Eğitici Masallar

Serdar Yıldırım

Bilge Üye
Katılım
26 Mar 2010
Mesajlar
160
Tepkime puanı
1
Yaş
65
Konum
Bursa
Fatoşun  bebeği


fatoş, Annesiyle Birlikte Alışverişe Çıkmıştı. Oyuncak Satan Mağazanın Yakınına  geldiklerinde,  
fatoş:

“ Anneciğim, Sınıfımı Geçince Bana Alacağın Oyuncak Bebeği Görmek İstiyorum  “ Dedi. “ Onu Ne Kadar Sevdiğimi Bilemezsin, Anneciğim. O Çok Şirin, Çok Tatlı Bir Bebek.  o  bebek  mutlaka Benim Olmalı. Sınıfımı Geçince O Bebeği Bana Alacaksın, Değil Mi Anneciğim?..”

bunun Üzerine Annesi:

“ Tabii Kızım.“ Dedi.“ Sen Yeter Ki, Sınıfını Geç. Karneni Aldığın Gün, O Bebeği Sana Alacağım.”

biraz Sonra Fatoş’ La Annesi Mağazanın Vitrini Önünde Durdular.  fatoş,  ilk  anda  vitrindeki Bebeği Gördü. İşte Oradaydı, Hep Aynı Yerde.‘ Nasılsın Ülkü? ‘diyerek Bebeğin Hatırını Sormak İhtiyacını Hissetti Düşüncesinde. ‘ İyi Misin Ülkü?..merak Etme  güzel  bebek,  pek  yakında Birbirimize Kavuşacağız. Ben, Seni  çok  seviyorum  ve  inanıyorum  ki,  sen  de,  beni  çok Seveceksin. Bu Nasıl Olacak Diye Sorma Bana Güzel Bebek., Çünkü, Ben  sana  her  zaman  iyi Davranacağım, Seninle Güzel Güzel Konuşacağım, Sana Tatlı Sözler Söyleyeceğim, Senin Kalbini Hiç Kırmayacağım. ‘ Annesinin “ Fatoş..” Demesiyle Düşüncelerinden Sıyrıldı, Fatoş. “ Haydi Kızım, Gidelim Artık. Sonra Geç Kalacağız Ama. “

fatoş:

“ Tamam  anneciğim, Özür Dilerim  “ Dedi. “ Bir An Daldım!..” Daha  sonra  fatoş,  annesinin Elinden Tutarak, Yürüdü.

aradan Günler Geçti, Ders Yılı Sonu Geldi Ve Fatoş Karnesini Alarak 3. Sınıfa Geçti. Aynı Gün Annesi Fatoş’ U Oyuncak Satan Mağazaya Götürdü Ve Bebeği Satın Alarak Kızına Verdi. Fatoş, Bu Güzel Armağan İçin Annesine Teşekkür Etmeyi Unutmadı. Fatoş, Bir Süre Evde Bebeğiyle Oynadıktan Sonra, Sokağa Çıktı. Fatoş’ U Gören Burcu,  onun  yanına  gelerek,         “ Fatoş, Bu Bebeği Yeni Mi Aldınız? “ Diye Sordu.

fatoş:

“ Evet Burcu..” Dedi. “ Sınıfımı Geçtiğim İçin, Annem Bana Bu Bebeği Aldı. Ne Kadar Sevindim Bilemezsin. Çok Şirin Bir Bebek Değil Mi? Hem Adını Da Ben Koydum. Adı Ülkü…”

“ Adı Da Kendi Gibi Güzelmiş Bebeğinin. “ Dedi Burcu. “ Ülkü’ Yü Sevmeme İzin Verir Misin? “

“ Tabi Olur Burcu, Al Sev Ülkü’ Yü “ Dedi Fatoş Ve Bebeği Arkadaşına Verdi. Daha Sonra Fatoş,  sınıf Arkadaşı Olan Burcu’ Ya, Sınıfını Geçti Diye Bir Armağan Alınıp Alınmadığını Sordu. Burcu Da, Nasıl Bir Armağan İstemesi Gerektiğine Bir Türlü Karar Veremediğini Söyledi. Bunun Üzerine Fatoş, Ülkü’ Yü Satın Aldıkları Mağazanın Vitrininde  çok  güzel  bir  bebeğin  daha  olduğunu,   Yarın Annesiyle Gidip O Bebeği Görebileceğini, Eğer Beğenirse, Bebeği Satın Alabileceklerini Ve  birlikte Evcilik Oynayabileceklerini Anlattı. Fatoş’ Un Fikrini Olumlu Bulan Burcu, Bu Konuyu Akşam Yemeğinden Sonra  anne Ve Babasına Açacağını Söyledi.

vakit Gece Yarısını Geçeli Biraz Olmuştu Ki, Fatoşun Bebeği Ayağa Kalktı. Baktı  fatoş  derin Uykuda. Hemen Odadan Çıktı. Bu İş Buraya Kadardı. Daha Fazla  dayanamayacaktı. Ne Güzel Mağazanın Vitrininde Diğer Bebekle Sohbet Ediyordu. Ya  şimdi  ne  vardı?  konuşacak  kim Vardı? Yapayalnız, Sessiz Sessiz, Bekle  dur.  olacak  şey  miydi   Bu?  konuşmadan  öylece Beklemekten Bıkmıştı. Doğruca Mağazaya Gidecek  ve  arkadaşına  kavuşacaktı.  koridordan Geçtikten Sonra, Sokak Kapısını Açtı. Kapıyı Kapatıp Yola Çıktı. Issız Ve Yarı Karanlık Yolda Hızlı Adımlarla Yürümeye Başladı. Ancak   Sabaha  karşı  mağazanın  vitrini  önüne  gelen  fatoşun Bebeği, Arkadaşının Yerinde Yeller Estiğini Görünce, Olduğu Yere Çöküverdi. Arkadaşı Vitrinde Yoktu, Demek Ki, Satılmıştı, Alan Da Kim Bilir Kimdi?

fatoşun Bebeği Bir  süre  mağazanın  vitrini  önünde  çaresizlik  içinde  kalakaldıktan  sonra, Toparlandı Ve Gerisin Geriye Dönerek,  fatoşların Evine  doğru Yürümeye Başladı. Evin Önüne Geldiğinde, Öğle Üzeri Olmuştu. Sokak Kapısı Kapalıydı. Kapının  önündeki  çöp  bidonunun Arkasına Saklanıp, Beklemeye Başladı. Aradan On Beş-yirmi Dakika Geçmişti Ki, Karşıdaki Evin Sokak Kapısı Açıldı Ve Burcu Dışarı Çıktı. Burcu’ Nun Kucağındaki Bebeği Hemen Tanıdı. Çok Sevindi O Anda. Vitrindeki Arkadaşını, Demek Ki, Burcu  almıştı. Burcu  gelerek Kapının Zilini Çaldı. Kapıyı Fatoş Açtı. Fatoş’ La Burcu  konuşurken,  aralık  kalan  sokak  kapısından  içeri Süzüldü. Fatoş’ Un Onu Gece Yatmadan  önce  bıraktığı  koltuğun  altına  uzandı.  biraz  sonra Burcu Evine Gidince, Fatoş Odasına Geldi., Bir İki Yere Baktıktan Sonra, Bebeği Koltuğun Altında Buldu. Bebeği Kucağına Alan Fatoş,  mutfakta  yemek  hazırlamakta  olan  annesinin  yanına Koştu.

meğer Evlerinde Akşam Yemeği Yendikten Sonra, Burcu, Anne  ve  babasına  durumu  anlatmış, Onlar Da, “ İstersen Şimdi Gidip Bebeği Alalım, Hem De Gezmiş Oluruz. “ Demişler Ve Vitrindeki Diğer Bebeği Burcu’ Ya Alıvermişler. Öğle Yemeğinden Sonra Fatoş İle Burcu Evcilik Oynamaya  başladılar. Fatoşun Bebeği Ülkü İle Burcunun Bebeği Arzu Nihayet  bir  araya  gelmişti. Topu Topu Bir Gün Ayrı Kalmışlardı, Fakat Anlatacak  o  kadar  çok  şey  vardı  ki…şimdilik  sadece Bakışmakla Yetineceklerdi, Konuşmak İçin Fırsat Nasıl Olsa Bulurlardı.


yazan: Serdar  yıldırım
 

Benzer konular

Serdar Yıldırım

Bilge Üye
Katılım
26 Mar 2010
Mesajlar
160
Tepkime puanı
1
Yaş
65
Konum
Bursa
  Bücür  Zürafa 

istanbul Gülhane Parkı’ndaki Hayvanat Bahçesinde Zürafalar İçin Oldukça Geniş Bir Yer Ayrılmıştı. Burada Anne Ve Baba Zürafa İle İki Yavru Zürafa Kalıyordu. Onlar Gün Boyu Salına Salına Geziyorlar, Ziyaretçiler De Onları Seyrediyordu. Anne Ve Baba Zürafa Yıllardır Burada Bulundukları İçin Durumu Kabullenmişler, Bu Hayata Alışmışlardı. Fakat Yavru Zürafaların Canı Çok Sıkılıyordu. Devamlı Olarak Babalarına “ Babacığım, Bizler Burada Daha Ne Kadar Zaman Kalacağız? Bizleri Masallarda Anlattığın O Güzel Yerlere Ne Zaman Götüreceksin? “ Diye Sitem Ediyorlardı.

bir Gün Yavru Zürafalardan Biri Baba Zürafaya Şöyle Bir Soru Sordu: “ Babacığım, Bizler Buralara Nasıl Geldik, Kimler Getirdiler? “

bunun Üzerine Baba Zürafa: “ Bundan Yıllar Önce, Buralardan Çok Uzaklarda Yaşamış Dedeniz Bücür Zürafayı Anlatacağım Sizlere “ Dedi. “ O Zaman Anlayacaksınız Buralara Nasıl Geldiğimizi. Zürafalar Hep Uzun Boylu, Boyunlu Olurlar, Fakat Dedeniz Doğduğunda Da Küçükmüş. Yıllar Geçmiş, Yaşı Büyümüş, Boyu Büyümemiş. Yaşının Büyümesiyle Birlikte Onun Kalbindeki Özlem Daha Da Büyümüş. Çünkü O, Bir Sirk Yıldızı Olmak İstiyormuş. Yaşadığı Çevrede Tıkılıp Kalmak, Dar Bir Kısır Döngü İçinde Ömür Törpülemek Ona Göre Değilmiş. Bücür Zürafa Bu Büyük Hedefine Ulaşabilmek İçin Yaşadığı Ormanda Gösteriler Düzenlemeye Başlamış. Orman Hayvanları Bücür Zürafanın Gösterilerini İlgiyle Karşılamışlar, Onun Yaptığı Hayvan Taklitlerini Zevkle Seyretmişler.

günlerden Bir Gün Ormana Avcılar Gelmiş. Bu Avcılar Yakaladıkları Hayvanları Hayvanat Bahçesine Götüreceklermiş. Bir Tepenin Üzerine Çıkıp Dürbünle Çevreyi Gözleyen Avcılar Karşıdaki Düzlükte Bücür Zürafayı Gösteri Yaparken Görmüşler. Bücür Zürafanın Hayranlık Uyandıran Hareketlerini, Enfes Dönüşlerini Seyreden Avcılar, Onun Tam Bir Hokkabaz Olduğunda Karar Kılmışlar. Gösteri Bittikten Sonra Bücür Zürafayı Yakalamak İçin İz Sürmeye Başlamışlar. Bücür Zürafa Hemen Anlamış Takip Altında Olduğunu. Bu Durum Onu Hiç Şaşırtmamış. Çünkü Zirveye Giden Yolda Önüne Bir Takım Yol Ayırımlarının Çıkacağını Biliyormuş. Olanı Biteni En İnce Ayrıntılarına Kadar Düşünüp Planını Yapmış. Eğer Plansız, Programsız Hareket Ederse İstenmeyen, Üzücü Olaylar Ortaya Çıkabilirmiş. Avcıların Niyetini Kesin Olarak Bilmek Olanaksızmış.

sonunda Avcılar Bücür Zürafayı Bir Bataklığın Yakınlarında Kıstırmışlar. Sazlıkta Yarım Daire Şeklinde İlerleyen Avcılar, Bücür Zürafayı Yakalamayı Umdukları Yerde Yeller Estiğini Görmüşler. Bücür Zürafanın Ayak İzleri Bataklığın Kenarında Yok Oluyormuş. Aslında Bu Durum Planın Bir Bölümünü Oluşturuyormuş. Bücür Zürafa Avcıların Takibinden Kurtulmak İçin Daha Önceden Oraya Sakladığı Bir Ağaç Kütüğüne Binerek Uzaklaşmış. Ertesi Gün Avcıların Konuşmalarını Saklandığı Yerden Dinleyen Bücür Zürafa Yakalandığı Takdirde Hayvanat Bahçesine Götürüleceğini Öğrenmiş. Dört Ayağı Üstünde Hoplaya Hoplaya Ortaya Çıkmış Ve Avcıların Hayret Dolu Bakışları Altında İki Perende Atmış, Daha Sonra Kurt Gibi Uluyup Aslan Gibi Kükremiş. Bildiği Bütün Numaraları Birbiri Peşi Sıra Sergilemiş Ve Alkışlar Arasında Gösterisini Tamamlamış.

bücür Zürafa Hayvanat Bahçesine Getirilince Bu Bölüme Konmuş. Fakat O Burada Da Boş Durmamış, Gösterilerine Devam Etmiş. Bu Arada Annemle Birbirlerine Gönül Vermişler. Aradan Zaman Geçmiş, Ben Doğmuşum. Küçüklüğümü Hatırlıyorum Da Şu Demir Parmaklıkların Arkası Bücür Zürafayı Görmeye Gelen İnsanlarla Dolardı. O Da Gün Boyu Bıkmadan, Usanmadan Gösterilerini Sürdürürdü. Yavrularım, Bu Hayvanat Bahçesine Yılın Belli Tarihlerinde Uluslar Arası Bir Sirk Gelir. Sirk Kurulurken Sirkin Sahibi Parkta Gezmeye Çıkmış. Buradaki Kalabalığı Görünce Ne Olduğunu Merak Edip Sokulmuş. Bir Süre Bücür Zürafayı Seyrettikten Sonra Onun Dünya Çapında Bir Yetenek Olduğuna Karar Vermiş Ve Yüksek Bir Ücret Karşılığında Sirke Transfer Etmiş. O, Ele Geçirdiği Bu Fırsatı En İyi Şekilde Değerlendirmesini Bildi. Bir İki Provadan Sonra Sahneye Çıktı. Görülmemiş Bir Başarı Sapladı. Gittiği Her Yerde On Gün Kalan Ve Geceleri Bir Gösteri Sunan Sirk, Bücür Zürafayı Kadrosuna Almasıyla Birlikte Seyirci Patlamasına Uğradı Ve Günde Dört Beş Gösteri Sunar Hale Geldi. Sirkin O Yıl Bir Ay Kaldığını Unutmadan Söyleyeyim.

ertesi Yıl Sirk Geldiğinde Babam Bücür Zürafa Buraya Uğradı. Beni, Annemi Ve Arkadaşlarını Görmeye Gelmişti. Çok Sevindik. Yanımızda İki Saat Kadar Kaldı. Pek Çok Ülkede Gösteriler Sunduklarını, Gittikleri Her Yerde Yoğun Bir İlgiyle Karşılaştıklarını Anlattı. Sirk Yıldızı Olmak İstemiş, Bunun İçin Yıllarını Vermiş, Sonsuz Gayret Göstermiş Ve Sonunda Başarmıştı. Mutluydu. Şimdi Anladınız Mı Yavrularım, Buralara Nasıl Geldiğimizi, Kimlerin Getirdiğini? “

yavru Zürafalar Sanki Ağız Birliği Etmişlerdi Aynı Sözü Söylemek İçin: “ Evet Anladık Babacığım, Hem De Çok İyi Anladık “ Dediler Ve Birbirlerine Bakarak Kıkır Kıkır Güldüler.

ortada Reddedilmez Bir Gerçek Vardı. Azmin Başaramayacağı Hiçbir Şey Olamazdı. Yeter Ki Gerçekten İstenmeliydi. Tutar Koparırdın. İdeal Kiminin Düşüncesinde Bir Tutku Olarak Kendiliğinden Ortaya Çıkardı. Kimi De Başarılı Birini Örnek Alarak Onun İzinden Giderdi. İşte Yavru Zürafalar Bücür Zürafanın Açtığı Yoldan Yürüdüler, Onun İzinden Gittiler.

akşamları Gökyüzüne Dikkatle Bakarsanız Yıllar Sonra Birer Yıldız Olacak İki Yavru Zürafanın Göz Kırptıklarını Görürsünüz.


yazan: Serdar  Yıldırım

 

Serdar Yıldırım

Bilge Üye
Katılım
26 Mar 2010
Mesajlar
160
Tepkime puanı
1
Yaş
65
Konum
Bursa
Gitarcı  Aslan


ormanlar Kralı Aslan  Bir Varisi Olmadığından Yakınıyordu. Nedeni Bilinmezdi Fakat Hiç Yavrusu Olmamıştı. Bir Erkek Yavrusu Olsa Bir İki Yıla Kalmaz Kocaman Olurdu. Şöyle Yelesini  Savurarak Boy Boy Dolaşırdı Ortalıkta. Ormana Asayişi Kontrol İçin Çıktığında Bir Kükre Dimiydi, Suçlular Ve Suç Hazırlığı İçinde Bulunanlar Saklanacak Delik Aramalıydı. Neden Sanki Tacını, Tahtını Bırakacağı Bir Varisi Yoktu. Yakın Akrabaları Falan  Da  Yoktu  Ki, Onlardan  Birini  Yanına  Alsın, Yetiştirsin, Kendinden Sonrası İçin Kral Olmaya Hazırlasın. Kral Dediğin Soylu Olurdu, Asil Olurdu, Öyle Her Önüne Gelen Krallık Yapamazdı. Tutsa Alelade Bir Aslanı Kendinden Sonrası İçin Vasiyet Etse, Yeni Kral Beceriksiz Çıkacak Ve Yönetim Etkisiz Kalınca  Da  Orman  Karışıklığa,  Kargaşalığa,  Kaosa Sürüklenecekti.

“ Hayır, Gözüm Arkada Kalmamalı “ Diye Düşündü Ormanlar Kralı Aslan. “ Soy Kütüğümü Tekrar Kontrol Etmeliyim. Hem Bu Defa  Öncekiler Gibi  Olmamalı, Çok  Daha  Dikkatli  Davranmalıyım. Babamı, Dedemi Ve Tüm Soyumu, Sopumu En İnce Ayrıntılarına  Kadar  İncelemeliyim. Mutlaka Bulmalıyım, Damarlarında Asalet Kanı Taşıyan Bir Aslan Mutlaka Bulmalıyım. ”

ormanlar Kralı Aslanın Günlerce Süren Araştırması Sonunda Meyvesini Verdi. Dört Nesil Öncesinde Krallık Yapan Aslan Yerine Büyük Oğlunu Vasiyet Edince Küçük Oğlu Bu Duruma Üzülmüş Ve Çekip Gitmişti. Onun Çok Uzaklardaki Grandr Ormanı’na Gittiği  Ve  Orada  Sakin  Bir  Yaşam  Sürmeye Başladığı Belirtilmişti. Konu Hakkında Daha Sonra Ne  Olduğu  Gibi  Bir  Bilgiye  Rastlanmıyordu. Ormanlar Kralı Aslan Tilkiyi Huzuruna  Çağırdı  Ve  Ona  Durumu  Anlatıp,  Grandr  Ormanı’nda Araştırma  Yapmasını, Eğer Varsa, Akrabalarından Genç Ve Yetenekli Bir Erkek Aslanı Alıp Saraya Getirmesini Emretti. Tilki Tamamen Sessiz İş Görecek Ve Dışarıya Bilgi Sızdırmayacaktı.

tilki,  Grandr Ormanı’na Vardığında Küçük Bir Kalabalık Gördü.bu Kalabalığın Ortasında Genç Bir Erkek Aslan Gitar Çalıyordu. Tilki Daha Önce Gitar Çalan Bir Aslan Görmediği İçin Çok Şaşırdı. Pek De Güzel Çalıyordu Canım Bu Aslan Gitarı. Gitar Sesini Yakından Dinlemek İçin Ön Sıraya Geçmek Lazımdı. Haydi Ne Duruyordu Geçseydi Ya Ön Sıraya. Tilki  Kalabalığın  Arasından  Sıyrılarak  Ön Sıraya Geçti. İşte Şimdi Gitar Sesi Kulağına Daha Bir Hoş  Geliyordu. Bir  Süre  Bu  Gitarcı  Aslanın Konserini Dinledikten Sonra Onun Oldukça Yetenekli Olduğunda  Karar  Kıldı. Hani  Gitarcı  Aslan Hava Karardıktan Sonra Konserini Bitirip Dinleyenlere Teşekkür Edip Kalkıp Gitmese Sabaha Kadar Onun Çaldıklarını Dinlemeye Razıydı. Bu Kadar Olurdu Canım, Bu Kadar Olurdu.

tilki Ertesi Gün Yoğun Bir Çaba İçine Girdi. Sağa  Gitti, Sola Gitti, Gezdi, Dolaştı. Pek  Çok  Orman Hayvanıyla Konuşmalar Yaptı. Ne Yaptı Etti, Sözü Döndürdü, Dolaştırdı, Dört Nesil Öncesinde Kral Olan Aslanın Küçük Oğlunun Ne Olduğu, Nasıl Yaşadığı Ve Soyunun Devam Edip Etmediği Sorularını Onlara Sordu. Konuya Doğru Dürüst Bir Açıklama  Getiren  Yoktu. Hep  Ben Ne  Bileyim,  Ben  Ne Bileyim. Fakat İş Dedikodu Anlatmaya Geldi Miydi Fındık Kırdırıyorlardı. Birbirlerinin Arkasından Demediklerini Bırakmıyorlardı. Dedikodu Kötü Bir Alışkanlıktı, Bunu Bari Bilselerdi Ya..

tilkinin Grandr Ormanı’ndaki Araştırması On Gün Devam Etti. Sonunda  Bir Yaşlı  Aslan  Konuyu Aydınlığa Kavuşturdu. Kraliyet Ailesinden Şu Anda Hayatta Olan Bir Aslan Kalmıştı. O  Da  Gitarcı Aslandı. Tilki İçin Gitarcı Aslanı Bulmak  Zor Olmadı. Yine  Aynı  Yerde  Konser  Veriyordu. Tilki Konser Sona Erdikten Sonra Gitarcı Aslanın Yanına Giderek, Ormanlar Kralı Aslan Tarafından Buraya Gönderildiğini, Kralın Kendisini Konser Vermek İçin Saraya Davet Ettiğini Söyledi. Bu Teklifi Kabul Eden Gitarcı Aslan, Ertesi Gün Tilki İle Birlikte Yola Çıktılar.

saraya Varınca Tilki Gitarcı Aslana Kalacağı Odayı Gösterdikten Sonra Kralın Huzuruna Çıktı Ve En Başından Başlayarak Olanları Anlattı. Damarlarında Asalet Kanı Taşıyan Genç Ve Yetenekli Bir Erkek Aslan Nihayet Bulunmuştu. Fakat Şu Gitar Çalma İşi Kralı Hem Şaşırtmış, Hem De Düşündürmüştü. Nereden Aklına Gelmişti Bilmem Ki Bu Aslanın Gitar  Çalmak?  Akşam  Yemeği  Sarayın  Yemek Salonunda Yendikten Sonra Gitarcı Aslan Konserine Başladı. Sanki  Sihirli  Bir  El  Gitarın  Telleri Üzerinde Dolaşıyordu Ve Dinleyenler Bu Tellerden Çıkan Nağmelerle Büyüleniyorlardı. Bazı Bazı Gitarcı Aslan Sesiyle De İştirak Ediyordu Bu Nağmelere Ve  Gerçekten Büyüleyici Bir Tablo Ortaya Çıkıyordu.

günler Günleri Kovaladı. Geçen Günlerle Birlikte Kral Gitarcı Aslanı  Tanıdıkça  Daha  Bir  Sevdi. Asildi, Soyluydu, Bilgiliydi, Kültürlüydü, Saygılıydı. Daha  Ne  Olsundu  Canım  Aynı  Zamanda Kuzeniydi Ya Bu Gitarcı Aslan.yerine Vasiyet Ederdi Olur Biterdi.ama Bunu Ona Nasıl Söyleyecekti. İşin En Zor Tarafına Sıra Gelmişti. Günler Geçip Gidiyor Fakat Kral Bir  Türlü  Ona  Söyleyemiyordu. Sonunda Kral Bir Gün Cesaret Bulup Her Şeyi Olduğu Gibi Anlattı.

“ İşte Soy Kütüğü Burada. İşte Şunlar Dört Nesil Öncesinde Dedelerimizin Adları. Benim Dedem Kral Tarafından Vasiyet Edilince, Senin Deden Grandr Ormanı’na Gitmiş. Onun  Soyundan  Sadece  Sen Yaşıyorsun. Yani Sen Benim Kuzenim Oluyorsun. Benim  Tahtımın,  Tacımın  Tek  Varisi  Sensin. “

kralın Anlattıkları Gitarcı Aslanı Hiç Şaşırtmadı. Zaten  O  Bütün  Bunları  Babasından  Defalarca Dinlemişti. Her Şeyi Bildiğini Krala Söyledi. Kral, Gitarcı Aslanı Açık Sözlülüğünden Dolayı Kutladı. Çünkü Gitarcı Aslan Her Şeyi Bildiği  Halde  Bildiğini  Söylemeyiverse  Hem  Kendini  Aldatmış Sayılırdı, Hem De Kralı. Kral Bunun Farkındaydı Ve Böylesine Mert Bir Aslanın  Varisliği  Kabul Etmesinden Kıvanç Duydu.

yazan: Serdar  Yıldırım


 

Serdar Yıldırım

Bilge Üye
Katılım
26 Mar 2010
Mesajlar
160
Tepkime puanı
1
Yaş
65
Konum
Bursa
Uzunkulak İle Kelebek

uzunkulak Sabahın Erken Saatlerinde Köyden Ayrılmış, Otlamak İçin Meraya Gidiyordu. Şöyle Bir Kafasını Kaldırıp Havayı Kokladı. Gün, Güzel Ve Güneşli Geçeceğe Benziyordu. Etrafına Bakınıp Dururken Yavaşladığını Fark Etti. Şimdi Eğlence Zamanı Değildi. Karnı Çok Acıkmıştı. Adımlarını Sıklaştırıp Hızını Artırırken Düşüncelere Daldı:

“ Şu Dünyada Dertten, Kederden Uzak Yaşamak Ne Kadar Güzel.
iki-üç Günde Bir De Olsa Kırlarda Özgürce Koşmak Ne Kadar Güzel.
ne Kadar Güzel Kuru Samandan Bıkınca Taze Ot Yiyebilmek.
ne Mutlu Bana Ki, Ben Bu Kadar Şanslı Olduğum İçin. “

uzunkulak Meraya Varınca Taze Ot Yemeye Başladı. Uzun Süre Ot Yedikten Ve Karnını İyice Doyurduktan Sonra Gölgelik Bir Yere Uzandı. Bakışlarıyla Etrafı Kolaçan Etti. Her Şey Ne Kadar Güzeldi. Sanki Bütün Bu Güzellikler Hayatın Bir Tat, Bir Anlam Kazanması İçin Yaratılmıştı. Fakat Sadece Bu Güzelliklerin Var Olduğunu Bilmek Yetmezdi.

“ Gelip Görmeli Buraları “ Diye Düşündü Uzunkulak, “ Hem De Sık Sık Gelip Görmeli. Kafanı Kaldırıp Yukarı Baksan Masmavi Gökyüzü, Karşılara Doğru Baksan Ulu Dağlar, Şu Tarafta Mis Kokulu Orman, İşte Buralar Çayırlık, Çimenlik, Kuş Sesleri, Uçuşan Kelebekler…bunca Güzellikler İçindeyken Düşüncelerin De Berraklaşır. Gel Buralara Boylu Boyunca Yat, Kalmaz İçinde Keder, Budur Hayat.”

uzunkulak Güzel Güzel Düşünürken, Az İlerdeki Çiçeğin Üstünde Durmakta Olan Bir Kelebek Gördü. Kelebeği İçten Bir Gülücükle Selamlayan

uzunkulak:
“ Nasılsın Kelebek Kardeş, İyi Misin? “ Diye Sordu.

kelebek: “ Teşekkür Ederim, Siz Nasılsınız? “ Dedikten Sonra, Uzunkulak:
“ Ben De Teşekkür Ederim “ Dedi. “ Bugün Hava Ne Kadar Güzel Değil Mi? “

“ Evet, Çok Güzel. Ortalık Günlük, Güneşlik. Yaz Havası Dediğin Böyle Olur İşte. “

“ Kelebek Kardeş, Birkaç Günde Bir Otlamak İçin Bu Meraya Geliyorum. Ne Kadar Seviyorum Burayı Anlatamam. Şu An Çok Mutluyum. Hayatı Seviyorum, Yaşamayı Seviyorum, Güzel Olan Her Şeyi Seviyorum. Hayat Yaşanmaya Değer Bence, Sen Ne Dersin Kelebek Kardeş? “

“ Hayat Bence De Yaşanmaya Değer, Fakat Bir Takım Küçük Aksilikler Olmasa Daha İyi Olacak. Ne Kadar Dikkatli Olunursa Olunsun Yine Ufak-tefek Bir Olay Olur, Durup Dururken Can Sıkar. Sonra Bütün Gün Üzül Dur.”

“ Kelebek Kardeş, Senin Bir Üzüntün Var Galiba. Canını Sıkan Bir Şey Mi Oldu? “

“ İki Saat Kadar Önce Köyün Yakınındaki Bir Ağacın Dalına Konmuştum. Derken, Elindeki Uzunca Sopanın Ucuna Ağ Takılmış Bir Çocuk Peyda Oldu. Beni Görünce Sokulmaya Başladı. Biliyorum Ki, Böyle Durumlar Şakaya Gelmez. Eğer Hızlı Hareket Edip Kaçamazsan Kelebekleri Yakalamak İçin Özel Olarak Yapılmış Kelebek Ağı Rap Diye Başından Aşağı Geçiverir. Ağın İçine Düştün Mü Kurtuluşu Yoktur. Kim İster Durup Dururken Bu Hayata Veda Etmek? Baktım Çocuk Kararlı Geliyor, Çırptım Kanatlarımı Uçmaya Başladım. Can Korkusu Kolay Değil, Bir De Heyecanlanmıştım Ki, Sorma. Heyecandan Kanatlarımı Hızlı Çırpamıyordum, Dolayısıyla Yükselemiyordum. Yerden Bazen İki, Bazen Üç Metre Yükseklikte Bir Alçalıp Bir Yükselerek Zorlukla Uçuyordum. Çocuk Belki Yarım Saat Kovaladı Beni, Bir Türlü Peşimi Bırakmadı. Sonunda, Şu İlerdeki Derenin Üstünden Ben Uçarak Geçtim, Çocuk Ağzı Açık Arkamdan Bakakaldı. Şimdi Hala Bu Olayın Etkisi Altındayım, Üzüntü Duyuyorum. Ne İstedi Benden Bilmem Ki O Çocuk? Neden Üzdü Beni? Ne Olacak Sanki Beni Yakalayıp Da? Kelebek Koleksiyonu Yapıyor Belki, Belki Beni De Koleksiyonuna Katacak. Zevk Denmez Ki Buna, Dert Vermek Denir. Yazık Günah Bana Be, Ne Zararım Var Benim Ona? “

“ Bak Sen Şimdi O Çocuğun Yaptığına. Hiç Öyle Şey Olur Muymuş? Sessizce Duran Kelebeğin Rahatını Boz, Peşinden Koş, Kovala, Yakalamaya Çalış. Bu Tamamen Yanlış Davranış Biçimini Kesinlikle Kabul Etmiyorum Ve O Çocuğu Kınıyorum. Her Neyse, Sen Üzülme Kelebek Kardeş, Bir Daha Böyle Tatsız Durumlarla Karşılaşmaman En Büyük Dileğimdir. “

uzunkulak Kelebeğin Minicik Yüreğine Su Serpmiş Ve Onu Rahatlatmıştı. Hayat Güzeldi, Yaşamak Güzeldi, Ara Sıra Ortaya Çıkan Böyle Tatsız Durumları Önlemek Olanaksız Demekle De İşin İçinden Çıkılamazdı. Tatsızlık Olmadan, Oluşmadan Engellenebilirdi. Bunun Çaresi Muhakkak Ki Vardı. Ben Hep İyi Davranışlar İçindeyim, Kötülük Nedir Bilmem Derdin Otururdun Köşende. İşte, Asıl Büyük Gaflet Buydu. Doğrusu Nedir Dersen, Cevabı Gayet Basitti: Gerçekten Çok İyi Bildiğin İyi Davranışları Başkalarına Da Öğreterek, Pasif İyi Değil, Aktif İyi Olarak Ve Bu Amaç İçin Sonsuz Gayret Sarf Ederek.

uzunkulak İle Kelebek Bu Durumu Uzun Uzadıya Konuşarak Bir Karara Vardılar: İyiliğin En Büyük Savunucusu Olarak Bildiklerini Bütün Canlılara Anlatacaklardı. Akşamüstü Birbirlerinden Ayrılırken İkisi De Hayatın Daha Da Güzelleştiğinin Farkındaydı. Aradan Bir Ay Geçmeden Grup Kurmuştu, Uzunkulak İle Kelebek: Aktif İyiler Grubu. Çalışmalar Devam Ediyordu Ve Edecekti, Çünkü Bunun İçin Ant İçmişlerdi.

yazan: Serdar Yıldırım
 

Serdar Yıldırım

Bilge Üye
Katılım
26 Mar 2010
Mesajlar
160
Tepkime puanı
1
Yaş
65
Konum
Bursa
                                        Topal Ördek 

doğduğunda Ayakları Sağlamdı. Arkadaşlarıyla Birlikte Derede Yüzer, Çimenlerde Koşar, Oynardı. Sevgi Yüklüydü. Bir Arkadaşı Şakayla Karışık Hafiften Vursa, Karşılık Vermez Ama Canı Sıkılır, Oyun Oynuyorlarsa Oyunla İlgisi Kalmaz, Uzaklaşıp Giderdi. Yaşı Büyüdükçe Kendi De Büyüdü, Boy Attı. Onun Bu İyi Niyetli, Temiz Yürekli Davranışları, Sözleri, Hareketleri Büyükler Tarafından Hep Horlandı. Pek Çok Yerde Alay Konusu Oldu. Onu Daima Dışladılar, Aralarında Barındırmadılar. O Da Ne Yapsın, Çareyi, Sevgili Küçük Dostlarından Ayrılmamakta Buldu.

koşardı, Dere Boyunda Uzun Koşulara Çıkardı. Daha İleriye, Daha İleriye Gitmek, Oraları Da Görmek İsterdi. Severdi Koşmayı. Koşmadan, Terlemeden Bir Yaşam Düşünemezdi. Hele O Koşudan Sonrası Sıfır Noktasına Gelme, Şu Dünyanın Tüm Dertlerinin, Sıkıntılarının Birkaç Saatliğine De Olsa Sıfırlandığı Enfes Zaman Dilimini Tatmayan Bilmezdi.

şu Bizim Ördek Yani Omar, Ormanda Yalnız Başına Gezerken, Bir Ağacın Arkasından Çıkıp Ayağını Isıran Tilkiden Zor Kurtuldu. Tilkinin Sivri Dişlerinden Öteki Ayağıyla Vurduğu Tekmeyle Kurtulan Omar, Kaçarak Canını Kurtardı. Yuvasına Gidip Ayağını Yıkadı, Temiz Bir Bezle Sardı. İki Gün Dinlenen Omar, Daha Sonra Dere Kıyısında Kısa Yürüyüşlere Çıkarak Ayağının Hareket Kabiliyetini Geliştirmek İstiyordu. Sol Ayağı Üzerine Tam Basamama Durumu Vardı Ya Zamanla Düzelir Diyordu. Diğer Yandan Hayat Devam Ediyordu. Omar Ağır Aksak Yürüyüşüyle Küçük Dostlarının Yanına Gitti. Dostlarının Hepsi, Omar’ın Durumuna Çok Üzüldüler. Omar’ın Gözyaşlarına Hakim Olamaması Sonucu, Onunla Birlikte Ağladılar.

dile Kolay Aradan Tam Altı Ay Geçti. Bu Sürede Onun Ayağı Hiçbir Düzelme Göstermedi. Sol Ayak Topuğundaki Yara Kapanmış, Tamamen İyileşmişti Ama Topuğunun Üstüne Basmakta Güçlük Çekiyordu. Bastığı Zaman Da Ne Biçim Acıyordu. O, En Çok Koşamadığı İçin Üzülüyordu. Yaşıtları Büyük Ördekler, Onun Yürüyüş Şeklini Gülümsemeyle Karşılamışlar Ve Ona Gerçek Adını Bile Unutturmuşlardı. Artık Yeni Bir Adı Vardı: Topal Ördek

                                       
son


yazan: Serdar Yıldırım




 
Üst