egitimciyiz
Yönetici
Yanılmıyorsam Mahmut Özer sekizinci Milli Eğitim Bakanımız olacaktır. Ne yazık ki hala kördüğüm haline gelmiş birçok sorun ortada durmaktadır. Şüphesiz ki bunun da en büyük nedeni Milli Eğitimi Truva atı olarak kullanmak isteyen zihniyettir. Bu yüzden şuna bütün kalbimizle inanıyoruz ki atanan bakanlar ağzında kuş tutsa bu zihniyetten kurtulmadan hiçbir başarı elde edemez.
Peki; Ziya Selçuk ‘un günahı neydi?
Her şeyden önce eğitimi bir bütün olarak görmek istedi ve öğretmeni elinden geldikçe önemsedi. EBA diye çok önemli bir canlı ders anlatma yöntemini kısa sürede hayata geçirdi ve yaygınlaştırdı. Okullardan ve öğretmenlerden uzak durmadı onlarla sık sık temas halinde oldu, ulaşılamaz bir bakan olmadı.
Yönetici atamalarında mülakat denilen şantaj ve tehdit silahını kısmen etkisiz hale getirdi. Bu oldukça önemliydi. Çünkü okullarda artık iş barışı tamamen bozulmaya başlamıştı. Kendinden olmayanı bu ülkenin insanı değilmiş gibi bakan, ne yazık ki sonradan görme, ne oldum delisi vicdandan ahlaktan yoksun bir anlayış adeta devlet kültürümüzü kökünden tahrip edercesine kendisini her şeyin hakimi olarak görmeye başlamıştı. İşte Ziya Selçuk buna dur diyerek devletine oldukça önemli bir hizmet yapmış oldu.
Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinde vatandaşın tamamen idareden umudunu kestiği bir sırada her zaman olmasa da idari konularda bazı Hukuk kararlarını uygulamakta tereddüt etmedi. Ancak ne 1709 Şube Müdürü ne de andımız kararını kendisine uygulatmadılar.
Uzun yıllar KPS kapılarında sınavlara giren ve atama bekleyen gencecik öğretmenlere mülakat sopası gösterildiği ve adaylığın kaldırılmasında tehdit silahı olan mülakatı kaldırdı.
Ziya Hoca’nın bir başka önemli hamlesi İlçe Müdürü olabilmek için sınav kazanmış olma şartını getirmesiydi. Çünkü 2014 yılından iki bin on sekiz yılına kadar dört yıl boyunca sendika listesi ve tabi ki mülakatla atanmış binlerce okul müdürünün İlçe Müdürü olma hayalini suya düşürdü. Bunu da şöyle yorumlamak lazımdır ki Ziya Hoca bu şekilde okul müdürü olmayı onaylamadı. Ancak aynı mantıkla proje okuluna idareci atamanın önüne geçemedi. Tabiri caizse Milli Eğitimin paralel yapıları buna müsaade etmedi.
Ziya Hoca için daha pek çok şey yazılabilir. Elbette birçok yapamadıkları vardı. Bize göre katırcı fincancılarını ürküten ve tabiî ki Ziya Hoca’nın aleyhinde kara propaganda başlatanlar gibi düşünmemesi de önemli bir nedendi.
Ancak Ziya Hoca’nın esas günahı sistemli kurallı kaideli bir yönetim gerçekleştirme çabasıydı. Sistemi, kural kaideyi, düzeni ve nizamı istemeyen çıkar çevreleri ve menfaat çeteleri şimdilik başarmış görünse de umudumuz odur ki yeni Bakan bir Anadolu evladı olarak devletin tahrip edilmesine müsaade etmeyecektir. Eğitim camiasının üzerine karabasan gibi çöken menfaat odaklarına prim vermeyecektir. Atamalarda liyakat, adalet, hakaniyet ilkesine aykırı hareket etmeyecektir. Başta proje okulu olmak üzere sistemsizliğin hakim olduğu tüm alanları sistemli hala getirecektir.
Sonuç olarak yeni bakanımız Mahmut Özer Bey’e diyoruz ki; Bu ülke için emek veren bedel ödeyen ve ödemeye devam eden hiçbir vatan evladını ötelenmemelidir. Milli eğitimi kendi sözde ideolojilerinin savaş alanı olarak gören kesimlere taviz verilmemeli işlerin ortak akıl ve tam mutabakatla yürümesinin önü açılmalıdır. Özelikle aklını ve vicdanını tamamen ötelemiş efendi edinmiş ve efendilerin emir ve talimatlarını bekleyen bir bürokrasi ile asla mesafe alınamayacağı bilinmeli ve Milli Eğitimin meselelerine bakan değil çözüm arayan bir anlayışla yaklaşılmalı, gelen gideni aratmamalıdır.
Remzi ÖZMEN Kamu-Sen İst Başkanı
Peki; Ziya Selçuk ‘un günahı neydi?
Her şeyden önce eğitimi bir bütün olarak görmek istedi ve öğretmeni elinden geldikçe önemsedi. EBA diye çok önemli bir canlı ders anlatma yöntemini kısa sürede hayata geçirdi ve yaygınlaştırdı. Okullardan ve öğretmenlerden uzak durmadı onlarla sık sık temas halinde oldu, ulaşılamaz bir bakan olmadı.
Yönetici atamalarında mülakat denilen şantaj ve tehdit silahını kısmen etkisiz hale getirdi. Bu oldukça önemliydi. Çünkü okullarda artık iş barışı tamamen bozulmaya başlamıştı. Kendinden olmayanı bu ülkenin insanı değilmiş gibi bakan, ne yazık ki sonradan görme, ne oldum delisi vicdandan ahlaktan yoksun bir anlayış adeta devlet kültürümüzü kökünden tahrip edercesine kendisini her şeyin hakimi olarak görmeye başlamıştı. İşte Ziya Selçuk buna dur diyerek devletine oldukça önemli bir hizmet yapmış oldu.
Bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinde vatandaşın tamamen idareden umudunu kestiği bir sırada her zaman olmasa da idari konularda bazı Hukuk kararlarını uygulamakta tereddüt etmedi. Ancak ne 1709 Şube Müdürü ne de andımız kararını kendisine uygulatmadılar.
Uzun yıllar KPS kapılarında sınavlara giren ve atama bekleyen gencecik öğretmenlere mülakat sopası gösterildiği ve adaylığın kaldırılmasında tehdit silahı olan mülakatı kaldırdı.
Ziya Hoca’nın bir başka önemli hamlesi İlçe Müdürü olabilmek için sınav kazanmış olma şartını getirmesiydi. Çünkü 2014 yılından iki bin on sekiz yılına kadar dört yıl boyunca sendika listesi ve tabi ki mülakatla atanmış binlerce okul müdürünün İlçe Müdürü olma hayalini suya düşürdü. Bunu da şöyle yorumlamak lazımdır ki Ziya Hoca bu şekilde okul müdürü olmayı onaylamadı. Ancak aynı mantıkla proje okuluna idareci atamanın önüne geçemedi. Tabiri caizse Milli Eğitimin paralel yapıları buna müsaade etmedi.
Ziya Hoca için daha pek çok şey yazılabilir. Elbette birçok yapamadıkları vardı. Bize göre katırcı fincancılarını ürküten ve tabiî ki Ziya Hoca’nın aleyhinde kara propaganda başlatanlar gibi düşünmemesi de önemli bir nedendi.
Ancak Ziya Hoca’nın esas günahı sistemli kurallı kaideli bir yönetim gerçekleştirme çabasıydı. Sistemi, kural kaideyi, düzeni ve nizamı istemeyen çıkar çevreleri ve menfaat çeteleri şimdilik başarmış görünse de umudumuz odur ki yeni Bakan bir Anadolu evladı olarak devletin tahrip edilmesine müsaade etmeyecektir. Eğitim camiasının üzerine karabasan gibi çöken menfaat odaklarına prim vermeyecektir. Atamalarda liyakat, adalet, hakaniyet ilkesine aykırı hareket etmeyecektir. Başta proje okulu olmak üzere sistemsizliğin hakim olduğu tüm alanları sistemli hala getirecektir.
Sonuç olarak yeni bakanımız Mahmut Özer Bey’e diyoruz ki; Bu ülke için emek veren bedel ödeyen ve ödemeye devam eden hiçbir vatan evladını ötelenmemelidir. Milli eğitimi kendi sözde ideolojilerinin savaş alanı olarak gören kesimlere taviz verilmemeli işlerin ortak akıl ve tam mutabakatla yürümesinin önü açılmalıdır. Özelikle aklını ve vicdanını tamamen ötelemiş efendi edinmiş ve efendilerin emir ve talimatlarını bekleyen bir bürokrasi ile asla mesafe alınamayacağı bilinmeli ve Milli Eğitimin meselelerine bakan değil çözüm arayan bir anlayışla yaklaşılmalı, gelen gideni aratmamalıdır.
Remzi ÖZMEN Kamu-Sen İst Başkanı