C
cendere
Ziyaretçi
Nuh gemisine almadı beni
Dücane Cündioğlu-Yenişafak
Nuh gemisine almadı beni. Tektim çünkü. Çokluğu tehdit eden teklikti tekliğim, tekilliğim. Nuh'unkine inat.
Oysa gemiye binebilmenin ilk ve biricik koşuluydu çift olmak. Bu nedenle her türden birer çift alındı gemiye.
Sürekliliği sağlamak için. Türün sürekliliğini.
Türün vücud ve bekasını: varlığını, ve sürekliliğini.
***
İnsanın ilk atası Adem, ikincisi atası ise Nuh.
Adem yanına Havva'yı da alarak yola çıkmıştı. Nuh ise tek başına.
Geminin çifti olmayan 'tek'yolcusu Nuh'tu.
Kadınsızdı.
Herkes çiftti. O ise tek.
***
Böyle söylüyor kutsal kitaplar.
Her şeyin çiftten yaratıldığını; çoğalmanın temelinde ikiliğin yer aldığını.
Ezvacın.
Çift olmak topluluk olmanın, toplum hâline gelmenin asgarî şartı.
En az iki kişi.
Türün kararı böyle. Tür kendisini korumak ister ve korur.
***
Türkçe'de iki kişi çok kişidir.
Kendimle başım belâda.
Yine gemi dışındaydım.
Suların ortasında.
Birazdan suların üzerine çökeceği bir kıyıda.
Suyun içinde.
Tek başına.
Artık sahilsizim.
***
"Çiftlendürmek" kelimesi, Orhan Gazi'nin oğlu Ertuğrul Bey adına yapılmış yazma bir Kur'an çevirisinde geçer.
"Evlendirmek" anlamında.
Tıpkı günümüz Türkçesinde de kullanılan "çift çubuk sahibi olmak" mânâsında.
XIV. asır Türkçesiyle tanışmak ister misiniz?
Buyurunuz:
— Ve bilgil ki bu surenün nüzuline [inişine] sebeb budur ki:
Müşrikler Peygamber hazretine eyitdiler [dediler]: "Sen bizim sanemlerimize [putlarımıza] sebb idüb söğersin ve atalarumuzun dinine muhalefet idersin.
Eğer fakirsen seni gani idelim,
Ve eğer mecnun isen sana ilac idelim,
Ve eğer avrata âşıkısan, ol avratı sana çiftlendürelim!"
didüklerinde, Hazret-i Peygamber cevab virüb didi kim:
"Ben fakir değülem,
Ve mecnun değülem,
Ve avrata âşık değülem,
Bel ki ben Allah Teala'nun hak rasuliyem; sizi davet iderem: Allah'a kullık idün, asnama [putlara] kullık itmen!"
***
O "Fakir (muhtaç) değilim ki zenginlikle kandırılayım; mecnun değilim ki tedaviye ihtiyaç duyayım; bir kadına âşık değilim ki onunla tutkularımdan vazgeçeyim" diyebildi. Çokluğa değil, o, bu yüzden hep tekliğe çağırdı.
O bir tek O'na fakirdi. O bir tek O'nun mecnunuydu. O başkasına değil, bir tek O'na âşık idi.
Biliyordu ki O tekti. Teki severdi.
O'nun için, o, elini çekti. Güneş'i de, ay'ı da çokluğa terketti.
***
Nuh, gemisine almadı beni. Tektim çünkü.
Nuh da tekti, ama güvendeydi.
İnananlarla. Hep seçtikleriyle. Eledikleriyle.
Hep 'tenzih' içinde.
***
Madem ki elenişin sırrını soruyorsun ey talib, o hâlde seni merakta bırakmayacağım:
"Her şey O mudur, O'ndan mıdır?" diye sordu Nuh ve "Her şey O'ndandır" diyenleri gemiye aldı.
Elendim, tek kaldım, çokluk içinde.
Sular yükseldi, karanlık çöktü.
Çaresizdim. Umman-ı hakikatte garkolmuştum.
Hep 'teşbih' içinde.
Dücane Cündioğlu-Yenişafak
Nuh gemisine almadı beni. Tektim çünkü. Çokluğu tehdit eden teklikti tekliğim, tekilliğim. Nuh'unkine inat.
Oysa gemiye binebilmenin ilk ve biricik koşuluydu çift olmak. Bu nedenle her türden birer çift alındı gemiye.
Sürekliliği sağlamak için. Türün sürekliliğini.
Türün vücud ve bekasını: varlığını, ve sürekliliğini.
***
İnsanın ilk atası Adem, ikincisi atası ise Nuh.
Adem yanına Havva'yı da alarak yola çıkmıştı. Nuh ise tek başına.
Geminin çifti olmayan 'tek'yolcusu Nuh'tu.
Kadınsızdı.
Herkes çiftti. O ise tek.
***
Böyle söylüyor kutsal kitaplar.
Her şeyin çiftten yaratıldığını; çoğalmanın temelinde ikiliğin yer aldığını.
Ezvacın.
Çift olmak topluluk olmanın, toplum hâline gelmenin asgarî şartı.
En az iki kişi.
Türün kararı böyle. Tür kendisini korumak ister ve korur.
***
Türkçe'de iki kişi çok kişidir.
Kendimle başım belâda.
Yine gemi dışındaydım.
Suların ortasında.
Birazdan suların üzerine çökeceği bir kıyıda.
Suyun içinde.
Tek başına.
Artık sahilsizim.
***
"Çiftlendürmek" kelimesi, Orhan Gazi'nin oğlu Ertuğrul Bey adına yapılmış yazma bir Kur'an çevirisinde geçer.
"Evlendirmek" anlamında.
Tıpkı günümüz Türkçesinde de kullanılan "çift çubuk sahibi olmak" mânâsında.
XIV. asır Türkçesiyle tanışmak ister misiniz?
Buyurunuz:
— Ve bilgil ki bu surenün nüzuline [inişine] sebeb budur ki:
Müşrikler Peygamber hazretine eyitdiler [dediler]: "Sen bizim sanemlerimize [putlarımıza] sebb idüb söğersin ve atalarumuzun dinine muhalefet idersin.
Eğer fakirsen seni gani idelim,
Ve eğer mecnun isen sana ilac idelim,
Ve eğer avrata âşıkısan, ol avratı sana çiftlendürelim!"
didüklerinde, Hazret-i Peygamber cevab virüb didi kim:
"Ben fakir değülem,
Ve mecnun değülem,
Ve avrata âşık değülem,
Bel ki ben Allah Teala'nun hak rasuliyem; sizi davet iderem: Allah'a kullık idün, asnama [putlara] kullık itmen!"
***
O "Fakir (muhtaç) değilim ki zenginlikle kandırılayım; mecnun değilim ki tedaviye ihtiyaç duyayım; bir kadına âşık değilim ki onunla tutkularımdan vazgeçeyim" diyebildi. Çokluğa değil, o, bu yüzden hep tekliğe çağırdı.
O bir tek O'na fakirdi. O bir tek O'nun mecnunuydu. O başkasına değil, bir tek O'na âşık idi.
Biliyordu ki O tekti. Teki severdi.
O'nun için, o, elini çekti. Güneş'i de, ay'ı da çokluğa terketti.
***
Nuh, gemisine almadı beni. Tektim çünkü.
Nuh da tekti, ama güvendeydi.
İnananlarla. Hep seçtikleriyle. Eledikleriyle.
Hep 'tenzih' içinde.
***
Madem ki elenişin sırrını soruyorsun ey talib, o hâlde seni merakta bırakmayacağım:
"Her şey O mudur, O'ndan mıdır?" diye sordu Nuh ve "Her şey O'ndandır" diyenleri gemiye aldı.
Elendim, tek kaldım, çokluk içinde.
Sular yükseldi, karanlık çöktü.
Çaresizdim. Umman-ı hakikatte garkolmuştum.
Hep 'teşbih' içinde.