Cumalioğlu
Bilge Üye
Üç Yetim Bir Ana
bağırtılar Arasında Yerde Kanlar İçinde Yatan Babamı Hiç Böyle Uyku Halinde Görmemiştim. Kalabalığın Arasında Çocuk Gözlerimle Bakarken Sararmış Yüzü Ağzından Gelen Kanla Tezatlık Oluşturuyordu. Anlayamıyordum Babam Neden Yerde Yatıyordu? Niye Burası Bu Kadar Kalabalıktı? Beş Yaşındaki Bir Çocuk Ne Bilir Ki Ölümü?
baba Sevgisini Bile Daha Yeni Anlayacağı Yaşta. Ona Her Sabah Hiç Bıkmadan Horozlu Şeker Alan Adam Şimdi Bu Soğuk Zeminde Boylu Boyunca Yatıyordu.
kulağımda Garip Bir Uğuldama. Babacığım Kimin Bacaklarının Arasından Bakıyordum Sana? Ağlama Sesleri, Bağrışmalar, Uğultu, Anlamını Bilmediğim Ağıtlar Yakılıyordu.
neden Böyle Acayip Tarzda Şarkılar Söylüyorlardı? Bu Şarkıları Söylerken Neden Herkes Ağlıyordu? Canım Babacım Acı Acı Söylenen Bu Sözler Senin İçin Mi? Bir Daha Konuşmayacak, Bana Sabahları Horozlu Şeker Almayacak Mısın? Yolda Yürürken Beraber, Minik Ellerimi Avuçlarının Arasında Tutmayacak Mısın? Kocaman Bir Boşluk Bıraktın Zavallı Kızında, Bu Dünyada Bıraktığın Boşluk Gibi.
hafızamda Silinmeyecek Tek Oyun Beraber Oynadığımız Karagözle Hacivat’tı. Dizlerinde Otururken Bana Verdiğin Sıcaklığı, Kimin Kucağında Bulurum Artık Bilmem.
kim Nazımı Çeker Baba, Kim? Soruyorum Sana. Artık Nasıl Sabah Olacak, Güneş Utanmadan Nasıl Doğacak, Akşamları Soframızda Başköşede Kim Oturacak?
çatırdadı Evimizin Çatısı, Yıkıldı Başıma Bu Koca, Yaşlı Dünya. Okula Başladığım O İlk Günü Görmeyecek Misin ? Ya Aldığım İlk Notu. Harf Harf, Kelime Kelime Yazdığım İlk “baba” Sözcüğünü. Hakkın Var Mı Baba, Neden Bu Kadar Erken Gittin? İlk Aşık Oluşumu, Bana Kızışını, Aldığım İlk Zayıf Notu, Görmeyecek Misin?
günler Birbirini Nasıl Kovaladı. Yedi Yaşıma Geldiğimde Hala Evimizde Bir Yas Havası Esiyordu, Ne Radyo Dinleniyor, Ne De Televizyon İzleniyordu. Şarkı Sesi Duymak İçin Bile Komşularımızın Evlerine Sık Sık Kulak Misafiri Oluyordum. Bazen Gizlice Komşu Kapılarını Aralıyor Değişik Tatta Şarkılar Duymak İstiyordum. Çünkü Hafızamda Kalan Tek Şarkı Babamın Öldüğü Gün Söylenenlerdi.
babamın Öldüğü Günden Beri Annemin Üzerinde Anlayamadığım Yoğun Bir Baskı Vardı. Zavallı Anneciğim Daha 24 Yaşında Üç Çocukla Beraber O Da Kendini Büyütmeye Çalışıyordu. Etraftaki İnsanların Baskısı Yüzünden Çocuklarına Ne Televizyon İzletiyor Ne Radyo Dinletiyordu, Ne De Kendi Bunları Yapabiliyordu. Çevre Baskısı, Cehalet Ve Dul Bir Kadın Olmanın Verdiği Eziklikle O Da İstediği Gibi Davranamıyor, İstediği Gibi Yaşayamıyor Ve Yaşayamayacaktı Da. Kim Bilir Ne Zorluklar, Ne Acılar Konuk Olacaktı Evimize. Genç Bir Kadın, Üç Zavallı Yavruyla Kim Bilir Ne Badireler Atlatacaktı. Üzerimize Eğilen Leş Akbabalarını Nasıl Da Güçlü Kanatlarıyla Geri Dağıtacaktı.
istediğimiz Gökyüzüne Merdiven Kurmak Değil, Tahtadan Yaptığımız Hayat Merdiveninin Çivilerini Sağlamlaştırmaktı. Fakat Yaşam İnsana Çivisiz, Çürümüş Merdivende Koşar Adımlarla Yürümeyi De Öğretiyordu. Hepimiz Bildiklerimizi Unutuyorduk. Daha Doğrusu Unutmak Zorunda Kalıyorduk. Her Şey Yitikti, Bulmak Da İstemiyorduk. Bundan Sonra Böyle Yaşayıp Bu Mahkumiyete Alışacaktık. Ellerimizdeki Ayaklarımızdaki Kimsenin Görmediği Fakat Bizim Sürekli Ağırlığını Hissettiğimiz Kelepçeleri Sürükleyerek Hayatımızı Devam Ettirecektik.
bir Çocuk İçin En Acı Olanı Erken Büyümekti. Daha Annem De Çocuktu Halbuki. Ama Yanımızdayken Adeta Yaşlı Taklidi Yapıyor, Hatta Bu Oyuna Kendisi De Zamanla Alışıyordu. Ne Yapsın Ki Zavallı Anneciğim Alışmak Zorunda Hissediyordu Kendini. Şimdi Çok Daha İyi Biliyorum. Tek Giydiği Renk Siyahtı, Bu Genç Yaşında. Küçük Kadınım Benim Biricik Anam. Çektiğimiz Acılar, Babama Olan Özlemimiz Yetmiyordu Sanki Bir De Çevreden Gelen Ahkâm Kesmeler, Güya Hayırlı Öğütler Ve Benzeri Şeylerle Uğraşıyorduk.
o Akşam Annem Hepimizi Erken Yatırdı Ve Kendi De Yatmıştı. Hiç Uykumuz Olmadığı Halde Erkenden Işıkları Söndürdü. Apansız Daha Önce Hiç Duymadığım Bir Sesle Uyandım. Niye Bu Kadar Erken Yatmıştık Anlam Veremiyor, Kendi Kendime Anneme Kızıyordum. Annem Sürekli Işığı Açmamamız Konusunda Bize Telkinde Bulunuyor
nerdeyse Nefes Alamayacak Hale Geliyorduk. Nasıl Bir Sesti Bu Dışarıdan Gelen? Annem Üç Çocuğunu Kucaklayıp Odanın En Kuytu Bölümüne Yerleştirdi. Öyle Sıkı Sarılıyordu Ki Çocuklarına Sanki Birileri Gelip Bizi Alacaktı.
perdeyi Aralayıp Dışarı Baktığımda Dört Kişi Çöp Bidonlarını Kendilerine Siper Edip Ellerindeki Tabancalarla Rast Gele Sağa Sola Ateş Ediyorlardı. Mermi Sesini Ve Ateş Eden İnsanları Televizyon Dışında İlk Defa Görüyordum. Gözümde Kovboy Filmleri Canlandı Birden. Tek Fark Bu Gerçekti Ve Atlar Yoktu. Çocuk Aklımla Hüküm Yürütüyor, Bu Kavga Mutlaka Alacak Verecek Davasındandır Diyordum. Ama Neden Kimse Yardım Etmiyor, Tüm Evlerin Işıkları Neden Sönük? Yanıtsız Birçok Soru..
yanıt Vermeye Annem Bile Yanaşmıyor. Kardeşlerim Ve Annem Birbirimize Sarılmış Vaziyette Dışarıdaki Sesler Kesilene Kadar Hareketsiz Kaldık. Bu Kargaşanın Sebebini Sabah Anneme Sorduğumda Sağ-sol Meselesi Dedi. Neydi Bu Sağ-sol? Her İnsanın Bir Sağı Bir De Solu Vardı. Hatta Ezberlerken Sağımızı Solumuzu Ne Çok Anmıştım Soğanı Sarımsağı. Galiba Bu Bildiğim Soğan Sarımsak İşi Değil Hatta Daha Da Acı Bir Şeydi.
gençler Tek Tek Ölüyor, Suçlu Veya Zanlı Adı Altında Cezaevlerine Gönderiliyor, Analar Babalar Gözyaşları İçinde Evlatlarını Toprağa Veriyordu.
halâ Anlam Veremediğim Tek Şey Hangi Taraf Düşmandı? Burası Türkiye Ve Bizim Topraklarımızdı, Kimlerden Neyi Hangi Toprak Parçalarını Almaya Çalışıyorduk?
çünkü Savaşlar Genelde Toprak Uğruna Çıkardı Bildiğim Kadarıyla. Günler Öyle Hızlı İlerliyordu Ki Anlıyor Ve Düşünebiliyordum Artık, Neler Olduğunu Hangi Sınıflar Altında İnsanların Birbirini Ezip Geçtiğini. Niye Halâ Kimse Bir Şey Yapmıyor? Yıllar Önce Topraklarını Beklemenin Gafletine Kapılmadan Kellesini, Bacağını, Ocağını, Uşağını Kurşun Hızıyla Vererek Alan Bu İnsanlar Daha Ne Kadar Korkarak Yaşayacaklar?
babasız Bir Evde Büyümek, Kanatları Kırık Bir Ananın Genç Kız Olarak Hareket Etmek Hiçte Kolay Değildi. Farkındayım Erken Olgunlaşmış, Yaşadığımız Yıllar Küçük Benliğimizde Büyük Kapanmaz Ve Onarılmaz Yaralar Açmıştı. Annem Evimizin Hem Kadını Hem Erkeğiydi. Sürekli Bizi Etrafında Topluyor Hatalar Yapmamamız İçin Bize Öğütler Veriyordu. Hâlbuki Annem Bile Hala Çocuktu.
kentimin Yokuşları Uçsuz, Akşamlarımız Yıldızsız, Ay Tek Başına. Bu Koca Şehir Bir Cadı Kazanı Sanki Eriyor İçindeki Her Şey Yitik, Sığınmasız Ve Acımasız.
üzümlerin Hüzün Salkımlarına Dönüştüğü, Şeker Tadında Yaşamak Varken Bizlere Sadece Yapışkanlığı Nasip Olan Bu Dünyada Yine De Yaşadık, Canım Annem Sayesinde. Bize Her Şeyini Gençliğini, Yaşamını Feda Eden Küçük Kadınımızın, Söyledikleri Ve Bize Öğrettikleri Günümüzde De Yaşam Çizgimiz Haline Gelen, Beyin Mimarımız Annemiz Sayesindedir. Bilir Misiniz Annecğim Bir Gün Beni Yanına Alıp:
“--yaşamın Boyunca Kimseyi Ezmeyecek Ve Kendini Asla Ezdirmeyeceksin, Ezilenin Yanında, Ezenin Ve Zulüm Edenin Karşısında Olacaksın” Demişti. Bu Sözün Her Zaman Bana Rehber Oldu Ve Şimdi Bende Kendi Çocuğuma Bu Yolda İyi Bir İnsan Olması İçin Senin Sözünü Sürekli Tekrarlarım Anneciğim. Küçük Kadınım Benim!
azat Ettim Dünü
saldım Göğe Süzüldü
takıldı Turna Kanadına,
alnıma Kader Diye Yazıldı.
dalga Olmuş Belimdeki Saçım
sensiz Kalmış Uykudaki Düşüm,
çabuk Mu Büyüdün, Daha Genç Yaşın.
yüzüne Çizgi Çizgi Dizildi.
kaderdir, Kimse Engel Olamaz!
mazlum Gülüşlü Solgun Bakışlı,
tutun Sen De Yaşamın Yakasına
bebek Teninden, Diken Kıyısına
güldün, Yanarak Soldun,
gülmeden, Kurşun Gibi Gittin.
yol Oldu Çatalca Yüreğin
bu Deli Dalgada Sen De Yittin.
kuyunun Dibi Karadır
ömrümün Çoğu Yaradır,
sakin Bir Göldün Yatağında
gençlik Diye Diye Sen De Bittin.
dilek Soysal
08 Mart 2010 Pazartesi, 09:57
sevgili Dilek Soysal’ın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü Armağanı...
bağırtılar Arasında Yerde Kanlar İçinde Yatan Babamı Hiç Böyle Uyku Halinde Görmemiştim. Kalabalığın Arasında Çocuk Gözlerimle Bakarken Sararmış Yüzü Ağzından Gelen Kanla Tezatlık Oluşturuyordu. Anlayamıyordum Babam Neden Yerde Yatıyordu? Niye Burası Bu Kadar Kalabalıktı? Beş Yaşındaki Bir Çocuk Ne Bilir Ki Ölümü?
baba Sevgisini Bile Daha Yeni Anlayacağı Yaşta. Ona Her Sabah Hiç Bıkmadan Horozlu Şeker Alan Adam Şimdi Bu Soğuk Zeminde Boylu Boyunca Yatıyordu.
kulağımda Garip Bir Uğuldama. Babacığım Kimin Bacaklarının Arasından Bakıyordum Sana? Ağlama Sesleri, Bağrışmalar, Uğultu, Anlamını Bilmediğim Ağıtlar Yakılıyordu.
neden Böyle Acayip Tarzda Şarkılar Söylüyorlardı? Bu Şarkıları Söylerken Neden Herkes Ağlıyordu? Canım Babacım Acı Acı Söylenen Bu Sözler Senin İçin Mi? Bir Daha Konuşmayacak, Bana Sabahları Horozlu Şeker Almayacak Mısın? Yolda Yürürken Beraber, Minik Ellerimi Avuçlarının Arasında Tutmayacak Mısın? Kocaman Bir Boşluk Bıraktın Zavallı Kızında, Bu Dünyada Bıraktığın Boşluk Gibi.
hafızamda Silinmeyecek Tek Oyun Beraber Oynadığımız Karagözle Hacivat’tı. Dizlerinde Otururken Bana Verdiğin Sıcaklığı, Kimin Kucağında Bulurum Artık Bilmem.
kim Nazımı Çeker Baba, Kim? Soruyorum Sana. Artık Nasıl Sabah Olacak, Güneş Utanmadan Nasıl Doğacak, Akşamları Soframızda Başköşede Kim Oturacak?
çatırdadı Evimizin Çatısı, Yıkıldı Başıma Bu Koca, Yaşlı Dünya. Okula Başladığım O İlk Günü Görmeyecek Misin ? Ya Aldığım İlk Notu. Harf Harf, Kelime Kelime Yazdığım İlk “baba” Sözcüğünü. Hakkın Var Mı Baba, Neden Bu Kadar Erken Gittin? İlk Aşık Oluşumu, Bana Kızışını, Aldığım İlk Zayıf Notu, Görmeyecek Misin?
günler Birbirini Nasıl Kovaladı. Yedi Yaşıma Geldiğimde Hala Evimizde Bir Yas Havası Esiyordu, Ne Radyo Dinleniyor, Ne De Televizyon İzleniyordu. Şarkı Sesi Duymak İçin Bile Komşularımızın Evlerine Sık Sık Kulak Misafiri Oluyordum. Bazen Gizlice Komşu Kapılarını Aralıyor Değişik Tatta Şarkılar Duymak İstiyordum. Çünkü Hafızamda Kalan Tek Şarkı Babamın Öldüğü Gün Söylenenlerdi.
babamın Öldüğü Günden Beri Annemin Üzerinde Anlayamadığım Yoğun Bir Baskı Vardı. Zavallı Anneciğim Daha 24 Yaşında Üç Çocukla Beraber O Da Kendini Büyütmeye Çalışıyordu. Etraftaki İnsanların Baskısı Yüzünden Çocuklarına Ne Televizyon İzletiyor Ne Radyo Dinletiyordu, Ne De Kendi Bunları Yapabiliyordu. Çevre Baskısı, Cehalet Ve Dul Bir Kadın Olmanın Verdiği Eziklikle O Da İstediği Gibi Davranamıyor, İstediği Gibi Yaşayamıyor Ve Yaşayamayacaktı Da. Kim Bilir Ne Zorluklar, Ne Acılar Konuk Olacaktı Evimize. Genç Bir Kadın, Üç Zavallı Yavruyla Kim Bilir Ne Badireler Atlatacaktı. Üzerimize Eğilen Leş Akbabalarını Nasıl Da Güçlü Kanatlarıyla Geri Dağıtacaktı.
istediğimiz Gökyüzüne Merdiven Kurmak Değil, Tahtadan Yaptığımız Hayat Merdiveninin Çivilerini Sağlamlaştırmaktı. Fakat Yaşam İnsana Çivisiz, Çürümüş Merdivende Koşar Adımlarla Yürümeyi De Öğretiyordu. Hepimiz Bildiklerimizi Unutuyorduk. Daha Doğrusu Unutmak Zorunda Kalıyorduk. Her Şey Yitikti, Bulmak Da İstemiyorduk. Bundan Sonra Böyle Yaşayıp Bu Mahkumiyete Alışacaktık. Ellerimizdeki Ayaklarımızdaki Kimsenin Görmediği Fakat Bizim Sürekli Ağırlığını Hissettiğimiz Kelepçeleri Sürükleyerek Hayatımızı Devam Ettirecektik.
bir Çocuk İçin En Acı Olanı Erken Büyümekti. Daha Annem De Çocuktu Halbuki. Ama Yanımızdayken Adeta Yaşlı Taklidi Yapıyor, Hatta Bu Oyuna Kendisi De Zamanla Alışıyordu. Ne Yapsın Ki Zavallı Anneciğim Alışmak Zorunda Hissediyordu Kendini. Şimdi Çok Daha İyi Biliyorum. Tek Giydiği Renk Siyahtı, Bu Genç Yaşında. Küçük Kadınım Benim Biricik Anam. Çektiğimiz Acılar, Babama Olan Özlemimiz Yetmiyordu Sanki Bir De Çevreden Gelen Ahkâm Kesmeler, Güya Hayırlı Öğütler Ve Benzeri Şeylerle Uğraşıyorduk.
o Akşam Annem Hepimizi Erken Yatırdı Ve Kendi De Yatmıştı. Hiç Uykumuz Olmadığı Halde Erkenden Işıkları Söndürdü. Apansız Daha Önce Hiç Duymadığım Bir Sesle Uyandım. Niye Bu Kadar Erken Yatmıştık Anlam Veremiyor, Kendi Kendime Anneme Kızıyordum. Annem Sürekli Işığı Açmamamız Konusunda Bize Telkinde Bulunuyor
nerdeyse Nefes Alamayacak Hale Geliyorduk. Nasıl Bir Sesti Bu Dışarıdan Gelen? Annem Üç Çocuğunu Kucaklayıp Odanın En Kuytu Bölümüne Yerleştirdi. Öyle Sıkı Sarılıyordu Ki Çocuklarına Sanki Birileri Gelip Bizi Alacaktı.
perdeyi Aralayıp Dışarı Baktığımda Dört Kişi Çöp Bidonlarını Kendilerine Siper Edip Ellerindeki Tabancalarla Rast Gele Sağa Sola Ateş Ediyorlardı. Mermi Sesini Ve Ateş Eden İnsanları Televizyon Dışında İlk Defa Görüyordum. Gözümde Kovboy Filmleri Canlandı Birden. Tek Fark Bu Gerçekti Ve Atlar Yoktu. Çocuk Aklımla Hüküm Yürütüyor, Bu Kavga Mutlaka Alacak Verecek Davasındandır Diyordum. Ama Neden Kimse Yardım Etmiyor, Tüm Evlerin Işıkları Neden Sönük? Yanıtsız Birçok Soru..
yanıt Vermeye Annem Bile Yanaşmıyor. Kardeşlerim Ve Annem Birbirimize Sarılmış Vaziyette Dışarıdaki Sesler Kesilene Kadar Hareketsiz Kaldık. Bu Kargaşanın Sebebini Sabah Anneme Sorduğumda Sağ-sol Meselesi Dedi. Neydi Bu Sağ-sol? Her İnsanın Bir Sağı Bir De Solu Vardı. Hatta Ezberlerken Sağımızı Solumuzu Ne Çok Anmıştım Soğanı Sarımsağı. Galiba Bu Bildiğim Soğan Sarımsak İşi Değil Hatta Daha Da Acı Bir Şeydi.
gençler Tek Tek Ölüyor, Suçlu Veya Zanlı Adı Altında Cezaevlerine Gönderiliyor, Analar Babalar Gözyaşları İçinde Evlatlarını Toprağa Veriyordu.
halâ Anlam Veremediğim Tek Şey Hangi Taraf Düşmandı? Burası Türkiye Ve Bizim Topraklarımızdı, Kimlerden Neyi Hangi Toprak Parçalarını Almaya Çalışıyorduk?
çünkü Savaşlar Genelde Toprak Uğruna Çıkardı Bildiğim Kadarıyla. Günler Öyle Hızlı İlerliyordu Ki Anlıyor Ve Düşünebiliyordum Artık, Neler Olduğunu Hangi Sınıflar Altında İnsanların Birbirini Ezip Geçtiğini. Niye Halâ Kimse Bir Şey Yapmıyor? Yıllar Önce Topraklarını Beklemenin Gafletine Kapılmadan Kellesini, Bacağını, Ocağını, Uşağını Kurşun Hızıyla Vererek Alan Bu İnsanlar Daha Ne Kadar Korkarak Yaşayacaklar?
babasız Bir Evde Büyümek, Kanatları Kırık Bir Ananın Genç Kız Olarak Hareket Etmek Hiçte Kolay Değildi. Farkındayım Erken Olgunlaşmış, Yaşadığımız Yıllar Küçük Benliğimizde Büyük Kapanmaz Ve Onarılmaz Yaralar Açmıştı. Annem Evimizin Hem Kadını Hem Erkeğiydi. Sürekli Bizi Etrafında Topluyor Hatalar Yapmamamız İçin Bize Öğütler Veriyordu. Hâlbuki Annem Bile Hala Çocuktu.
kentimin Yokuşları Uçsuz, Akşamlarımız Yıldızsız, Ay Tek Başına. Bu Koca Şehir Bir Cadı Kazanı Sanki Eriyor İçindeki Her Şey Yitik, Sığınmasız Ve Acımasız.
üzümlerin Hüzün Salkımlarına Dönüştüğü, Şeker Tadında Yaşamak Varken Bizlere Sadece Yapışkanlığı Nasip Olan Bu Dünyada Yine De Yaşadık, Canım Annem Sayesinde. Bize Her Şeyini Gençliğini, Yaşamını Feda Eden Küçük Kadınımızın, Söyledikleri Ve Bize Öğrettikleri Günümüzde De Yaşam Çizgimiz Haline Gelen, Beyin Mimarımız Annemiz Sayesindedir. Bilir Misiniz Annecğim Bir Gün Beni Yanına Alıp:
“--yaşamın Boyunca Kimseyi Ezmeyecek Ve Kendini Asla Ezdirmeyeceksin, Ezilenin Yanında, Ezenin Ve Zulüm Edenin Karşısında Olacaksın” Demişti. Bu Sözün Her Zaman Bana Rehber Oldu Ve Şimdi Bende Kendi Çocuğuma Bu Yolda İyi Bir İnsan Olması İçin Senin Sözünü Sürekli Tekrarlarım Anneciğim. Küçük Kadınım Benim!
azat Ettim Dünü
saldım Göğe Süzüldü
takıldı Turna Kanadına,
alnıma Kader Diye Yazıldı.
dalga Olmuş Belimdeki Saçım
sensiz Kalmış Uykudaki Düşüm,
çabuk Mu Büyüdün, Daha Genç Yaşın.
yüzüne Çizgi Çizgi Dizildi.
kaderdir, Kimse Engel Olamaz!
mazlum Gülüşlü Solgun Bakışlı,
tutun Sen De Yaşamın Yakasına
bebek Teninden, Diken Kıyısına
güldün, Yanarak Soldun,
gülmeden, Kurşun Gibi Gittin.
yol Oldu Çatalca Yüreğin
bu Deli Dalgada Sen De Yittin.
kuyunun Dibi Karadır
ömrümün Çoğu Yaradır,
sakin Bir Göldün Yatağında
gençlik Diye Diye Sen De Bittin.
dilek Soysal
08 Mart 2010 Pazartesi, 09:57
sevgili Dilek Soysal’ın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü Armağanı...