Safiye'nin annesinden rejimi korumak

  • Konbuyu başlatan cendere
  • Başlangıç tarihi
C

cendere

Ziyaretçi
MEHMET KAMIŞ

Safiye Nur; ilkokul birinci sınıfa başladıktan bir ay sonra imtihana tabi tutularak 2. sınıfa alındı. Doğarken de zamanını beklememiş ve 6,5 aylık olarak dünyaya gelmişti.
Doğumunda olduğu gibi öğrenme konusunda da bir hayli aceleciydi. Yaşıtlarından daha zekiydi ve öğretmenleri koca bir yılı 1. sınıfta geçirmesine gerek görmemişlerdi. Üstelik 1 yaşında kalça çıkıklığından dolayı geçirdiği ameliyat, ilkokula başlarken yeniden yapılmıştı. Okula giderken de ayaklarındaki rahatsızlıktan dolayı rehabilitasyon merkezinde tedavi görüyordu. İki yılın bütün hafta sonlarını bir özel hastanede fizik tedavi görerek geçirdi. Hafta içi okuldan sonra evde, hafta sonu hastanede yürüme konusunda çektiği sıkıntılara çözüm bulabilmek için uğraştı.

Annesi Elif Hanım; her gün kızını okula götürdü ve okuldan aldı. Bütün hayatının dizaynını buna göre ayarladı. Okuldan sonra tedaviye götürüyor, sonra da evde saatlerce o tedaviyi tekrar ettiriyordu. Elif Hanım için hafta sonu demek Safiye Nur'un tedavisi için hastaneye gitmek demekti. Safiye'yi okuldan almak demek evde saatlerce sürecek bir tedavinin başlaması demekti. Kızının ayaklarında meydana gelecek birazcık iyileşmeyi umutla bekledi. Küçücük bir iyileşme için bile saatlerce, günlerce, aylarca hatta yıllarca uğraştı. Ne kendine ayırdığı zamanı oldu, ne de bunu istemeyi düşünebildi. Yağmuru, soğuğu, sıcağı hesap etmeden, yıllarca o tedavi senin, bu okul benim kızını sırtında taşıdı.

Bu arada Safiye Nur, okuldaki başarısını sürdürmüş, Hüseyin Yıldız Anadolu Lisesi'nden başarıyla mezun olmuştu. Çok zaman sonra Safiye Nur'daki problemin ortopedik değil de nörolojik olduğu anlaşıldı. Büyükçekmece Devlet Hastanesi'nden alınan raporda, Ataksi teşhisi ile çalışma kaybının yüzde 64, sağ hemiparezi teşhisi ile de tüm vücut fonksiyonlarındaki kaybın yüzde 75 olduğu görüldü. Baba Serhan Bey, 17 yıl boyunca kızının sağlığını düzeltebilmek için gitmediği doktor, araştırmadığı sağlık merkezi bırakmadı.

Safiye geçtiğimiz pazar günü üniversite imtihanına girdi. Vücudunun elverdiği ölçülerde eczacı olmayı çok istiyordu. Serhan Bey ile Elif Hanım kızlarına hem moral olsun, hem de imtihan stresini atabilsin diye o gün piknik havasında yola koyuldular. Yıllardır yanlarından ayırmadıkları kızları içeride ter dökerken belki kahvaltı yaparız diye hazırlıklı gittiler. Elif Hanım okulun kapısına gelince yıllardır yaptığı gibi kızını sırtına almak ve içeri götürmek için tekerlekli sandalyeye doğru eğildi. Ancak iki tane görevli buna engel oldu. "Başörtünüz var. Bu yüzden içeri giremezsiniz. Kampüs sınırları dışına çıkmalısınız. Öğrencinin babası burada bekleyebilir." dediler. Safiye Nur'u başkaları sınıfa götürdü. Bu hareket Elif Hanım'a kızının rahatsızlığından çok daha ağır ve çok daha yıkıcı geldi. Safiye Nur belki ilk kez, her imtihan öncesi hissettiği annesinin o güven dolu elini hissedemedi.

Bu arada filmin başka bir yerinde Ahmet Necdet Sezer, Kemal Gürüz, Erdoğan Teziç, Anayasa Mahkemesi'nin üyeleri, Mesut Parlak ve kafalarında kurdukları heyula rejimin bütün bekçileri büyük bir mutluluk ve gurur yaşıyorlardı. Çünkü rejimi korumuşlardı; bir annenin sımsıcak ve güven dolu elinden...




18 Haziran 2008, Çarşamba
 
Üst