Denizlerin altındaki karanlıklar ve dalgalar

elmakurdu

Bilge Üye
Katılım
28 Ağu 2008
Mesajlar
167
Tepkime puanı
0
Yaş
54
Konum
MALATYA
İlk denizaltıların yapılma girişimi 17. yüzyılda başlar. Denizler altında yol alan ilk araç, Cornelis Drebber tarafından 1620 yılında yapılmıştır. Ondan sonra denizaltılar çok geliştirildi ve 1954'te nükleer denizaltıların yapımına kadar gidildi. Günümüzde, geliştirilmiş denizaltılarla, denizaltındaki coğrafi yapıyı, denizlerin derinliklerini, denizaltı yaşamını öğrenebiliyoruz. Tüm bu bilgilerin elde edilmesi son yüzyılların sanayisinin icadı olan araçlarla mümkün olmuştur. Bu teknolojiyi kullanmaksızın bir insanın, denizin 50 metre dibine bile inmesi ve bu seviye hakkında bilgi sahibi olması mümkün değildir.

Denizlerin 200 metre kadar altına inildiğinde karanlık bir ortama varılır. 1000 metre seviyesindeki derinliğe inildiğinde buranın Dünya'nın en karanlık yeri olduğunu söylemek doğru olacaktır. 200 metrenin altındaki ortamda ayetlerin ifadesine uygun bir şekilde "elini çıkartanın neredeyse kendi elini göremeyeceği" bir ortam mevcuttur. Gerçekten de engin denizlerin, okyanusların altı zifiri karanlık bir yapıdadır. Denizlerin üst kısmı günün en aydınlık zamanını yaşarken bile, denizin 200 metre altı yine kapkaranlıktır.

Kuran'ın indiği dönemde, denizlerin altında böyle karanlık bir yapının olduğuna dair bilimsel veya gözlemsel bir bilgi mevcut değildi. Kuran, ancak uydular aracılığıyla göklerdeki anlayabileceğimiz birçok gerçeği uydusuz anlattığı gibi, denizlerin altında ancak denizaltı ve benzeri aletlerle anlaşılabilecek gerçekleri de denizaltısız, araçsız, gereçsiz bir şekilde açıklamaktadır. Uzaydan denizlerin altına bu kadar ayrı alanlarda açıklamaları olan Kuran, her alanda isabet kaydetmekte, hiç yanılmamakta ve Allah tarafından indirildiğini, kendisi, kendisiyle ispat etmektedir.

DENİZLERİN ALTINDA DA DALGALAR VAR

Çıplak gözle baktığımızda denizin üstünde dalgalar görürüz, fakat denizin alt kısmında durgun bir suyun var olduğunu zannederiz. Bu yüzden ayette ifade edilen "dalga üstünde dalga" ifadesini ilk başta anlayamayabiliriz. Derin denizlerin alt kısımlarında yoğunluk, üst kısmından fazladır. Bu yoğunluk farklılığından dolayı adeta tabakalaşmış denizin içerisinde iç dalgalar da olmaktadır. Bu dalgalar yüzey dalgaları gibi hareket etmektedirler. Bu iç dalgaların keşif tarihi 1900 yılıdır. Denizin içinde oluşan bu dalgalar gerçekten de Kuran ayetinin ifade ettiği "dalga üstünde dalga" yapısını oluşturmaktadır. Engin denizlerin dibinde zifiri karanlık varken, bu karanlığın içinde iç dalgalar ve bunun üstünde yüzeydeki dalgalar üst üste gelmektedir.

İncelediğimiz ayet, denizin en dibindeki karanlıktan, yüzeye kadar ışığın hareketine de dikkat çekmektedir. Güneşten gelen ışınlar bulutlara çarparak kırılmakta, burada bir miktar ışık kaybı olmaktadır. Denizlerin yüzeyine gelen ışık, derinlere gittikçe ışık spekturumundaki ayrışması gibi ayrışmaktadır. İlk tabaka ışığın sarı kısmını, ikinci tabaka ışığın yeşil kısmını tutmakta, bu böyle devam etmekte, en son yedinci aşamada ışığın mavi kısmı da kalmamaktadır. Böylece denizin derinliklerine indikçe ışık tamamen yok olmaktadır. Bulutlarla azaltılan, dalgalarla kırılan, denizin katmanlarında yok olan ışık, derin denizlerin dibindeki karanlıkları aydınlatamamaktadır. Denizin bu bölümünde balıklar da göremez. Ancak kendi ışığını kendi vücudunda üreten balıklar görebilir.

İncelediğimiz ayette Allah bir benzetme yapmakta ve bu benzetmede denizlerin karanlıklarını, üst üste dalgaları tasvir etmektedir. Tüm bu incelediklerimiz, Allah'ın, Kuran'da verdiği örnekleri mucizevi bir şekilde seçtiğini ve her şeyi yaratan Allah'ın tüm bilinmeyenleri bildiğini göstermektedir.

De ki: "Onu göklerin ve yerin gizliliklerini bilen indirmiştir. O bağışlayandır, şefkatlidir."

25 Furkan Suresi 6
 
Üst