şey getirmem.
Numara yapmıyorum, içtenlikle söylüyorum. Babıali'de bol miktarda mevcut düşmanlarımın hiçbirini susturmak aklıma gelmedi. Hakkımda uydurdukları yalanlar kulağıma geldikçe kimilerini kimi zaman dövmek bile geldi içimden ama yazdırmamak, hayır...
Televizyonda da yaşadım bunları, orada cümle elbette "konuşturmayın şu adamı" şekline dönüşüyordu... "Beğenmiyorsan seyretme, mecbur musun?" tepkisiyle karşılaşınca büsbütün köpürüyorlardı.
İçlerinde, canlı yayınlarda, haber bülteninde hemen yanında oturduğum sevgili Gülgün Feyman'ın bana "söz verdiğini" sanan ahmaklar da vardı, bunlar da Gülgün'e çatıyorlardı: Söz vermeyin şu adama!
Daha sonra, basında, "Bekir'i ve beni kovdurtmak istiyorsun" diyecek kadar küçülen zavallı insancıklar da çıktılar karşıma... Aydın Doğan, benim lafımla adam kovacaktı! Herşeyden önce, efendilerinin zekâsına hakaret ediyorlardı...
Madem laf Aydın Doğan'a geldi, oradan da başbakana gidecek tabii...
Başbakan, kendisine iftira eden Doğan grubu gazeteleri için bir boykot çağrısı yaptı, biliyorsunuz...
Yanlış yaptı.
Siz başbakanı bu konuda dinlemeyiniz, Doğan'ın gazetelerini okuyunuz...
SABAH'ı batırmak isteseler de okuyunuz, yalan yazsalar da okuyunuz, gazetecilik mesleğini patronun çıkar hesaplarına alet etseler de okuyunuz. Tetikçilik etseler de okuyunuz.
Bize edilen iftiraları, yapılan haksızlıkları, ibret için bile olsa, okuyunuz.
Başkalarını da okuyunuz...
Örneğin, gazete içi iktidar elinden gidince, Hasan Cemal ve Okay Gönensin'e karşı "Cumhuriyet okumuyorum, çünkü Cumhuriyet okuruyum" sloganıyla bir boykot kampanyası başlatmış ve bunda çok da başarılı olmuş İlhan Selçuk'un gazetesini de okuyunuz. Boykotçuları boykot etmeyiniz.
Faşistleri de okuyunuz, komünistleri de, liberalleri de, dincileri de. Herbirinden öğreneceğiniz birşeyler mutlaka vardır.
Has adamlarını seferber edip bana küfür ettirmiş olan Zafer Mutlu'nun gazetesini bile, ben okuyorum, siz de okuyunuz.
Herşeyi ve herkesi okuyunuz, kendi düşüncenizi kendiniz oluşturup, kendi kararınızı kendiniz veriniz.
Bilinçli okurdan bunu beklerim: Örneğin "Das Kapital" ile "Mein Kampf"ı yanyana koyacak, ikisine de bakacak ve düşünecek...
Engin Ardıç
Hayatım boyunca hiç anlayamadığım şeylerden biri de yasakçılık oldu. Kıskançlığı, çekememezliği de hiç anlayamadığım gibi. Kimseyi kıskanmadığım, hep kendi işime baktığım için elalemi de kendim gibi sandım.
Kalemimden başka hiçbir gelir kaynağım yok. Yaşamak için çalışmak ve "haset ve husumet" çemberlerine ister istemez girmek zorundayım, ne yapayım? Hayat, bir bakıma düşmanlığa katlanmayı öğrenmek sanatı...
Fakat en çok, bana gıcık kapanların "yazdırmayın şu adama" tavrına şaşırdım. Hep şaştım buna. Çünkü ben, hoşlanmadığım, çok kızdığım kişiler için aklıma hiç böyle bir şey getirmem.
Numara yapmıyorum, içtenlikle söylüyorum. Babıali'de bol miktarda mevcut düşmanlarımın hiçbirini susturmak aklıma gelmedi. Hakkımda uydurdukları yalanlar kulağıma geldikçe kimilerini kimi zaman dövmek bile geldi içimden ama yazdırmamak, hayır...
Televizyonda da yaşadım bunları, orada cümle elbette "konuşturmayın şu adamı" şekline dönüşüyordu... "Beğenmiyorsan seyretme, mecbur musun?" tepkisiyle karşılaşınca büsbütün köpürüyorlardı.
İçlerinde, canlı yayınlarda, haber bülteninde hemen yanında oturduğum sevgili Gülgün Feyman'ın bana "söz verdiğini" sanan ahmaklar da vardı, bunlar da Gülgün'e çatıyorlardı: Söz vermeyin şu adama!
Daha sonra, basında, "Bekir'i ve beni kovdurtmak istiyorsun" diyecek kadar küçülen zavallı insancıklar da çıktılar karşıma... Aydın Doğan, benim lafımla adam kovacaktı! Herşeyden önce, efendilerinin zekâsına hakaret ediyorlardı...
Madem laf Aydın Doğan'a geldi, oradan da başbakana gidecek tabii...
Başbakan, kendisine iftira eden Doğan grubu gazeteleri için bir boykot çağrısı yaptı, biliyorsunuz...
Yanlış yaptı.
Siz başbakanı bu konuda dinlemeyiniz, Doğan'ın gazetelerini okuyunuz...
SABAH'ı batırmak isteseler de okuyunuz, yalan yazsalar da okuyunuz, gazetecilik mesleğini patronun çıkar hesaplarına alet etseler de okuyunuz. Tetikçilik etseler de okuyunuz.
Bize edilen iftiraları, yapılan haksızlıkları, ibret için bile olsa, okuyunuz.
Başkalarını da okuyunuz...
Örneğin, gazete içi iktidar elinden gidince, Hasan Cemal ve Okay Gönensin'e karşı "Cumhuriyet okumuyorum, çünkü Cumhuriyet okuruyum" sloganıyla bir boykot kampanyası başlatmış ve bunda çok da başarılı olmuş İlhan Selçuk'un gazetesini de okuyunuz. Boykotçuları boykot etmeyiniz.
Faşistleri de okuyunuz, komünistleri de, liberalleri de, dincileri de. Herbirinden öğreneceğiniz birşeyler mutlaka vardır.
Has adamlarını seferber edip bana küfür ettirmiş olan Zafer Mutlu'nun gazetesini bile, ben okuyorum, siz de okuyunuz.
Herşeyi ve herkesi okuyunuz, kendi düşüncenizi kendiniz oluşturup, kendi kararınızı kendiniz veriniz.
Bilinçli okurdan bunu beklerim: Örneğin "Das Kapital" ile "Mein Kampf"ı yanyana koyacak, ikisine de bakacak ve düşünecek...
Engin Ardıç