sebahattin68
Bilge Üye
Bazen sıkılırız her şeyden. Evimizden, işimizden, yanımızdakilerden, yaşadığımız şehirden ve hatta kendimizden…
Ağır gelir her şey. Şimdi kim kalkıp odasını toplayacak, kim kalkıp okula gidecek deriz.
Dostun tebessümünden huy kapar hâle gelir, kendimizi hiç çekemeyiz.
Hele o zamanlarda aynanın önünden dahi geçmemeye dikkat ederiz. Çünkü ne kadar gizlemeye çalışsak ta, o asık suratımız karşımızda durur. Ve küseriz aynalara hep doğruları söyledikleri için.
Kapılar bıkar bizden sürekli kapalı tuttuğumuz için ve kapatırken elimizin tersiyle hızla ittiğimiz için…
En çok mutfak sever bizi. Herkesten kaçarken en çok ona uğrarız.
'Bugün canım çok sıkılıyor. Ne vardı acaba dolapta?'
'Az önce yedim ama canımın sıkıntısı geçmiyor. Biraz daha mı atıştırsam?'
Sıkıntıdan iştahları kesilenler olsa da; onlar da ara sıra uğrar mutfağa. Ya bir bardak su, ya da bir elma…
Peki neden kaçarız her şeyden? Neden hep gidilecek yerler düşleriz, gittiğimizde bizleri mutlu edecek;
Ayak değmemiş topraklar, mutsuzluğun olmadığı güzel yerler, kimsenin kimseyi üzmediği ve mümkünse kimsenin olmadığı…
Ve neden kaçarız anlamsızca kendimizden, neden sıkılırız kendi kendimizden?
Siz hiç başarabildiniz mi kendinizden kaçmayı, kendinizi bir yerlerde bırakıp ona dışarıdan bakmayı?
Mümkün mü her şeyi geride bırakıp kaçmak? Belki mümkün yanına bir şey almamak ama aklınızı nerede bırakacaksınız, kime emanet edip;
'Kardeş sen şuna iki üç günlüğüne bak, ben bir kendimden kaçıp geleyim' diyebileceksiniz?...
Nasıl kaçabileceğiz kendimizden? Kendimize görünmemek için nereye saklanacağız?
Bir sürü soru sorulabilir bu konuyla ilgili. Ama biz bu konunun nedenlerinden birkaçıyla ilgilensek yeter.
Mesela, insanların neden kaçmak istediklerini açıklayabilsek, kendilerinden neden sıkıldığını anlatabilsek ne hoş olur ne çok soru işareti yok olur değil mi?
Ben de bazen düşünürüm kaçmayı sıkıldığımda yaşadığım şehirden. Ya yorulmuşumdur okula gitmekten, ders çalışmaktan, ya da birkaç sorun ne kadar dayanabileceğimi deniyordur.
Kendimden kaçmak istediğim zamanlara gelince; işte onu nasıl anlatsam? Kendime anlatamadığım şeyleri size nasıl anlatabilirim?
Nasıl anlatırım aklımın hayır dediklerine gönlümün evet demesiyle yaşadığım iç savaşı?
Nasıl anlatırım gönlüme hep evet deyişimle ona yenilişimi?
Nasıl anlatırım ilk defa karşılaştığım bir durum karşısında ne yapacağımı şaşırıp yanlışı seçişimi?
Bu kadar mazeret yeter mi kendimden kaçmam için, yaşadığım yere küsmem için?
Ne kadar istediysem kaçamadım bir türlü kendimden. Nereye gitsem geldi peşimden.
Ne bir emanetçi bulabildim aklımı, sıkıntılarımı bırakmak için ne de bir çözüm buldum kaçabilmek için.
Ne zaman kaçmak istesem çıktığım her yolda kendimi buldum. Sanki bir şeyleri anlamam isteniyormuş gibi.
' Benden kaçışın imkansız ' diyen bakışlarıyla göz göze geldim kendimin.
İşte o zamanlarda anladım kaçamayacağımı ve çözüm için sadece kendime başvurabileceğimi.
O gün bu gündür ne zaman kaçmak istesem kendimden kaçarım yine kendime.
Çünkü anladım artık her şeyin çözümü sadece benim elimde…
Ağır gelir her şey. Şimdi kim kalkıp odasını toplayacak, kim kalkıp okula gidecek deriz.
Dostun tebessümünden huy kapar hâle gelir, kendimizi hiç çekemeyiz.
Hele o zamanlarda aynanın önünden dahi geçmemeye dikkat ederiz. Çünkü ne kadar gizlemeye çalışsak ta, o asık suratımız karşımızda durur. Ve küseriz aynalara hep doğruları söyledikleri için.
Kapılar bıkar bizden sürekli kapalı tuttuğumuz için ve kapatırken elimizin tersiyle hızla ittiğimiz için…
En çok mutfak sever bizi. Herkesten kaçarken en çok ona uğrarız.
'Bugün canım çok sıkılıyor. Ne vardı acaba dolapta?'
'Az önce yedim ama canımın sıkıntısı geçmiyor. Biraz daha mı atıştırsam?'
Sıkıntıdan iştahları kesilenler olsa da; onlar da ara sıra uğrar mutfağa. Ya bir bardak su, ya da bir elma…
Peki neden kaçarız her şeyden? Neden hep gidilecek yerler düşleriz, gittiğimizde bizleri mutlu edecek;
Ayak değmemiş topraklar, mutsuzluğun olmadığı güzel yerler, kimsenin kimseyi üzmediği ve mümkünse kimsenin olmadığı…
Ve neden kaçarız anlamsızca kendimizden, neden sıkılırız kendi kendimizden?
Siz hiç başarabildiniz mi kendinizden kaçmayı, kendinizi bir yerlerde bırakıp ona dışarıdan bakmayı?
Mümkün mü her şeyi geride bırakıp kaçmak? Belki mümkün yanına bir şey almamak ama aklınızı nerede bırakacaksınız, kime emanet edip;
'Kardeş sen şuna iki üç günlüğüne bak, ben bir kendimden kaçıp geleyim' diyebileceksiniz?...
Nasıl kaçabileceğiz kendimizden? Kendimize görünmemek için nereye saklanacağız?
Bir sürü soru sorulabilir bu konuyla ilgili. Ama biz bu konunun nedenlerinden birkaçıyla ilgilensek yeter.
Mesela, insanların neden kaçmak istediklerini açıklayabilsek, kendilerinden neden sıkıldığını anlatabilsek ne hoş olur ne çok soru işareti yok olur değil mi?
Ben de bazen düşünürüm kaçmayı sıkıldığımda yaşadığım şehirden. Ya yorulmuşumdur okula gitmekten, ders çalışmaktan, ya da birkaç sorun ne kadar dayanabileceğimi deniyordur.
Kendimden kaçmak istediğim zamanlara gelince; işte onu nasıl anlatsam? Kendime anlatamadığım şeyleri size nasıl anlatabilirim?
Nasıl anlatırım aklımın hayır dediklerine gönlümün evet demesiyle yaşadığım iç savaşı?
Nasıl anlatırım gönlüme hep evet deyişimle ona yenilişimi?
Nasıl anlatırım ilk defa karşılaştığım bir durum karşısında ne yapacağımı şaşırıp yanlışı seçişimi?
Bu kadar mazeret yeter mi kendimden kaçmam için, yaşadığım yere küsmem için?
Ne kadar istediysem kaçamadım bir türlü kendimden. Nereye gitsem geldi peşimden.
Ne bir emanetçi bulabildim aklımı, sıkıntılarımı bırakmak için ne de bir çözüm buldum kaçabilmek için.
Ne zaman kaçmak istesem çıktığım her yolda kendimi buldum. Sanki bir şeyleri anlamam isteniyormuş gibi.
' Benden kaçışın imkansız ' diyen bakışlarıyla göz göze geldim kendimin.
İşte o zamanlarda anladım kaçamayacağımı ve çözüm için sadece kendime başvurabileceğimi.
O gün bu gündür ne zaman kaçmak istesem kendimden kaçarım yine kendime.
Çünkü anladım artık her şeyin çözümü sadece benim elimde…