egitimciyiz
Yönetici
Anayasa Mahkemesi, bir internet gazetesinde yer alan habere yazdığı yorum nedeniyle 1 yıl 2 ay hapis alan başvurucuyla ilgili olarak, hapis cezası veren mahkeme için, "başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir." dedi.
MYO'da yöneticilik yapan bir kişi, bir internet gazetesindeki habere 3 yorum yazmıştı.
Yorumlar şu şekildedir:
- "İşte İGD'nin yeni yönetim kurulu başlıklı haberin altına "Şu parlak kitapsız M.'u getirin bana, M'nun dosyası patlıyor faili belirsiz",
- "Yılmaz, Eğitim bir Sen'in üçüncü istişare toplantısına katıldı" başlıklı haberin altına ise "M.'un fırıldakları aldı başını yürüdü";
- "Üniversiteliler köy çocukları için kalem topladı" başlıklı haberin altına ise "M. her haber sana kapak olsun" yorumlarını yapmıştır.
Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi üzerine yargılamayı yapan Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucunun hakaret suçundan 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararı temyiz eden başvurucu temyiz dilekçesinde; müştekinin soy isminin mizah yapmaya müsait olduğunu, şikayete konu ifadeleri rencide etmek amacıyla kullanmadığını beyan etmiştir. Temyiz üzerine kararı inceleyen Yargıtay hükmü onamıştır.
Kişi kamu personeli olduu ve 1 yıldan fazla hapis cezası aldığı için kamu görevinden de yasaklanmıştır.
Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede, mahkemenin yeterli değerlendirme yapmadığını yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. AYM'nin değerlendirmeleri şu şekildedir:
1- Başvuru konusu olayda Mahkeme; başvurucu ile müşteki arasında bir husumet bulunup bulunmadığını, buna paralel olarak başvuruya konu ifadelerin dile getirilme nedenini, söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını tartışmamıştır. Başvurucunun söz konusu paylaşımları müştekinin daha öncesindeki birtakım davranışları nedeniyle mi yoksa tamamen keyfi olarak mı yaptığı açıklığa kavuşturulmamıştır.
2- Müştekiyi hedef alarak yaptığı kabul edilen paylaşımlarda yer alan ifadeleri başvurucunun hangi anlamda kullandığı ve hangi ifadelerin ne şekilde muhatabını rencide ettiği de Mahkeme tarafından değerlendirilmemiştir. Mahkeme yalnızca başvurucunun paylaşımında geçen ifadelerin eleştiri sınırlarını aşan, kaba ifadeler olduğu değerlendirmesinde bulunup hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna varmış ve başvurucuyu mahküm etmiştir.
3- Mahkeme, taraflar arasındaki olayların ve yapılan paylaşımların bütününe bakarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. Hukuk sisteminde daha hafif çok sayıda müdahale olanağı varken başvurucunun oldukça ağır bir ceza ile cezalandırılması ve üstelik cezanın kanuni sonucu olarak kamu görevinden yasaklanması orantısız bir müdahale olmuştur.
Sonuç olarak başvurucunun hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkümiyetinin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı ve amaca ulaşmak bakımından orantılı olduğu ortaya konulamamıştır. Derece mahkemelerinin ileri sürdüğü gerekçeler başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Memurlar..Net
MYO'da yöneticilik yapan bir kişi, bir internet gazetesindeki habere 3 yorum yazmıştı.
Yorumlar şu şekildedir:
- "İşte İGD'nin yeni yönetim kurulu başlıklı haberin altına "Şu parlak kitapsız M.'u getirin bana, M'nun dosyası patlıyor faili belirsiz",
- "Yılmaz, Eğitim bir Sen'in üçüncü istişare toplantısına katıldı" başlıklı haberin altına ise "M.'un fırıldakları aldı başını yürüdü";
- "Üniversiteliler köy çocukları için kalem topladı" başlıklı haberin altına ise "M. her haber sana kapak olsun" yorumlarını yapmıştır.
Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi üzerine yargılamayı yapan Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucunun hakaret suçundan 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararı temyiz eden başvurucu temyiz dilekçesinde; müştekinin soy isminin mizah yapmaya müsait olduğunu, şikayete konu ifadeleri rencide etmek amacıyla kullanmadığını beyan etmiştir. Temyiz üzerine kararı inceleyen Yargıtay hükmü onamıştır.
Kişi kamu personeli olduu ve 1 yıldan fazla hapis cezası aldığı için kamu görevinden de yasaklanmıştır.
Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede, mahkemenin yeterli değerlendirme yapmadığını yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. AYM'nin değerlendirmeleri şu şekildedir:
1- Başvuru konusu olayda Mahkeme; başvurucu ile müşteki arasında bir husumet bulunup bulunmadığını, buna paralel olarak başvuruya konu ifadelerin dile getirilme nedenini, söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını tartışmamıştır. Başvurucunun söz konusu paylaşımları müştekinin daha öncesindeki birtakım davranışları nedeniyle mi yoksa tamamen keyfi olarak mı yaptığı açıklığa kavuşturulmamıştır.
2- Müştekiyi hedef alarak yaptığı kabul edilen paylaşımlarda yer alan ifadeleri başvurucunun hangi anlamda kullandığı ve hangi ifadelerin ne şekilde muhatabını rencide ettiği de Mahkeme tarafından değerlendirilmemiştir. Mahkeme yalnızca başvurucunun paylaşımında geçen ifadelerin eleştiri sınırlarını aşan, kaba ifadeler olduğu değerlendirmesinde bulunup hakaret suçunu oluşturduğu sonucuna varmış ve başvurucuyu mahküm etmiştir.
3- Mahkeme, taraflar arasındaki olayların ve yapılan paylaşımların bütününe bakarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. Hukuk sisteminde daha hafif çok sayıda müdahale olanağı varken başvurucunun oldukça ağır bir ceza ile cezalandırılması ve üstelik cezanın kanuni sonucu olarak kamu görevinden yasaklanması orantısız bir müdahale olmuştur.
Sonuç olarak başvurucunun hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkümiyetinin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı ve amaca ulaşmak bakımından orantılı olduğu ortaya konulamamıştır. Derece mahkemelerinin ileri sürdüğü gerekçeler başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Memurlar..Net