C
cendere
Ziyaretçi
Yeni taktik buymuş: Darbe yaptırıp yok edemeyince, seçim sandığında dize getiremeyince...
Yeni taktik buymuş: Darbe yaptırıp yok edemeyince, seçim sandığında dize getiremeyince, miting düzenleyip tutturamayınca, gizli örgüte adam vurdurup bomba attırıp söktüremeyince, "yolsuzluklardan" vuracaklarmış...
Halk bakacak, "aaa, bunların arasında da yiyiciler varmış yahu" diyecek, oyunu vermeyecek.
Böylece, hiçbir yolsuzluğa bulaşmamış, hırsız olmayan, pırıl pırıl belediyeciler devri başlayacak örneğin, herhalde hiçbir "şaibesi" olmayan uzaylı dostlarımız da uçan dairelerinden inip merkezi iktidarı ele geçirecekler. Böylesi ancak uzaydan gelir çünkü.
Ondan sonra da hiçkimse hiçbir şey "yemeyecek", devr-i saadet gelecek.
Muhalefet yandaşı memur gazetelerinde de "işte ne güzel yolsuzlukların üstüne gidiyorlar, daha ne yapsın bu CHP yahu" teranesi başladı bir yandan... Yıldızı parlayanlar varmış, Önder Sav gider onlar gelirlermiş, CHP sütten çıkmış ak kaşığa dönermiş...
Kendilerini gene büyük bir hayal kırıklığı bekliyor...
Sonra uyarmadın deme Fadime!
AKP iktidarı, öyle yolsuzlukla molsuzlukla yıkılmaz.
İki adam harcayıp hükümeti silkelemek, Avrupa ülkelerine mahsustur.
Burası durmuş oturmuş, ahlak değerlerini feodal sistemden kapitalist sisteme "vakitlice" geçirmiş, üstelik kapitalizmin "vahşi" aşamasını geride bırakıp sosyaldemokrasiye yönelmiş ileri bir toplum değildir.
Köylülüğü tasfiye etmiş bir ülke, hiç değildir.
Sınıf değiştirmenin, yirmi yıl öncesinin başdöndürücü ivmesine göre yavaşlamış olmasına rağmen gene de yürüdüğü bir hareketlilik sürmektedir burada...
Sınıf değiştiremeyen memurlar ve gazeteciler ne kadar ağlasalar da, köylü onlarla hiç de aynı fikirde değildir!
Şehirleşme, daha doğrusu "lumpenleşme" süreci bitmemiştir.
AKP iktidarını iki değil on sekiz yolsuzluk dosyasıyla da yıkamazsınız.
AKP iktidarını ancak ve ancak "ekonomik büyüme hızının kritik noktaya düşmesi" götürür... "Avrupa'nın insan hakları" falan filan da aydınlardan başka kimsenin umurunda değildir.
Bunu gören daha hınzır ve daha tilki birtakım muhalifler, "ekonomik kriz patlasın, memleket batsın, aç kalalım, yeter ki bu hükümet gitsin" beklentisi içine girmemişler miydi?
Oysa, bütün o battık batıyoruz teranesine rağmen anlaşılıyor ki, kriz mümkün olduğunca "az hasarla" atlatılacak! Utanmazca umulan çöküntü gerçekleşmeyecek.
Bir tek yolunuz var arkadaşlar, bir tek yolunuz: Yeni bir parti kurulacak, bu parti memleketi "bunlardan" daha iyi yöneteceğini somut kanıtlarıyla ortaya koyacak, bu da yetmez, seçmeni ikna edecek... Bu parti asla sol değil, liberal ve demokrat bir parti olacak...
Önderini ve kadrolarını bulursanız bana da haber veriniz! Böyle bir parti doğsun, oy vermezsem şerefsizim.
Öbür türlü, Zahit gider, Abüzittin gelir, siz de kendinizi ve müşterinizi kandırdığınızla kalırsınız.
Bak Fadime, bu kafayla seçimi gene kazanamayacaksın, sonra uyarmadın deme!
Engin Ardıç
Yeni taktik buymuş: Darbe yaptırıp yok edemeyince, seçim sandığında dize getiremeyince, miting düzenleyip tutturamayınca, gizli örgüte adam vurdurup bomba attırıp söktüremeyince, "yolsuzluklardan" vuracaklarmış...
Halk bakacak, "aaa, bunların arasında da yiyiciler varmış yahu" diyecek, oyunu vermeyecek.
Böylece, hiçbir yolsuzluğa bulaşmamış, hırsız olmayan, pırıl pırıl belediyeciler devri başlayacak örneğin, herhalde hiçbir "şaibesi" olmayan uzaylı dostlarımız da uçan dairelerinden inip merkezi iktidarı ele geçirecekler. Böylesi ancak uzaydan gelir çünkü.
Ondan sonra da hiçkimse hiçbir şey "yemeyecek", devr-i saadet gelecek.
Muhalefet yandaşı memur gazetelerinde de "işte ne güzel yolsuzlukların üstüne gidiyorlar, daha ne yapsın bu CHP yahu" teranesi başladı bir yandan... Yıldızı parlayanlar varmış, Önder Sav gider onlar gelirlermiş, CHP sütten çıkmış ak kaşığa dönermiş...
Kendilerini gene büyük bir hayal kırıklığı bekliyor...
Sonra uyarmadın deme Fadime!
AKP iktidarı, öyle yolsuzlukla molsuzlukla yıkılmaz.
İki adam harcayıp hükümeti silkelemek, Avrupa ülkelerine mahsustur.
Burası durmuş oturmuş, ahlak değerlerini feodal sistemden kapitalist sisteme "vakitlice" geçirmiş, üstelik kapitalizmin "vahşi" aşamasını geride bırakıp sosyaldemokrasiye yönelmiş ileri bir toplum değildir.
Köylülüğü tasfiye etmiş bir ülke, hiç değildir.
Sınıf değiştirmenin, yirmi yıl öncesinin başdöndürücü ivmesine göre yavaşlamış olmasına rağmen gene de yürüdüğü bir hareketlilik sürmektedir burada...
Sınıf değiştiremeyen memurlar ve gazeteciler ne kadar ağlasalar da, köylü onlarla hiç de aynı fikirde değildir!
Şehirleşme, daha doğrusu "lumpenleşme" süreci bitmemiştir.
AKP iktidarını iki değil on sekiz yolsuzluk dosyasıyla da yıkamazsınız.
AKP iktidarını ancak ve ancak "ekonomik büyüme hızının kritik noktaya düşmesi" götürür... "Avrupa'nın insan hakları" falan filan da aydınlardan başka kimsenin umurunda değildir.
Bunu gören daha hınzır ve daha tilki birtakım muhalifler, "ekonomik kriz patlasın, memleket batsın, aç kalalım, yeter ki bu hükümet gitsin" beklentisi içine girmemişler miydi?
Oysa, bütün o battık batıyoruz teranesine rağmen anlaşılıyor ki, kriz mümkün olduğunca "az hasarla" atlatılacak! Utanmazca umulan çöküntü gerçekleşmeyecek.
Bir tek yolunuz var arkadaşlar, bir tek yolunuz: Yeni bir parti kurulacak, bu parti memleketi "bunlardan" daha iyi yöneteceğini somut kanıtlarıyla ortaya koyacak, bu da yetmez, seçmeni ikna edecek... Bu parti asla sol değil, liberal ve demokrat bir parti olacak...
Önderini ve kadrolarını bulursanız bana da haber veriniz! Böyle bir parti doğsun, oy vermezsem şerefsizim.
Öbür türlü, Zahit gider, Abüzittin gelir, siz de kendinizi ve müşterinizi kandırdığınızla kalırsınız.
Bak Fadime, bu kafayla seçimi gene kazanamayacaksın, sonra uyarmadın deme!
Engin Ardıç