Cumalioğlu
Bilge Üye
Gıjıklı Baptı
-bu Yazı, "benden Söz Ediyor" Diyenlere Bir Çağrı Olsun!-
Şimdiki Çocuklar Çok Zeki Oluyorlar. Orta Okul Yıllarımdan Beri Hiç Unutamadığım Üstat Aziz Nesin'in "şimdiki Çocuklar Harika" Adlı Kitabında "mu Ni" Başlıklı, Çocukları Sabırla Dinleyip Bütün Sorularını Yanıtlamak Gerektiğini İleri Süren Bir Psikologu Soruları İle Delirten Bir Bebek Öyküsü Okumuştum. Üstat Haklıydı. Çocuklar Bizi Şaşırtıyor, Hatta Bize Çok Şey Öğretiyorlar. Kızım Dijle De Çoğu Zaman Beni Çıldırtma Noktasına Getirecek Kadar Çok Konuşan Bir Çocuktu.
İki Çocuğum Da Dokuz Aylıkken Konuşmaya Başladılar. On Bir Aylık İken De Mantıklı Cümleler Kurmaya Ve Yürümeye Başladılar. İlk Çocuğum, İlk Gözağrım, Prensesim, Sevgili Kızım Dijle Doğduğunda Malatya'daydım. Doğacağı Günü Önceden Bilmiyordum. Annesi Hastaneye Yatacağı Gün Haber Verdi. Rapor Alıp İstanbul'a, Doğruca Göztepe Ssk Hastanesine Gittim. Dijle Daha Bir Günlük İken Cin Gibi Bakıyordu. Doğduğunda Doktoru, "bu Kız Çete Olacak" Demiş. Şimdi Tam Bir Çete. Konuşurken, Kendini Savunurken Yırtıcı Bir Kaplan Kesiliyor, Fikrini Savunurken Haklı Gerekçeleri Ve Yadsınamayacak Örnekleri İle Beni Şaşırtmaya Devam Ediyor. Gözümün Işığı, Duygusalım, Taklitçim, Şakacı Komiğim, Evimizin Neşesi Büyüdükçe Bana Benzeyen Minik Kopyam, Geleceğim, Yaşam Kaynağım Fırat'ım İse Kıvrak Zekası Ve Espri Gücüyle Benden Çok Çok İlerde Bir Çocuk.
Fırat İki Yaşına Yeni Girmişti. Akşam İşten Eve Geldim. Mutfakta Börek Yapmaya Çalışan Eşime 'kolay Gelsin' Deyip Çalışma Masamın Başına Geçtim. Fırat, Mutfaktan Koşarak Yanıma Geldi. Avuçiçleri Ancak Masaya Yetişiyordu. Masanın Üstünü Görmek İstercesine Ayak Parmaklarında Yükselerek Minicik Tombul Ellerinin Avuç İçlerini Masanın Üst Kenarına Vurarak:
-baba, Hamuru Böye Böye Baptım" Dedi. Fırat "l" Ve "r" Seslerini "y" Yapıyordu, "y" Seslerini İse Yutuyordu. Cinsel Kimliğini Tanıması Ve Ailedeki İş Bölümünü Öğrenmesi Ayrıca Annesinin Rahat Çalışabilmesi İçin;
-hamur Kadın İşi Oğlum, Gel Seninle Başka Şeyler Yapalım Dediğimde, Aldığım Yanıtla Bir An Sanki Beynim Durdu.
-fırıncılar Neden Bapıyor?" O Anda Bu Haklı Soruya Hiçbir Yanıt Bulamamıştım. Bu Parlak Zeka Karşısında Bana Susmak Düşmüştü.
Malatya'da Görev Yapıyordum. Eşim İstanbul'da Özel Sektörde Çalışıyordu. Tüm Çabalarıma Karşın İstanbul'a Atanamamıştım. Yönetmeliğe Göre Sadece Kamuda Çalışanların Aile Birliği Korunuyordu. Eşlerden Biri Özelde Çalışıyorsa Aile Birliği Söz Konusu Değildi! Bu Nedenle Atanma Dilekçem Üç Kez Reddedildi. (torpili Olanlar En Rahat Yerde İstediği Köşeyi Kapabiliyor, İstediği Yere Atanabiliyordu, Bu Da Apayrı Bir Sorun...) Böyle Olunca Dijle Doğduğu Günden İtibaren Üç Yıl Boyunca Baba Sevgisinden Uzak Kaldı. Dayısının Kızı Bakıyordu. Dayı Kızı Eşime "hala", Bana Da "enişte" Dediği İçin Dijle De Dayısına Baba, Yengesine Anne; Annesine Hala, Bana Da Enişte Diyordu. Babası Olduğumu Biliyor Muydu, Hissediyor Muydu Bilemem. Belki De Biliyordu Ama Ayrılığımızı Protesto Etmek İçin Annesine Hala, Bana Da Enişte Diyordu. Üç Yaşında İken Malatya'ya Gelip Yanıma Yerleştiklerinde Olayları Biraz Daha İyi Anlamaya Başladığında Bu Protestoyu Açıkça Yapıyordu. Bize Darıldığında
-siz Benim Annem-babam Değilsiniz, Siz Beni Kaçırdınız. Ben De Otobüse Binip Anneme-babama Kaçarım” Diyordu.
dijle En Küçük Boşluğu Değerlendirip Kendince Duvarlara Resim Yapıyordu. Aslında Her Fırsat Bulduğunda Bize Fark Ettirmeden Kalemlerimi Alıp Duvarları Çiziyordu. 'niye Yaptın Kızım' Dediğimizde İse En Sevecen Haliyle:
-kuş Baptım" Diyordu. Eline Kâğıt Verip Kuşlarını Buraya Yap Dediğimizde İse "tamam" Diyordu Ama Nedense O'nun Tuvali Duvarlardı. Duvarlara Yapmayı Yeğliyordu. Yalnız Kaldığı En Küçük Anı Fırsat Bilip Yine Duvarlara Kuş Bapıyordu. Yanlış Yere Kuş Yaptığını Bildiği İçin De Artık Yaptığı Kuşları Sırtı İle Kapatıp Saklamaya Çalışıyordu. Biz Görmeyelim Diye Gidip Çizdiği Yerin Önünde Duruyordu. Bir Şey Saklamaya Çalıştığı Her Halinden Belli Oluyordu. Anlaşılan Azarlanmaktan Korkuyordu.
-oraya Ne Yaptın Kızım, Bakabilir Miyim” Dediğimizde Korkuyla Sevinci Bir Arada Yaşayan Yüz İfadesiyle "gıjıklı Baptı" Diyordu. İşaret Parmağını Çengelimsi Eğri Çizginin Üzerine Koyarak;
-bak Kuş!" Ardından Hemen Savunma Durumuna Geçip
-gıjıklı Baptı" Diyordu. Küçücük Parmağını Duvara Çizdiği Eğri Çizginin Üzerine Koyduğunda, Minicik Parmağı İlk Eklem Yerinden Geriye Doğru Sevimli Bir Kavisle Kıvrılıyordu. Belki De Gerçekten Bizi Anne-baba Olarak Bilmiyordu Ve Azarlayacağımızı Düşünüyordu. Ya Da Kendisine Bakılan Yerde, Çok Azarlanmıştı. Bu Yüzden Yaptıklarından Hep Suçluluk Duyuyordu. Kuş Yapma Tutkusunu Yenemediği İçin De Kafasında Suçunu Yüklediği Bir "gıjıklı" İmajı Vardı. Sanki Aramızda Yaşayın Bir Başkası Varmış Gibi Buna İnandığı Belliydi. Bizi De İnandırmaya Çalışıyordu. Ama Biz Çocuğa İnanmıyor, Gıjıklıya Söyle Kuşu Kâğıtlara Yapsın Diyorduk.
Dijle'yi Bir Gün Daireye Götürdüm. Seyrelmekten Olsa Gerek Üstten Bastırılmış Gibi Yüzünün İki Yanına Doğru Genişleyen Kıvırcık Bonus Gibi Keven Görünümlü Saçları İle Yüz Felci Geçirmiş, Ağzı Ve Gözünün Biri Yamulmuş Ayrıca Düşüp Kalça Kemiğini Kırmış Bir Bayan Müdüre Vardı. Önce Düşüp Bacağını Kırmıştı. Tamamen İyileşmeden Buz Tutmuş Merdivenlerden Düşüp Bu Kez De Kalça Kemiğini Kırmıştı. Altı Ayı Raporlarla Geçirmişti. Artık İşe Gelip Gidiyordu Ama Bir Yıl Boyunca Dairede Sağ Bacağını Bir Sehpa Üzerine Uzatarak Oturup Orgü Örüyordu. Örgü Örmekten Ya Da Sürekli Aynı Pozisyonda Oturmaktan Sıkılmış Olmalı Ki Oda Kapısının Önüne Geldi Üç Ayaklı Dayanmalığı Kapının Yanına Bırakıp Kırık Taraftaki Bacağını Havada Tutarak, İki Elini Oda Kapısının Kenarlarına Tutunur Gibi Dayayıp Öylece Durdu. Koridordaki İnsanları Seyrediyordu. Dijle Kadını Görünce, Parmağı İle Kadını Göstererek:
-aaaa Gıjıklı" Dedi.
Mahcubiyetimden Kızarsam Da Çocuk Kendince Komik Bir Kare Yakalamıştı. Susturmadım. Yönünü Pencereye Dönmesini, O'nu Görmemesini Sağlamak İçin Başka Şeyler Göstermeye Çalışarak Bebeğimin O Yana Dönüp Bakmasına Engel Olduğum İçin Tamamen Dönüp Bakamıyordu. Yine De Arada Bir Yarı Dönerek;
-gıjıklı Ooda" Deyip Duruyordu. Çocuğun O Anki Eğlencesine Taş Koyuyordum Ama Başka Da Yapacak Bir Şey Yoktu. Dijle O Gün Bu Gündür Her Şeyi Eleştiriyor, Çenesi İse Hiç Kapanmak Bilmiyor.
Kamu Kurumlarında Rahat Bir Koltuk Kapanlar, Oraya Yapışıp Duruyorlar. Altmış Beş Yaşını Doldurup Re'sen Emekli (halk Tabiri İle İttir Edilmek) Edilmedikleri Sürece Bulundukları Makamları Sahiplenmişcesine Devletin Sırtında Bir Yük, Bir Kambur Gibi Yapışıp Kalıyorlar. Çünkü Kamu Kurumları Böyle Ünvanlı Şef, Müdür... Gibi Kadrolara Maaşına Yakın Miktarda Tazminat Ödüyor. Emekli Olduklarında İse Bu Tazminatları Kesiliyor. Böylelerinin Kendilerine Bile Hayrı Kalmamışken, Gözleri Görmemeye, Kulakları İşitmemeye Başlamış İken Emekli Olmamakta Direnmelerinin Tek Nedeni, Hiç Bir İşe Yaramadıkları Halde, Aldıkları Yüksek Maaş Ve Çevirdikleri Dolaplardır. Bu Yüzden “çocuğum Okuyor, Torunumun Düğünü Var” Gibi Bahanelerle Hiç Kendilerini Savunmaya Kalkmasınlar; Minicik Yüreklerin Korku Fantezisi Durumuna Gelinceye Kadar Kamu Makamlarını İşgal Eden Böylelerine Makamları Dışında Hiç Saygım Yoktur!
Bunların Bir Çoğu Devletin Lojmanı, Makam Arabası, Tatil Köyleri Ve Benzeri Sosyal Tesislerden Ücretsiz Ya Da Ücretsiz Denecek Kadar Küçük Bir Bedelle Yararlanırlar. Tamamen Verimsiz, Yapmaları Gereken İşe Hiç Bir Katkı Sunmadıkları Halde Emekliye Ayrılmak Akıllarının Ucundan Bile Geçmez. Bir Kaçı Daire Merdivenlerinde Yığılıp Kalmış Bir Çoğu Da Emekli Olduktan Bir-iki Ay Sonra Ölmüştür. Bunlar Neden Tamamen Sağlıklarını Yitirmeden Emekli Olup Bir Yıl Da Ağız Tadıyla Gezmeyi Düşünmezler..? Ayrıca Her Şeyi De Bildiklerini Sanırlar. Oysa Eğitimleri De Görüp Bildikleri De Çağdışı Kalmıştır. Akım Düğmesini Açıp Kâğıdı Camın Üzerine Koyduktan Sonra Yeşil Renkli "start" Düğmesine Basınca Fotokopi Makinesi, Fotokopiyi Çeker. Bunu Bile Aklında Tutamayan, Bilgisayar Kullanmayı Hiç Bilmeyen, Sadece Görüntü Olarak İşe Gelip Devleti Zarara Uğratana Nasıl Saygı Duyabilirsiniz Ki..?
Yeni Sosyal Güvenlik Yasası Neler Getirecek, Böylelerine Yol Verecek Mi Bekleyip Göreceğiz. "zaten Hiç Bir İşe Yaramadan Hak Etmediğin Bir Ücret Alıyorsun. Kesintiye Razı Olup Boşta Gezen İşsiz Çoluk-çocuğuna Bir Kapı Açsana Be Adam!" Diyebilecek Bir Yasa Olması Dileği İle...
Cumali Cumalioğlu
03.06.2009-16:50
-bu Yazı, "benden Söz Ediyor" Diyenlere Bir Çağrı Olsun!-
Şimdiki Çocuklar Çok Zeki Oluyorlar. Orta Okul Yıllarımdan Beri Hiç Unutamadığım Üstat Aziz Nesin'in "şimdiki Çocuklar Harika" Adlı Kitabında "mu Ni" Başlıklı, Çocukları Sabırla Dinleyip Bütün Sorularını Yanıtlamak Gerektiğini İleri Süren Bir Psikologu Soruları İle Delirten Bir Bebek Öyküsü Okumuştum. Üstat Haklıydı. Çocuklar Bizi Şaşırtıyor, Hatta Bize Çok Şey Öğretiyorlar. Kızım Dijle De Çoğu Zaman Beni Çıldırtma Noktasına Getirecek Kadar Çok Konuşan Bir Çocuktu.
İki Çocuğum Da Dokuz Aylıkken Konuşmaya Başladılar. On Bir Aylık İken De Mantıklı Cümleler Kurmaya Ve Yürümeye Başladılar. İlk Çocuğum, İlk Gözağrım, Prensesim, Sevgili Kızım Dijle Doğduğunda Malatya'daydım. Doğacağı Günü Önceden Bilmiyordum. Annesi Hastaneye Yatacağı Gün Haber Verdi. Rapor Alıp İstanbul'a, Doğruca Göztepe Ssk Hastanesine Gittim. Dijle Daha Bir Günlük İken Cin Gibi Bakıyordu. Doğduğunda Doktoru, "bu Kız Çete Olacak" Demiş. Şimdi Tam Bir Çete. Konuşurken, Kendini Savunurken Yırtıcı Bir Kaplan Kesiliyor, Fikrini Savunurken Haklı Gerekçeleri Ve Yadsınamayacak Örnekleri İle Beni Şaşırtmaya Devam Ediyor. Gözümün Işığı, Duygusalım, Taklitçim, Şakacı Komiğim, Evimizin Neşesi Büyüdükçe Bana Benzeyen Minik Kopyam, Geleceğim, Yaşam Kaynağım Fırat'ım İse Kıvrak Zekası Ve Espri Gücüyle Benden Çok Çok İlerde Bir Çocuk.
Fırat İki Yaşına Yeni Girmişti. Akşam İşten Eve Geldim. Mutfakta Börek Yapmaya Çalışan Eşime 'kolay Gelsin' Deyip Çalışma Masamın Başına Geçtim. Fırat, Mutfaktan Koşarak Yanıma Geldi. Avuçiçleri Ancak Masaya Yetişiyordu. Masanın Üstünü Görmek İstercesine Ayak Parmaklarında Yükselerek Minicik Tombul Ellerinin Avuç İçlerini Masanın Üst Kenarına Vurarak:
-baba, Hamuru Böye Böye Baptım" Dedi. Fırat "l" Ve "r" Seslerini "y" Yapıyordu, "y" Seslerini İse Yutuyordu. Cinsel Kimliğini Tanıması Ve Ailedeki İş Bölümünü Öğrenmesi Ayrıca Annesinin Rahat Çalışabilmesi İçin;
-hamur Kadın İşi Oğlum, Gel Seninle Başka Şeyler Yapalım Dediğimde, Aldığım Yanıtla Bir An Sanki Beynim Durdu.
-fırıncılar Neden Bapıyor?" O Anda Bu Haklı Soruya Hiçbir Yanıt Bulamamıştım. Bu Parlak Zeka Karşısında Bana Susmak Düşmüştü.
Malatya'da Görev Yapıyordum. Eşim İstanbul'da Özel Sektörde Çalışıyordu. Tüm Çabalarıma Karşın İstanbul'a Atanamamıştım. Yönetmeliğe Göre Sadece Kamuda Çalışanların Aile Birliği Korunuyordu. Eşlerden Biri Özelde Çalışıyorsa Aile Birliği Söz Konusu Değildi! Bu Nedenle Atanma Dilekçem Üç Kez Reddedildi. (torpili Olanlar En Rahat Yerde İstediği Köşeyi Kapabiliyor, İstediği Yere Atanabiliyordu, Bu Da Apayrı Bir Sorun...) Böyle Olunca Dijle Doğduğu Günden İtibaren Üç Yıl Boyunca Baba Sevgisinden Uzak Kaldı. Dayısının Kızı Bakıyordu. Dayı Kızı Eşime "hala", Bana Da "enişte" Dediği İçin Dijle De Dayısına Baba, Yengesine Anne; Annesine Hala, Bana Da Enişte Diyordu. Babası Olduğumu Biliyor Muydu, Hissediyor Muydu Bilemem. Belki De Biliyordu Ama Ayrılığımızı Protesto Etmek İçin Annesine Hala, Bana Da Enişte Diyordu. Üç Yaşında İken Malatya'ya Gelip Yanıma Yerleştiklerinde Olayları Biraz Daha İyi Anlamaya Başladığında Bu Protestoyu Açıkça Yapıyordu. Bize Darıldığında
-siz Benim Annem-babam Değilsiniz, Siz Beni Kaçırdınız. Ben De Otobüse Binip Anneme-babama Kaçarım” Diyordu.
dijle En Küçük Boşluğu Değerlendirip Kendince Duvarlara Resim Yapıyordu. Aslında Her Fırsat Bulduğunda Bize Fark Ettirmeden Kalemlerimi Alıp Duvarları Çiziyordu. 'niye Yaptın Kızım' Dediğimizde İse En Sevecen Haliyle:
-kuş Baptım" Diyordu. Eline Kâğıt Verip Kuşlarını Buraya Yap Dediğimizde İse "tamam" Diyordu Ama Nedense O'nun Tuvali Duvarlardı. Duvarlara Yapmayı Yeğliyordu. Yalnız Kaldığı En Küçük Anı Fırsat Bilip Yine Duvarlara Kuş Bapıyordu. Yanlış Yere Kuş Yaptığını Bildiği İçin De Artık Yaptığı Kuşları Sırtı İle Kapatıp Saklamaya Çalışıyordu. Biz Görmeyelim Diye Gidip Çizdiği Yerin Önünde Duruyordu. Bir Şey Saklamaya Çalıştığı Her Halinden Belli Oluyordu. Anlaşılan Azarlanmaktan Korkuyordu.
-oraya Ne Yaptın Kızım, Bakabilir Miyim” Dediğimizde Korkuyla Sevinci Bir Arada Yaşayan Yüz İfadesiyle "gıjıklı Baptı" Diyordu. İşaret Parmağını Çengelimsi Eğri Çizginin Üzerine Koyarak;
-bak Kuş!" Ardından Hemen Savunma Durumuna Geçip
-gıjıklı Baptı" Diyordu. Küçücük Parmağını Duvara Çizdiği Eğri Çizginin Üzerine Koyduğunda, Minicik Parmağı İlk Eklem Yerinden Geriye Doğru Sevimli Bir Kavisle Kıvrılıyordu. Belki De Gerçekten Bizi Anne-baba Olarak Bilmiyordu Ve Azarlayacağımızı Düşünüyordu. Ya Da Kendisine Bakılan Yerde, Çok Azarlanmıştı. Bu Yüzden Yaptıklarından Hep Suçluluk Duyuyordu. Kuş Yapma Tutkusunu Yenemediği İçin De Kafasında Suçunu Yüklediği Bir "gıjıklı" İmajı Vardı. Sanki Aramızda Yaşayın Bir Başkası Varmış Gibi Buna İnandığı Belliydi. Bizi De İnandırmaya Çalışıyordu. Ama Biz Çocuğa İnanmıyor, Gıjıklıya Söyle Kuşu Kâğıtlara Yapsın Diyorduk.
Dijle'yi Bir Gün Daireye Götürdüm. Seyrelmekten Olsa Gerek Üstten Bastırılmış Gibi Yüzünün İki Yanına Doğru Genişleyen Kıvırcık Bonus Gibi Keven Görünümlü Saçları İle Yüz Felci Geçirmiş, Ağzı Ve Gözünün Biri Yamulmuş Ayrıca Düşüp Kalça Kemiğini Kırmış Bir Bayan Müdüre Vardı. Önce Düşüp Bacağını Kırmıştı. Tamamen İyileşmeden Buz Tutmuş Merdivenlerden Düşüp Bu Kez De Kalça Kemiğini Kırmıştı. Altı Ayı Raporlarla Geçirmişti. Artık İşe Gelip Gidiyordu Ama Bir Yıl Boyunca Dairede Sağ Bacağını Bir Sehpa Üzerine Uzatarak Oturup Orgü Örüyordu. Örgü Örmekten Ya Da Sürekli Aynı Pozisyonda Oturmaktan Sıkılmış Olmalı Ki Oda Kapısının Önüne Geldi Üç Ayaklı Dayanmalığı Kapının Yanına Bırakıp Kırık Taraftaki Bacağını Havada Tutarak, İki Elini Oda Kapısının Kenarlarına Tutunur Gibi Dayayıp Öylece Durdu. Koridordaki İnsanları Seyrediyordu. Dijle Kadını Görünce, Parmağı İle Kadını Göstererek:
-aaaa Gıjıklı" Dedi.
Mahcubiyetimden Kızarsam Da Çocuk Kendince Komik Bir Kare Yakalamıştı. Susturmadım. Yönünü Pencereye Dönmesini, O'nu Görmemesini Sağlamak İçin Başka Şeyler Göstermeye Çalışarak Bebeğimin O Yana Dönüp Bakmasına Engel Olduğum İçin Tamamen Dönüp Bakamıyordu. Yine De Arada Bir Yarı Dönerek;
-gıjıklı Ooda" Deyip Duruyordu. Çocuğun O Anki Eğlencesine Taş Koyuyordum Ama Başka Da Yapacak Bir Şey Yoktu. Dijle O Gün Bu Gündür Her Şeyi Eleştiriyor, Çenesi İse Hiç Kapanmak Bilmiyor.
Kamu Kurumlarında Rahat Bir Koltuk Kapanlar, Oraya Yapışıp Duruyorlar. Altmış Beş Yaşını Doldurup Re'sen Emekli (halk Tabiri İle İttir Edilmek) Edilmedikleri Sürece Bulundukları Makamları Sahiplenmişcesine Devletin Sırtında Bir Yük, Bir Kambur Gibi Yapışıp Kalıyorlar. Çünkü Kamu Kurumları Böyle Ünvanlı Şef, Müdür... Gibi Kadrolara Maaşına Yakın Miktarda Tazminat Ödüyor. Emekli Olduklarında İse Bu Tazminatları Kesiliyor. Böylelerinin Kendilerine Bile Hayrı Kalmamışken, Gözleri Görmemeye, Kulakları İşitmemeye Başlamış İken Emekli Olmamakta Direnmelerinin Tek Nedeni, Hiç Bir İşe Yaramadıkları Halde, Aldıkları Yüksek Maaş Ve Çevirdikleri Dolaplardır. Bu Yüzden “çocuğum Okuyor, Torunumun Düğünü Var” Gibi Bahanelerle Hiç Kendilerini Savunmaya Kalkmasınlar; Minicik Yüreklerin Korku Fantezisi Durumuna Gelinceye Kadar Kamu Makamlarını İşgal Eden Böylelerine Makamları Dışında Hiç Saygım Yoktur!
Bunların Bir Çoğu Devletin Lojmanı, Makam Arabası, Tatil Köyleri Ve Benzeri Sosyal Tesislerden Ücretsiz Ya Da Ücretsiz Denecek Kadar Küçük Bir Bedelle Yararlanırlar. Tamamen Verimsiz, Yapmaları Gereken İşe Hiç Bir Katkı Sunmadıkları Halde Emekliye Ayrılmak Akıllarının Ucundan Bile Geçmez. Bir Kaçı Daire Merdivenlerinde Yığılıp Kalmış Bir Çoğu Da Emekli Olduktan Bir-iki Ay Sonra Ölmüştür. Bunlar Neden Tamamen Sağlıklarını Yitirmeden Emekli Olup Bir Yıl Da Ağız Tadıyla Gezmeyi Düşünmezler..? Ayrıca Her Şeyi De Bildiklerini Sanırlar. Oysa Eğitimleri De Görüp Bildikleri De Çağdışı Kalmıştır. Akım Düğmesini Açıp Kâğıdı Camın Üzerine Koyduktan Sonra Yeşil Renkli "start" Düğmesine Basınca Fotokopi Makinesi, Fotokopiyi Çeker. Bunu Bile Aklında Tutamayan, Bilgisayar Kullanmayı Hiç Bilmeyen, Sadece Görüntü Olarak İşe Gelip Devleti Zarara Uğratana Nasıl Saygı Duyabilirsiniz Ki..?
Yeni Sosyal Güvenlik Yasası Neler Getirecek, Böylelerine Yol Verecek Mi Bekleyip Göreceğiz. "zaten Hiç Bir İşe Yaramadan Hak Etmediğin Bir Ücret Alıyorsun. Kesintiye Razı Olup Boşta Gezen İşsiz Çoluk-çocuğuna Bir Kapı Açsana Be Adam!" Diyebilecek Bir Yasa Olması Dileği İle...
Cumali Cumalioğlu
03.06.2009-16:50