işaret dilinin tarihi

mehlika40

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Ağu 2008
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Yaş
40
Konum
kýrþehir
TÜRK İŞARET DİLİ  (TİD)
Tarihçe
TİD’nin tarihiyle ilgili yazılı bilgiler, işaret dilinin görsel bir dil olmasından dolayı, oldukça kısıtlıdır. Arşivlerin Osmanlıca olması da bu konudaki çalışmaları engelleyen diğer bir unsurdur. Şu ana kadar edinilen bilgiler, en azından Osmanlı işaret dilinin batıda kullanılan işaret dilleriyle bir iliş-kisi olmadan geliştiğini ve bu açıdan oldukça özgün bir işaret dili olduğunu göstermektedir.
Dünyada her işaret dilinin başlangıcı işitme engellileri bir araya getiren bir kurumun oluşturulmasıyla eş zamanlı olarak düşünülmektedir. Çünkü bir kurum aracılığıyla bir araya gelemeyen işitme engelliler evlerinde kendi işaret dillerini geliştirip ortak bir dil oluşturamazlar. Fransa'da 1770'li yıl-larda sağırların kullandığı el hareketleri, grameri olan bir dil olarak kabul edilmiş ve okullarda öğretilmeye başlanmıştır. Daha sonra bu yöntem bir işaret dili bilimcisi tarafından Amerika'ya taşınmış ve orada 1817'de Gallaudet tarafından ilk işaret dili öğreten okul kurulmuştur .

Miles (2000) 'ın Osmanlılar hakkında batıda çıkan yazılardan ve Evliya Çelebi'nin notlarından yaptığı derlemelere göre 1500-1700 yılları arasında Osmanlı sarayında mahkemelerde hizmet etmeleri amacıyla bulundurulan bir sağırlar topluluğu yer almaktaydı. (Bu yıllarda batıda işitme engellilerin kullandığı dil ise hiçbir kurumun parçası değildi). Hatta bazı Sultanların da bu dili öğrendikleri de arşivlerde yer almaktadır. Ancak sarayda kullanılan bu iletişim sisteminin, o sıralar halkın kullandığı işaret diline ne kadar benzediği ve bu sistemin ne kadar gramerleşmiş olduğu kesin değildir. Bu sistem sarayda doğan işitme engelli çocuklara öğretildiğine dair bilgi yoktur.

Osmanlı'larda ilk işitme engelliler okulu II. Abdülhamit döneminde açılmıştır (1889, 1902). Yıldız Sağırlar Oku-lu’nda, günümüz TİD'nin muhtemel alt yapısını oluşturan Osmanlı İşaret Dili, öğretmenler tarafından sözel dille bera-ber kullanılmıştır. Bu okulda batıda kullanılan işaret dillerinin kullanıldığına dair de hiçbir kanıt yoktur.
Cumhuriyet döneminin ilk sağırlar okulu İzmir’de açılmıştır. 2003-2004 yılı itibariyle ülkemizde 50 işitme engel-liler ilköğretim okulu ve 14 de lise bulunmaktadır. Ancak ülkemizde işaret dili kullanılması 1953'te çıkarılan bir kanun ile yasaklanmıştır. Bunun nedeni işitme engellilerin eğitiminde sözel eğitimin gerekli ve yeterli olduğuna inanılması ve işaret dilinin çocukların konuşmasını engelleyeceği düşüncesidir .
             
TİD’nin Günümüzdeki Durumu

Ülkemizdeki işaret dilinin tarihi Batı ülkelerinden çok da-ha eskiye dayansa bile günümüzde pek çok ülkeden 50 yıl kadar geridedir:
- TID hakkında Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1995'te yayınladığı görsel bir kılavuz hariç tutulursa, yazılı materyal, arşiv ya da sözlük yoktur
- Türkiye'deki işitme engelli okullarında işaret dili öğretilmemektedir ve alternatif eğitim ortamları da yoktur. Duyan öğretmenlerin çoğunlukla yüksek sesle Türkçe konuşarak eğitim verdiği bu okullarda, sadece sözel yöntemle eğitim yapılmaya çalışılmaktadır. (Halbuki ülkemizde doğuştan işitme kayıplı (DİK) çocuklarda tanı, erken yaşta konamamaktadır. Hacettepe Ün. odyoloji kliniğinde DİK’li çocukların ortalama tanı yaşı 3.4’dür.
Üniversiteye  son iki yılda başvuran DİK’li çocukların ise tanı yaşı ortalama 20 ay, ancak cihaz kullanmaya başlama yaşı ise 38 aydır. Yapılan araştırmalar DİK’li çocukların tanılama yaşının 6 ay ve rehabilitasyon yaşının da 24 ayı geçmesi halinde çocuğun do-ğal işitme konuşma gelişmesinin sağlanmasının hemen hemen olanaksız oldu-ğunu ve yaşıtlarından bariz olarak geri kalacağına işaret etmektedir
- Bu okullara giden çocuklar, sözel yöntem ile iletişimlerini sağlayamadıkları için, kendi aralarında ve yakınları ile kendi başlarına öğrendikleri ve geliştirdikleri farklı işaret dilleri kullanmaktadırlar. Kullanıcıları tarafından eksik, dolaylı yollardan ve oldukça geç yaşlarda öğrenilen bir dilin geliştirilmesi ve ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleştirilmesi mümkün olmamaktadır. Ayrıca, yaş ilerledikçe, kişinin bir dili kullanma becerisi ve o dilin yapısına katkıda bulunma ihtimali azalmaktadır. Bu nedenle de ülkemizdeki işitme özürlülerin büyük bir bölümü (erken yaşta tanılanan ve cihaz ile rehabilite edilerek sözel yöntem ile başarı sağlayanlar dışında) birbirleri ve çevreyle iletişim kuramayan bireyler haline gelmektedir.
- Akademik ortamlarda TİD ile ilgili çalışmalar yapılmamakta ve TİD eğitimcisi yetiştirilmemektedir.
Ancak; tüm bu sorunlara rağmen, yapılan araştırmalarda, Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki işitme engellilerin işaretleri arasında farklılıklar olsa da birbirleriyle anlaşa-bildikleri görülmüştür. Bu da ülkemizde TİD’nin bir ‘dil’ olarak varlığını işaret etmektedir ki, bu aşamada, kanaatimizce en önemli nokta da budur.



 



 
Benzer konular Forum Tarih
S Sanat Etkinlikleri 0 3K
A Özel Eğitim Kurumları 0 5K

Benzer konular

Üst