Kadina karsi siddetle ilgili bir calisma‏

  • Konbuyu başlatan cendere
  • Başlangıç tarihi
C

cendere

Ziyaretçi
Konutta Beraber Yasanılan Kısıye Yapılan Kotu Muamelenın Suç Oldugunu Bılıyor Musunuz?



TCK’nın  232.maddesı uyarınca aynı konutta beraber yasanılan kısının bedensel veya ruhsal olarak acı çekmesıne neden olacak davranıslarda bulunmak  ıskence suçunu olusturmaktadır. İskence suçunu  ısleyen kımse aynı kısıye yonelık suç teskıl eden her fıılı ıçın ayrı ayrı cezalandırılmaktadır.


Sıddetle ılgılı Av Munevver Bakırcı tarafından hazırlanan AKDERın bır calısmasını sızınle paylasmak ıstedım



    “KADINA YÖNELİK ŞİDDET” ÜZERİNE TESPİT VE ÖNERİLER
Münevver Kübra Bakırcı•
Giriş
Şiddet olgusu, tarihin her safhasında bir gerçek olarak varlığını sürdürmüştür. Özellikle de kadın ve çocuklar, fiziksel özellikleri sebebiyle şiddet eylemlerine konu olmuşlardır. Hak kavramı üzerinden bireyi koruma mekanizmalarının arttığı günümüzde, şiddet ve konumuz açısından kadına yönelik şiddet hala bütün tazeliği ile varlığını sürdürmektedir. Bu çerçevede ülkemizde de çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır. Fakat kadına yönelik şiddet, resmi istatistikler bulunmasa da bir gerçek olarak hayatımızın yanı başındadır.
AKDER adına yapılan bu çalışma, yasama faaliyetlerine değinmeksizin kadına yönelik şiddetin önlenmesi, şiddetin gerçekleşmesi halinde başvuru yolları, şiddet mağduru kimsenin korunması konusundaki mevcut uygulamalar ve uygulamalar üzerinden yaşanan eksikliklere değinme amacını taşımaktadır.

Kadına Yönelik Şiddet ve KKAÖ Komitesi
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi (KKAÖ Komitesi) 19 Nolu Tavsiye Kararı (11. oturum, 1992), kadına yönelik şiddet temasında temel ilkeleri ortaya koymaktadır.
Bu karar ışığında kadına yönelik şiddeti şu şekilde tanımlamak mümkündür: Kadına yönelik ister kamusal ister özel mekanda fiziksel, zihinsel, cinsel ya da ekonomik yönden zarar veya acı veren veya verebilecek olan davranışları, bu tür davranışlarda bulunulacağına ilişkin  korkutmayı, zorlamayı ve özgürlüklerden yoksun bırakan diğer bütün davranışları kapsamaktadır. Genel anlamda diyebiliriz ki, kadının temel hak ve özgürlüklerinin kullanılmalarını engelleyen veya tehlikeye sokan her türlü davranış kadına yönelik şiddettir.
Kadına yönelik şiddet, tanımdan da anlaşılacağı üzere fiziksel, zihinsel, cinsel ve ekonomik nitelikte olabilmektedir. Kadına yönelik şiddet, şiddet eylemlerinde bulunulacağına ilişkin tehdidi de kapsar niteliktedir.
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi 19 Nolu Tavsiye Kararı çerçevesinde, Devletlerin, cinsiyete dayalı her türden şiddetle mücadele etmek amacıyla uygun tedbirleri alması gerekmektedir.


Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi 19 Nolu Tavsiye Kararı doğrultusunda devletler, her şeyden önce kadınları cinsiyete dayalı şiddetten korumaya yönelik tüm gerekli yasal tedbirleri almaları gerekmektedir. Bu tedbirler, kadınları, diğer şeylerin yanı sıra şiddet ve aile içi istismar, cinsel saldırı ve işyerinde cinsel taciz gibi her türden şiddetten korumaya yönelik ve cezai müeyyideler niteliğinde olmalıdır ( Tavsiye Kararı prg.24/t-ii). Söz konusu yasal düzenlemelerin, tüm kadınlara yeterli korumayı sunmasını ve kadınların bütünlüğü ve itibarına saygı duymasını sağlanması gerekmektedir Tavsiye Kararı prg.24/b). 
Türk Hukuk Sisteminde Kadına Yönelik Şiddet İle Mücadele Yolları
Türk Hukuku’nda kadına yönelik şiddet ile mücadele yolları açısından 4320 Sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanun önemli bir adım niteliğindedir. Söz konusu Kanun’un uygulanması sürecinde pek çok sorun ile karşılaşılmaktadır. Özelliği gereği, acil kararların verilmesi gereken kanun uygulamasında duruşma günü verilmek suretiyle davalar, ileriki tarihlere atılabilmektedir. Aynı zamanda şiddet mağduru kadının başvurabileceği ilk makam olan karakolda karşılaşılan muamele de Kanun’un uygulanmasında karşılaşılan zorluklardan sadece birkaçıdır. Zaten Kanun’un yürürlüğe girmesinden yaklaşık 10 yıl sonra yürürlüğe giren Uygulama Yönetmeliğinin varlığı da, duruma bakışımızı göstermesi açısından anlamlıdır.
Yine bu çerçevede kadına yönelik şiddetin töre, örf vs. kavramlar üzerinden meşrulaştırılmasını engelleyici nitelikte Yeni Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikler de olumlu adımlardır. Fakat salt yasal düzenlemeler sorunun giderilmesinde çözüm olamamaktadır. Zorla intihar, örtülü cinayet gibi vakaları takip edecek inceleyecek özel birimler kurulmalıdır.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi anlamında devletin gerçekleştirmiş olduğu yasama faaliyetleri takdire şayandır. Fakat bilmekteyiz ki, tek başına yasama faaliyetleri, kadın ve genel anlamda insan hakları alanında gerçek hayatta mevcut olan olumsuzlukların giderilmesine yetmemektedir. Daha koordineli, organizasyonlu ve multidisipliner çalışmalar yapmak gerekmektedir.
Kadına Yönelik Şiddet Ve Önleyici Tedbirler
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına yapılan düzenlemelerin hayata geçirilmesi, hayatta görünürlük kazanması gerekmektedir. Kadının bütünlüğü ve itibarına saygı çerçevesinde yeterli korumanın sunulması gerekmektedir. Bu yönde de başta Devlet yetkilileri olmak üzere toplumun her bir ferdine görevler düşmektedir.
Öncelikle kadının herhangi bir şiddete maruz kalmaması için gerekli önleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bu çerçevede kadına yönelik şiddet eylemleri neticesinde oldukça ağır cezalar ile karşılaşma, evden uzaklaştırılma ihtimalinin

mevcudiyeti, ilgilileri bu tarz eylemlerde bulunmaktan alıkoyacaktır. Fakat salt bunların ihtimal nezdinde kalması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yetmemektedir. Düzenlemelerin hayata geçirilmesi için, süreçte yer alan her bir özel veya kamu kişilerinin bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi gerekmektedir (Tavsiye Kararı prg.24-b; prg.24-f).
Kadına yönelik şiddeti önlemek için kadın-erkek, genç-yaşlı herkesin insan hak ve hürriyetleri konusunda bilinçlenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede okullarda her kişiye insanı ve onun haklarını tanıtıcı bilinçlendirici çalışmaların yapılması gerekmektedir (Tavsiye Kararı prg.24/t-ii).
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin en sinsi şiddet şekli olarak tanımladığı aile içi şiddetin önlenmesi için aile fertlerine rehberlik-danışmanlık hizmetleri verilmelidir. Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde ailelere, gelişimleri için rehberlik çalışmaları mevcut olmakla birlikte bu konuda ilgililerin bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çevremizde henüz bu tarz hizmet veren kurumlara rastlayamamaktayız.
Kadına Yönelik Şiddet Halinde Başvuru Yolları
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi çalışmaları yanında şiddet ile karşılaşan kadına tanınan başvuru yolları ve bu yolların ulaşılabilirliği ve etkinliği büyük önem arz etmektedir.
Şiddete maruz kalan kadının başvuracağı yolları bilmesi gerekmektedir. Bu konuda devlet birimleri tarafından kadınların bilgilendirilmelerine yönelik faaliyetlerin yürütülmesi gerekmektedir. Bunlar kadınların sık uğradıkları mekanlarda broşür dağıtımı, sokak görüşmeleri, basın-yayın üzerinden bilgilendirme, ücretsiz telefon hattı, ücretsiz hukuki, psikolojik danışmanlık hizmetleri şeklinde sayılabilir.
Başvuru yollarının ulaşılabilir olması gerekmektedir. Yani zaman ve mekan açısından ulaşılabilir nitelikte bulunması gerekmektedir. Her mahalleye küçük polis merkezleri kurulmalı, gezici polis merkezleri oluşturulmalıdır. Şiddet mağdurlarının kolayca ulaşabileceği telefon hatları üzerinden yetkili kimselere ulaşma imkanı sağlanmalıdır. Bu telefon hattı, pek çok acil durum için aranabilecek tek bir numara olmalı, ilgilinin talebi üzerine yetkili birimlere yönlendirilmelidir. Şiddet mağduru kimse, bu hat üzerinden ücretsiz hukuki, psikolojik desteği de alabilmelidir. Ayrıca mahallerde polis merkezleri kurulmalıdır dedik , ama bunun daha idealize edilmiş şekli ile her mahalleye aile-toplum merkezleri kurulmalıdır. Bu mekanlar üzerinden ailelere her yönden destekleyici programlar sunulabilecektir.
Başvuru yollarında görev yapan kimselerin, yani polis-güvenlik görevlisi, jandarmanın; hakim-savcı-avukat ve diğer adliye görevlilerinin; doktor-hemşire ve diğer sağlık çalışanlarının, şiddet vakası ve şiddet mağduru kadına yönelik davranışları konusunda bilinçli olmaları gerekmektedir. Bu çerçevede polislerin şiddet mağduru

kimseleri, herhangi bir işlem yapmadan evlerine geri göndermeleri artık yaşanılması istenilmeyen hallerdir.
Kadına Yönelik Şiddet Ve Yargı
Özellikle burada, başvuru yolları üzerinden sonuca götürecek olan yargı makamlarının bakışı ayrı bir önem arz etmektedir. Yargılama makamının kadına yönelik her türlü şiddeti önleme hususundaki sorumluluklarının vurgulanması gerekmektedir. Yargılama makamı, hukukun toplum hayatına yansıması konusunda kilit role sahiptir. Onun verdiği hüküm ile hukuk, hayatta hüküm ifade etmektedir. Hukuk düzenimizde kadın lehine, kadına yönelik her türlü şiddeti önlemeye yönelik olumlu düzenlemeler yapılmış olsa da bunların hayat bulması, yargılama makamlarının hükümleri ile gerçekleşecektir. Son dönem içerisinde göze çarpan Yargıtay kararları üzerinde yapılan bir inceleme (BENLİ, Fatma: “Kadının Hakları Lehine Değişen Yasaların Yargıtay Karalarına Yansımasının Değerlendirilmesi”), yargılama makamlarının bakış açılarının, yargılarının, algılamalarının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Şiddet Sonrası Kadına Gerekli Korumanın Sağlanması
Şiddete uğramış kadının şiddet ortamından uzaklaşması, bir daha şiddet ortamı içerisinde bulunmaması da gerekmektedir. Dolayısıyla da kadın konukevlerinin sayısının çoğaltılması gerekmektedir. 50 bin üzerinde nüfusa sahip belediye başkanlıklarının sığınma evi açmaları gerekmektedir. Kadın konukevi açma, belediyeler için bir yükümlülüktür. Yükümlülüklerin yerine getirilmesinde malî durumu ile hizmetin ivediliği dikkate alınacaktır (5393 Sayılı Belediye Kanunu m.14). Fakat belediyeler, başka önceliklerini ileri sürerek sığınma evi konusunda adım atmamaktadırlar. Burada belki de en önemli sorun ortaya çıkmaktadır. Olumlu düzenlemeler mevcut, fakat bunların denetim ve yaptırım mekanizmalarında işler olmadığından, belediyeler örneğinde olduğu gibi görevi yapmama halinde yaptırım devreye girememekte; hukuk, kağıt üzerinde kalmaktadır.
Şiddete maruz kalan kadının haklarını araması için maddi imkanlar açısından bir sıkıntı ile karşılaşacağı korkusundan azatlı olması gerekmektedir. Pek çok kadın, gördüğü şiddete rağmen, geçimini sağlama konusunda duyduğu tereddütler sebebiyle şiddete karşı gelememektedir. Bu açıdan kadınların, iş ve meslek sahibi olmaları konusunda desteklenmeleri gerekmektedir. Bunun ötesinde de kadının ev emeği, bir değer olarak çalışma olgusu içerisinde mütalaa edilerek sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdır.
Kadına yönelik şiddet, belirttiğimiz gibi salt fiziksel şiddet boyutunda olmayabilir. Cinsel şiddet de kadının en çok maruz kaldığı şiddet türlerinden biridir. Cinsel şiddete, gerek aile içinde gerek aile dışında karşılaşılabilmektedir. Yeni Ceza Kanunu ile aile içi şiddet literatüre girmiş olsa da, cinsel şiddetin sahip olduğu mahremiyet sebebiyle, olaylar kapalı kapılar ardında kalabilmektedir. Ailenin sahip

olduğu koruma alanı dışında kadının çalıştığı mekanlarda uğradığı cinsel şiddet eylemleri ya da herhangi bir üçüncü kişiden gelen cinsel şiddet eylemleri de kapalı kalabilmektedir. Çünkü kadınlar, bu tarz şiddet eylemlerini ifşa ettikleri zaman karşılaşabilecekleri ailevi, toplumsal tepkilerden çekinmektedirler. Cinsel şiddet konusunda, toplumun kadına bakışı değişmediği sürece, bu tarz şiddet eylemlerini önleme konusunda yeterli etkinlik sağlanamayacaktır. Özellikle de kadının cinsel şiddet sırasında bağırmaması halini, doğrudan niyet okuması şeklinde “cinsel şiddete rıza” olarak kabul eden yargılama makamı hükümlerinin varlığı karşısında (BENLİ: 3-7, zihniyet algısının değişmesi gerektiği aşikârdır.

Kadına Yönelik Şiddete İlişkin İstatistiki Bilgi Eksikliğinin Giderilmesi Gerekliliği 
Kadına yönelik şiddet ile mücadele konusunda devlet birimlerine düşen en önemli görev, öncelikle sorun tespiti açısından istatistiki çalışmaların yapılmasıdır. Sorunu çözümleyecek adımların daha sağlıklı atılabilmesi için sorunun doğru tespit edilmesi gerekmektedir. 2008 Ocak ayında Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan “Türkiye’de Kadının Durumu” raporunda 1994 ve 1995 yıllarına ait istatistiki verilerin kullanılması, en yakın tarihli olarak 2003 yılına ait birtakım verilerden faydalanılması, durumun vehametini göstermesi açısından önemlidir. En yakın süre içerisinde Türkiye’de kadının durumunu en son veriler üzerinden yansıtan istatistiki çalışmaların hazırlanması gerekmektedir.

Sonuç ve Genel Değerlendirme
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda 04.07.2006 tarihli Başbakanlık Genelgesi (RG. T:26218) oldukça olumlu açılımları barındırmaktadır. Fakat salt hukuki düzenlemelerin varlığı, sorunların çözümünde gerekli yardımı sağlayamamaktadır. Bu konuda gerekli denetim ve yaptırım mekanizmalarının devreye sokulması gerekmektedir.
Belirtildiği geçtiğimiz dönemde kadına yönelik şiddet konusunda hukuk mevzuatı açısından pek çok olumlu adım atılmıştır. Fakat soyut hukuk somutlaşmadığı, hukuki kavramlar hayatın içerisinde yaşanılır kılınmadığı müddetçe gerek kadına gerekse de tüm insanlığa ilişkin sorunlar çözümlenemeyecektir.




 
Üst