“stres” Kelimesini Ne Çok Sevdik
günümüz İnsanının En Çok Kullandığı Kelimelerden Biri De Stres. Yaşamla Gelen Yorgunluklar Bu Kelimenin Arkasına Sığınarak Gidermeye Çalışılıyor. Çocuk Okulda, Anne Ve Baba İşte, Hep Stres Hep Stres… Hele Anne Çalışıyorsa… Annelik, Eş Olma, Ev İşleri… Artık Eskisi Gibi Sakin Anneler Yok Denecek Kadar Az. Herkes Patlamaya Hazır Bomba Gibi. Dille, Gözle Kurulan Gönül Bağları, Elle Yapılan Mesajlara, Telefonlara, İnternet Bağlantılarına Dönüşüverdi. Konuşma Zamanlarımızı Televizyonlar Aldı Götürdü. Özenle Seçilen Kelimeleri Özler Olduk. Çocuğun Değeri, Var Oluş Sebebi Olması Gerekirken, Çözdüğü Test Sayısına Göre Verilir Oldu. Eller Yabancı, Gözler Yabancı, Gönüller Yabancı
hayallerimizin Devamını Zihnimizde Yaşarken Gerçeklerle Karşılaşıverdik. Hayallerimiz Bir Yerde Kendimiz Bir Yerde… Yaslanma Zamanlarımız Geçti. Yaşamın Yükü Yoksullukla Birleşiverdi. Beş Duvar Sağa Diktik Beş Duvar Da Sola Diktik. Hayata İse Dikilen Duvarların Açısından Bakar Olduk. Gönlümüz Bize Küstü, Biz De Yaşama Küstük.
iki Avucumuzun İçini Dolduracak Kadar Büyüklükteki Beynimize Tonlarca Yük Yükler Olduk. Yükün Altından Kalkamayınca Da Koştuk Psikiyatristlere. Tanıyı Da Koyuverdiler “strese Bağlı Depresyon” Diye. Kimi Çocukluğumuza İndi, Kimi Gençliğimize. Kimi İlaç Verdi, Kimi Psikoterapi Gerekli Dedi.
kimimiz Bilinçaltımızdaki Doluluktan, Kimimiz Dilimizdeki Sululuktan. Kimimiz Ruhumuzdaki Boşluktan, Kimimiz Cepteki Yokluktan. Kimimiz Gelecek Kaygısından, Kimimiz Zalim Saygısından. Kimimiz Açlıktan, Kimimiz Hastalıktan, Kimimiz Uykusuzluktan, Kimimiz Uyumsuzluktan. Kimimiz Sorumsuzluktan, Kimimiz Doyumsuzluktan. Kimimiz Haksızlıktan, Kimimiz Ahlaksızlıktan. Onu Hep Çağırır Olduk.
duymadık Atasözlerinin “söz Gümüşse, Sükût Altındır” Dediğini. Anlamadık, El Yarasının Geçip Dil Yarasının Geçmediğini. Duymadık, Bakışların Daha Çok Söz Söylediğini. Dinlemedik İki Dinle Bir Söyle Diyeni. Hazmettik Hazmedilmezi. Görmedik Sessizliğin Sebebini. söylemedik En Son Söylenmesi Gerekeni. Okumadık Gözyaşlarının Dilini, Kalp Ağrılarının Sebebini. Anlatmadık Sevgiyi, Anlatmadık Bilgiyi. Öğretmedik Acı Üstesinden Gelmeyi, Acıları Yenmeyi. Konuşturmadık Dilimizi Konuşturduk Elimizi. Hak Demedik, Haram Demedik, Yedik, Yedirdik. Şükretmeyi Bilmedik. Çağırdık Dertleri, Kederleri. Hep Gördük, Hep Duyduk, Hep Söyledik. Sır Verdik, Sızı Verdik, İmtiyaz Verdik. Sonunda Da Strese Bağlı Depresyon Dedik. Rüzgâr Ektik Fırtına Biçtik. Celallendik Celallendik…
günümüz İnsanının En Çok Kullandığı Kelimelerden Biri De Stres. Yaşamla Gelen Yorgunluklar Bu Kelimenin Arkasına Sığınarak Gidermeye Çalışılıyor. Çocuk Okulda, Anne Ve Baba İşte, Hep Stres Hep Stres… Hele Anne Çalışıyorsa… Annelik, Eş Olma, Ev İşleri… Artık Eskisi Gibi Sakin Anneler Yok Denecek Kadar Az. Herkes Patlamaya Hazır Bomba Gibi. Dille, Gözle Kurulan Gönül Bağları, Elle Yapılan Mesajlara, Telefonlara, İnternet Bağlantılarına Dönüşüverdi. Konuşma Zamanlarımızı Televizyonlar Aldı Götürdü. Özenle Seçilen Kelimeleri Özler Olduk. Çocuğun Değeri, Var Oluş Sebebi Olması Gerekirken, Çözdüğü Test Sayısına Göre Verilir Oldu. Eller Yabancı, Gözler Yabancı, Gönüller Yabancı
hayallerimizin Devamını Zihnimizde Yaşarken Gerçeklerle Karşılaşıverdik. Hayallerimiz Bir Yerde Kendimiz Bir Yerde… Yaslanma Zamanlarımız Geçti. Yaşamın Yükü Yoksullukla Birleşiverdi. Beş Duvar Sağa Diktik Beş Duvar Da Sola Diktik. Hayata İse Dikilen Duvarların Açısından Bakar Olduk. Gönlümüz Bize Küstü, Biz De Yaşama Küstük.
iki Avucumuzun İçini Dolduracak Kadar Büyüklükteki Beynimize Tonlarca Yük Yükler Olduk. Yükün Altından Kalkamayınca Da Koştuk Psikiyatristlere. Tanıyı Da Koyuverdiler “strese Bağlı Depresyon” Diye. Kimi Çocukluğumuza İndi, Kimi Gençliğimize. Kimi İlaç Verdi, Kimi Psikoterapi Gerekli Dedi.
kimimiz Bilinçaltımızdaki Doluluktan, Kimimiz Dilimizdeki Sululuktan. Kimimiz Ruhumuzdaki Boşluktan, Kimimiz Cepteki Yokluktan. Kimimiz Gelecek Kaygısından, Kimimiz Zalim Saygısından. Kimimiz Açlıktan, Kimimiz Hastalıktan, Kimimiz Uykusuzluktan, Kimimiz Uyumsuzluktan. Kimimiz Sorumsuzluktan, Kimimiz Doyumsuzluktan. Kimimiz Haksızlıktan, Kimimiz Ahlaksızlıktan. Onu Hep Çağırır Olduk.
duymadık Atasözlerinin “söz Gümüşse, Sükût Altındır” Dediğini. Anlamadık, El Yarasının Geçip Dil Yarasının Geçmediğini. Duymadık, Bakışların Daha Çok Söz Söylediğini. Dinlemedik İki Dinle Bir Söyle Diyeni. Hazmettik Hazmedilmezi. Görmedik Sessizliğin Sebebini. söylemedik En Son Söylenmesi Gerekeni. Okumadık Gözyaşlarının Dilini, Kalp Ağrılarının Sebebini. Anlatmadık Sevgiyi, Anlatmadık Bilgiyi. Öğretmedik Acı Üstesinden Gelmeyi, Acıları Yenmeyi. Konuşturmadık Dilimizi Konuşturduk Elimizi. Hak Demedik, Haram Demedik, Yedik, Yedirdik. Şükretmeyi Bilmedik. Çağırdık Dertleri, Kederleri. Hep Gördük, Hep Duyduk, Hep Söyledik. Sır Verdik, Sızı Verdik, İmtiyaz Verdik. Sonunda Da Strese Bağlı Depresyon Dedik. Rüzgâr Ektik Fırtına Biçtik. Celallendik Celallendik…