Kamuoyunu TSK çizgisine getirmek...

  • Konbuyu başlatan cendere
  • Başlangıç tarihi
C

cendere

Ziyaretçi
Mehmet Altan-star

star’ın web sitesindeki başlık şu: ‘İşte tüyler ürpertici son andıç.’

Baktım haber neredeyse maçı sollayacak. Ne olmuş?

Askeriyenin eski hastalığı yeniden depreşmiş. Ne hastalığı?

Topluma ‘nizam’ verme hastalığı. Nasıl verecekler? Nasıl vereceklerinin plan ve programı dünkü Taraf gazetesi’nde manşetti...

Hatta... Eylül 2007’de faaliyete konan plana göre epeydir de veriyorlarmış.

‘TSK Medyası’ son günlerde boş yere iyice harekete geçip dellenmedi. Taraf Gazetesi’nin yayınladığı Genelkurmay Belgesi’nde, Türk ordusunun ‘kamuoyunu kendi çizgisine getirmek’ amaçlı eylemlerini sıralanıyor.

Belgeler, Genelkurmay’ın, hükümeti ‘irticai faaliyetlere zemin hazırlamakla’, yeni anayasa paketini ise ‘milli devlete karşı’ olmakla suçlayarak karşı eylem planı hazırladığını gösteriyor. Genelkurmay çizelgesi, yüksek yargı ve medyanın yanı sıra üniversiteler ve sanatçılarla da temasın korunmasını ve TSK çizgisinde davranmalarının sağlanmasını öngörüyor

* * *

Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlıkları tamamlanan ve Eylül 2007’de yürürlüğe konan ‘Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı’ uyarınca, kamuoyunu, ‘irticacı hareketlerin sorumlusu’ olarak görülen hükümete, ‘milli devlete karşı’ olarak nitelenen yeni anayasa paketine, ‘terörist’ olarak adlandırılan DTP’ye karşı TSK’nın görüşleri doğrultusunda yönlendirmek ve ‘topluma öncü olma’ rolünü sürdürmek için bir dizi karar alındı.

Bilgi Destek Planı’nın ‘esaslar’ başlığı altında, planın amacı ‘Kamuoyunu TSK’nın hassasiyet gösterdiği konularda toplumu kendi çizgisine getirmek, TSK hakkında yanlış fikirlerin gelişmesine mani olmak ve TSK içinde fikirde ve eylemde birlik ve beraberliği sağlamak’ olarak açıklanıyor.

Aynı bölümde, amaçları hayata geçirme sürecinde ‘diğer kurumlarla çatışmaya girilmemesi ve günlük siyasete müdahale ediyor görüntüsü verilmemesi’ gerektiğinin altı çiziliyor. Buna göre, TSK eylem planını uygularken ‘kamuoyu oluşturma gücüne sahip bulunan üniversiteler, üst yargı organlarının başkanları, basın mensupları, sanatçılarla temasın muhafaza edilmesi ve bu kişilerin TSK ile aynı paralelde hareket etmelerinin sağlanması’ gerektiği vurgulanıyor.

Eylem planındaki bu hedeflerin nasıl gerçekleştirileceği konusu ise, ‘faaliyet, yöntem, işlem makamı, koordine makamı ve düşünceler’ başlıkları altında bölümlere ayrılan ‘faaliyet çizelgesinde,’ her bir uygulamanın aşamaları, finansmanından, uygulama takibi sorumlusuna kadar, ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Planın uygulanmasında birlikte çalışılacak aktörler isim verilmeden ‘güvenilir isimler’ ya da ‘tam kontrollü, etki edilen ve harekete geçirilebilen sivil toplum örgütleri’ veya ‘uygun medya organları’ yahut da ‘TSK ile benzer yaklaşımları paylaşanlar’ gibi ifadelerle anılıyor.

* * *

Amaç ne?

Hepimiz ‘temel hak ve özgürlüklerimizden’ vazgeçeceğiz... Demokrasiden söz etmeyeceğiz...

AB standartlarında bir özgürlük istemeceğiz... Ne olacak?

TSK gibi düşüneceğiz.

Yazar, çizer, sanatçı, bilim adamı, düşünür fark etmez... Hepimizin beyni ‘asker’ beyni olacak. Tek Parti dönemi Cumhuriyet Halk Fırkası müfettişine döneceğiz.

‘Dağlıca’da tabur nasıl basıldı?’ sorusunun cevabını aramak yerine tepetaklak siyasete dalmak... Savunma konuları yerine siyasetle ilgilenip toplumu tek parti dönemi kalıplarına dökmek... Ne bitmez tükenmez bir illet bu.

* * *

Üretim biçimini konuşma...

Sefaleti konuşma...

İşsizliği konuşma...

Mesleksizliği konuşma...

‘Nasıl zenginleşiriz?’ diye sorma...

Sonra da kalk seksen yıllık Cumhuriyet’in ürünü olan halkı beğenme.

Ona demokrasi dışı bir anlayışla nizam ver.

Türkiye’nin en büyük ve temel sorunlarından biri de elini siyasetten çekmeyen ve toplumu 1930 Türkiye’sinde tutmak isteyen askeri zihniyet. Kendini ‘parti’ yerine koyan garip, demokrasi dışı anlayış. 1982 Anayasa’sıyla bile çelişen hukuk dışı tavırlar... Neden?

Topluma mutlak egemen olma refleksi.

* * *

Genelkurmay, ‘belgenin’ varlığını ve gerçekliğini inkár etmeyen ‘utangaç’ bir üslupla ‘komuta kademesi tarafından onaylanmış böyle bir belge olmadığını’ açıkladı.

Komuta kademesi tarafından ‘onaylanmayan’ bir belge mi var peki?

Onaylanmadıysa niye var?

Niye son dokuz aydır her şey bu ‘onaylanmayan belgenin’ öngördüğü plan dáhilinde şekilleniyor?

Sizler için ‘AB standartlarında bir demokrasi’ gerçekten bu kadar mı ürkütücü?

Belki de haklısınız...

Size hep Kemalizm öğretildi, hiç demokrasi öğretilmedi ki...

 
Üst