İnsan neden eşini aşağılar?

  • Konbuyu başlatan cendere
  • Başlangıç tarihi
C

cendere

Ziyaretçi
İnsan neden sırdaşı, can yoldaşı, hayat arkadaşı olan eşini aşağılar? 


Bir erkek neden eşini sürekli küçümseyip onu hor ve hakir görerek acı çektirip yıpratır? Bu varsa bile hataların düzeltilmesi adına gidilebilecek bir yol değildir.
Yıllardır dört çocukla birlikte evlilik yükünü taşımaktan yorulmuş, omuzları çökmüştü. Eşinin her akşam, çocuklarının yanında onur kırıcı, küçük düşürücü sözleri onu bitirmişti. Kendisi "a" dese eşi mutlaka "b" diyor, hiçbir konuda anlaşma sağlayamıyorlardı. 



Eşine göre o, evde oturup, sadece tüketirken kendisinin işyerinde canı çıkıyordu. (Zaten ekser erkekler de böyle düşünmüyor mu?) "Madem öyle ben de çalışayım." dediğinde ise, "Sen doğru dürüst evinin işini becerdin de bir de çalışman mı kaldı?" diye alay ediyordu.

Ne yazık ki, böyle düşünen erkeklerin sayısı az değil. "Ben erkeğim" diyerek kendisini özel, eşini ikinci sınıf gören, hatta onların saçlarını süpürge bile etmelerini hiçe sayanlar...

Peki kadınlar evde oturuyorsa evi kim silip, süpürüp temizliyor? Camları kapıları siliyor? Çamaşırı yıkayıp ütülüyor? Yemeği pişirip, sofrayı kurup, çay-kahve servisi yapıyor?

Bunlar neden görülmüyor? İyilikler takdir edilmek yerine tekdir ediliyor? ...Ve en önemlisi acaba neden bir insan, hayat arkadaşı, can yoldaşı, sırdaşı olan eşini aşağılıyor? Onu sürekli küçümseyip hor ve hakir görerek yüreğini kanatıyor? Acı çektirip, yıpratıyor? Canını yakıp ağlatıyor? Yıllarca aynı yolda yürüyüp, birbirini hırpalayarak geriye ruh sağlığı bozuk çocuklar bırakıyor?

Acaba bu hayat birbirini kırarak yaşayacak kadar uzun mu? "Sen-ben" tartışmasından kafasını kaldıramayanlar görmüyorlar nasıl da sevdikleri yıldızlar bir bir kayıyor zaman atmosferinden. Dünya bahçesinden her gün bir fidan ötelere uçuyor. Gül dalından bir bülbül ebediyet semalarına kanat çırpıyor. Sayısız gemiler sessizce hayat limanından demir alıyor. Bu kadar kısa ömür sofrasında sevgi tabağından yemek, sevgi güllerini dermek varken; yeller estirip fırtınalar koparmak niye?

Niye akıtılıyor gözlerden yaşlar?

Niye yaralanıyor o narin gönüller?

Niye lime lime ediliyor yürekler?

Kadın erkeğe verilen bir emanet ve bir ana-babanın ciğerparesi değil mi? Peki emanet böyle mi saklanır? O ciğerpareden her gün bir parça kesip ateşlerde mi pişirilir? Ayrıca "Siz birbirinize elbisesiniz." emrediliyor.

Hangi akıllı insan kendi elbisesini yırtar? Kirletir? Parçalar? Onu bütün tehlikelerden korumaz mı? Yanmasını, yırtılmasını ve kirlenmesini engellemez mi? Güllerin Efendisi "İki şeye dikkat edin; biri kadın hakkı, diğeri yetim hakkı." diyor.

İnsanların en kötüsünün eşi üzerine baskı yapan, ona şiddet uygulayan olduğunu söylerken; kadının bir cam gibi nazik olduğunu ve onun kırılmaması için özen gösterilmesini tembihliyor. Dünyaya veda ederken kadınlara iyi davranılmasını vasiyet ediyor.

Ölüm anında bile bunu tekrarlıyor. Peki, Güllerin Efendisi'nin yolundan gidenler, ne dersiniz? İsterseniz bugün evinize güllerle gülümseyerek girin... Gözünüz kötü şeyleri görmesin. Kulağınız çirkin sözleri işitmesin. Eviniz gül bahçesi olsun. Eşiniz gönül sultanınız...

O sultana buket buket sevgi gülleri sunun. Kulağına sevgi türküleri mırıldanın. O gün olsun onun gönül akordunu bozmayın. Gönül mızrabını inceden inceye sızlatmayın... Bakalım o gün zararınız (!) ne olacak?

Gülay Atasoy - Zaman
 

Benzer konular

Üst