kiracı - M. NEDİM HAZAR

okancan

Bilge Üye
Katılım
23 Eki 2008
Mesajlar
388
Tepkime puanı
0
Bilim ne zaman koyar tanıyı bilmiyorum, ama televizyonun ciddi anlamda bir 'maymunlaştırma' aracı olduğuna artık eminim. Bunun için sayısız örnek sıralayabilirim, lakin en popülerini hepimiz biliyoruz artık: Yemekteyiz...
Aslında niyetim size karşılaştırmalı iki program yazısından yola çıkarak bir durum değerlendirmesi yapmaktı. Bir yanda 'Var mısın, Yok musun?' diğer yanda 'Yemekteyiz'. Birinde herkesin canciğer kuzu sarması olma durumu var. Herkes herkesi seviyor, herkes diğeri için üzülüyor, gözyaşı döküyor. Nedeni ise çok basit; zira başkasına giden ödülün kendine gelme ihtimali yok. Çıkan para sembolik olarak 'Hamdi Bey'in cebinden çıktığı için programın sunucusu da dâhil herkes yarışmacılardan yana. Bir kardeşliktir, dostluktur dillere destan! Diğerinde ise, verilen ödül ötekinden onlarca kat daha az olmasına rağmen, neredeyse kan çıkacak. Hakaret, sataşma, kibir, küfür gırla. Elbette esas mesele işin bu yönü değil. Mesele, üç kuruşluk menfaat uğruna insanların içine düştüğü durum. İnsanlıktan çıkma durumu, ev sahibi için de misafirler için de... Ki bizim kültürümüzde ev sahibi zehir bile koysa sofraya, teşekkür etmek var. Ayıbı yüzüne vurmak değil, gizleyip mahcup etmemek var geleneğimizde. Ama gelin görün ki birkaç bin YTL için yapılmadık maymunluk kalmıyor. Misafirin adeta cellât olup ev sahibini giyotine gönderdiği bir yarışma! Her yanı sentetiklik, dört bir yanı 'mış' gibi yapmak...

Her neyse...

Fakir, tam böyle ev sahibi, misafir filan diye fikirden fikre zıplarken piyanist Fazıl Say, Ergenekon muhibbi bir gazeteye röportaj verdi. Gerçi yapılan söyleşinin tamamı okunduğunda içinde sanatçı hassasiyetinden, ülke gerçeklerine dair birçok önemli mesajın verildiği de görülüyor, ama ölümüne ulusalcı olunca yayın organı elbette içinden istedikleri cümleyi cımbızla alıp manşete çekivermişler. Hâsılı diyor ki Fazıl Say; 'Kiracı gibi hissediyorum kendimi ülkemde.'

Bana enteresan geldi aslında... Şüphesiz Say fikirlerinde samimidir, hislerini içtenlikle açıklıyordur. Bundan dolayı kimsenin onu kınaması mümkün olamaz. Lakin Anayasa Mahkemesi Başkanı'ndan eski Genelkurmay Başkanı'na kadar birçok insanın (ki ulusalcılara sorarsanız onları ev sahibi gibi göstermeye kalkışıyorlar) baskının, balatanın âlâsını gördüğüne şahit olduğumuz bir dönemde söylüyor bunları Fazıl Say. Şarap içmediği için neredeyse aforoz edilen, kendileri gibi olmadığı için istifası talep edilen üst düzey insanlardan bahsediyoruz. Bir başka örnek ise bizzat Cumhurbaşkanı... Hatırlayınız o makama layık görülmemiş, yapılmadık entrika, atılmadık takla kalmamıştı. Neydi sebebi? Eğitimi mi? Hayır. Birikimi mi? Elbette hayır. Kişiliği mi? Hayır. Düşüncesi, aile yapısı ve Kayserili sıradan bir vatandaşın çocuğu olduğu için, 'gerekirse etten duvar öreriz' diyen müptezeller bile çıkmıştı Gül'ün karşısına. Sonra baktılar olmuyor, millet destekliyor, bu sefer 'Şövalyelik' beklediler. O da olmayınca çirkefleştiler, çirkinleştiler, 'Benim cumhurbaşkanım değil' dediler...

Şimdi bu zihniyetin kiracı olduğunu söyleyebilir misiniz?

Benim bildiğim, bu memleketin esas trajedisi ev sahibi olduğu halde bir grup azgın azınlık tarafından zorla kiracı statüsüne sokulmak isteyen milyonlarca insanın varlığıdır. Bu ülkede bir azgın azınlık vardır, bu memleketin hiçbir değerini sahiplenmediği, aksine küçümsediği, hor gördüğü halde kendini ev sahibi olarak görmektedir.

Lütfen bunun için Ergenekon yargılanmalarına bakın. Bakın orada yapılan savunmalara. Kendileri hakkında yapılan suçlamalara cevap vermek yerine, 'hatırlamıyorum, bilmiyorum' dedikten sonra 'rejim için yaptım' şeklinde bir sahiplik histerisine kapılanları görünüz.

Fazıl Say bunları bilmiyor olabilir, ama salt örtüsünden dolayı memleketinden uzaklarda okumak zorunda kalıp başka ülkelere kiracı olarak gönderilen milyonlarca kızı da mı görmüyor?

Say, bir sanatçı olarak kendini vatansız olarak hissedebilir (ki bir röportajında bunu söylemişti), en kutsal vatanı bedeni olarak da görebilir. Ülkenin en büyük hukuk kurumunun başındaki kişinin salt görüşlerinden dolayı medya, ulusalcı çevreler ve azgın azınlık tarafından inanılmaz baskı altına alındığı bir ülkede, kim kendini kiracı gibi hissetmeli Allah aşkına?


 

Benzer konular

Üst