Padişahlar

  • Konbuyu başlatan cendere
  • Başlangıç tarihi
C

cendere

Ziyaretçi
Osman Gazi




Babasi . Ertugrul Gazi
Annesi . Hayme Hatun
Dogumu : Sögüt (M. 1258 - H. 656)
Vefati . Bursa (M. .1326 - H. 726)
Saltanati : 1299 - 1326 (27) sene

Osman Gazi, Ertugrul Bey'in üç oglundan birisidir. Osman Bey diger kardeslerinden büyük degildi, fakat adeta bir idareci olarak yaratilmisti. Zira bu hususta çok büyük kaabiliyet sahibi idi. Babasi vefat ettikten sonra diger bütün beyler, ittifakla Osman Bey'i asiretin reisi olarak tanidilar.Osman Bey, beyligin bayna geçtigi zaman,23 yasinda idi. Uzun boylu, genis gögüslü, kaIin ve çatik kasli, elâ gözlü ve koç burunlu idi. Iki omuzlari arasi oldukça genis, vücudunun belden yukari kismi, asagi kismina nisbetle daha uzundu. Çehresi yuvarlak ve teni bugday renginde idi.Büyük seyhlerderi Edebali'nin evinde misafir iken, istirahat için gösterilen odada, Kur'an-i Kerim'i görünce, sabaha kadar saygisindan yatmadigi ve geceyi uykusuz geçirdigi çok meshurdur. seyh bu durumdan cok memnun kaldigi için kendisini kizi ile evlendirmis ve hayir dualar etmistir.Osman Bey, 1287'de Karacahisar'i fethetti.1280'de Domaniç'te Bizanslilari yenerek Bilecik'i fethetti ve Selçuklu Hükümdari tarafindan uç beyligine verildi. 1299'da Inegöl fethedildi.Selçuklu Devleti yikildi ve Osman Bey müstakil beyligini ilân etti. 1300'de Yenisehir ile Köprühisar, 1302'de ise Akhisar ve Koçhisar fethedildi.Osman Bey'e babasindan kalan arazinin genisligi 4800 km. kare idi. Kendisi vefat ettiginde ise, beyligin toprak genisligi 16.000 km.kareye ulasmytir.Vefat etmeden önce oglu Orhan Bey'e söyle vasiyet etmistir :eek:gullarima ve bütün dostlarima birinci vasiyetim Sudur ki; her zaman gazaya devam ederek, Din-i Celil-i Islâm'in yüceligini yasatiniz. Cihadin kemâline ererek, sancagi serifi hep yüksekte tutunuz. Her zaman Islâm'a hizmet ediniz. Zira Cenâb-i Hak benim gibi zayif bir kulunu ülkeler fethetmek için memur etti. Gaza ve cihadlarinizla Kelime-i Tevhid'i çok uzaklara götürünüz. Hanedanimdan her kim, hak yoldan ve adaletten saparsa mahser gününde, Rasülü Azam'in sefâatinden mahrum kalsin. Oglum! Dünyaya gelen hiç bir insan yoktur ki, ölüme boyun egmesin. Bana da, Hz.Allah'in emri ile simdi ölüm yaklasti. Bu devleti sana emanet ediyorum. Seni de Mevlâ'ya emanet ettim. Her isinde adaleti üstün tut.Vefatinda 68 yasinda idi. Tarih ise, Agustos 1326'yi gösteriyordu. (Allah rahmet eylesin.) Vefat ettiginde geriye biraktigi mal varligi sunlardi : Bir at mrhi, bir çift çizme, birkaç tane sancak, bir kiliç, bir mizrak, bir tirkes,birkaç at, üç sürü koyun, tuzluk ve kasiklik.Osman bey vefat ettigi zaman zayif bir rivayete göre, Sögüt'te babasmn yamna defnedilmis ve Bursa alinirsa oraya defnini vasiyet etmisti. Bupun için 1326'da Bursa alindiktan sonra vasiyeti yerine getirilerek cesedi Bursa'ya nakledilip, Hisar'da (Saint Eli) namina yapilmis olan Gümüslü Künbed'e defnedilmistir. Fakat vekayün tetkikine göre vefatW in 1326'da Bursa'nin teslim alinmasindan sonra oldugu anlasiliyor.

Osman Bey zamaninda yasayan Islâm büyükleri :Silsile-i Sâdât-i Naksibendiyye'nin onuncu ve onbirinci halkalarini teskil eden, Hâce, Arif Rivgiri ve Hâce Mahmud Incir Fagnevi (k.s.)Hazretleri, seyh Saadettin Cibavi, Bahaüddin Veled ve müellif Pehlivan Mahmud Poyraz.

Erkek çocuklari : Pazarli Boy, Çoban Bey,Hamid Bey, Orhan Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey, Savci Bey.

Kiz çocuklari : Fatima Hatun.

Alıntı
 

Benzer konular

C

cendere

Ziyaretçi
Orhan Gazi


Babasi . Osman Gazi
Annesi . Mal Hatun

Dogumu : (H. 680 - M. 1281)

Vefati : (H. 761 - M. 1360)

Saltanati : 1326 - 1359 (33) sene
 

Osmanli Devletini Osman Gazi kurmustu.Fakat onu teskilâtlandiran ve büyük bir devlet haline getiren Orhan Gazi idi.Orhan Gazi sari sakalli, uzunca boylu, mavi gözlü idi. Yumusak huylu ve merhametli, fakat yerine göre hiddetli ve secaatliydi. Fakirleri sever ve ulemaya hürmet ederdi. Son derece dindar, adaletli ve tebaasina kendisini sevdirmesini çok iyi bilirdi. Bizzat halk içine girer, onlarla yemek yer ve dertlesirdi.Hareketlerinde çok hesapli davranir ve hiç telâs etmezdi. Iznik'i fethettigi zaman hiristiyanlara göstermis oldugu insanca muamele,dillere destan olmustu.Orhan Gazi'nin her yönden büyük bir insan oldugunu sadece Türkler degil, barçok yabanci tarihçiler dahi tasdik etmislerdir.Orhan Gazi daha 15 yaynda iken harplere istirak etmis ve hayatinin büyük bir kismi harp meydanlarinda geçmistir. Babasindan 'i6.000 km. kare olarak teslim aldigi topraklari alti misline çikararak 95.000 km. kare yapmistir.Orhan Gazi bir devlet reisi sifati ile harplerde bizzat ordularinin basinda daima bulunmustur. Orhan Gazi devletin muntazam bir idare sistemine baglanmasi lüzumunu görmüs ve teskilât isini ise, Alâeddin Pasa ile, Seyh Edebali'nin bacanagi Çandarli Kara Halil Pasa'ya havale etmisti.Orhan Gazi zamaninda teskilâti üç noktada toplayabiliriz : Para, kiyafet, ordu.Orhan Bey'in büyük oglu Süleyman Pasa,kendisinden önce vefat etmistir. Kendi sagliginda iken baskumandanlik vazifesini ikinci oglu Murad Hüdavendigâr'a devretmistir.Osmanlilar tarafindan yaptirilan ilk cami (1333 - 1334) senesinde Iznik'te yapilan "Haci Özbek" Camiidir. Ve Orhan Gazi yaptirmi,stir.Bursa Medresesini Orhan Bey yaptirmis ve ilk "Sultan" lâkabi da O'nun zamaninda kullanilmistir. Yine ilk Osmanli parasi da Orhan Bey zamaninda basilmistir. Müslüman Türkler Avrupa'ya ilk defa Orhan Bey zamaninda geçmislerdir. Istanbul'un Anadolu yakasi tamamen Orhan Bey zamaninda Osmanli topraklarina katilmistir.

Yeni fethedilen hiristiyan topraklarinda yasayan yerli hiristiyan halktan Osmanli hayranligi, yeni fetihleri de kolaylastirmistir.Zamaninda fethedilen yerler :1326'da Bursa, 1329'da Iznik, 1337'de Gemlik'i fethetti ve Bizanslilara kary Palekanon(Maltepe) zaferini kazandi. 1345'de Karasi Beyligi ilhak edildi. 1354'de Ankara ve Gelibolu feihedildi.Orhan Gazi 1360 senesinde 79 yasinda vefat etmistir.

Türbesi ise Bursa'da Osman Gazi'nin türbesi yanindadir. Türbe dört köselidir.Içinde 4 tane büyük mermer sütun vardir. Türbe bu dört sütun üzerine oturtulmustur. Kubbesi genis ve kursunla örtülmüstür. Duvarlari sade ve beyaza boyanmistir. Tavaninda onar kandilli birer tane avize asilidir. Orta yerde Orhan Gazi'nin sandukasi bulunmaktadir. Etrafi;pirinç parmakliklar ile çevrilmistir. Sandukanin kuzey yönünde Cem Sultan'in oglu Abdullah,kapi tarafinda Ikinci Bayezid'in oglu Korkut,onun yaninda Orhan Gazi'nin ailesi Nilüfer Hatun ve oglu Kasim Çelebi ile Yildirim'in oglu Musa Çelebi vardir. Bu türbede yirmiiki tane mezar bulunmaktadir. Türbeyi ise Sultan Abdülaziz yaptirmistir.Silsile-i Sâdât-i Naksibendiyye'den Hâce Muhammed Bâbâ Semâsi (k.s.) Hazretleri, Seyh Edebali, Haci Bektas-i Veli bu devrin büyüklerinden olup, Orhan Gazi zamaninda vefat etmislerdir.

Erkek çocuklari :

Süleyman Pasa, Birinci Murad, Ibrahim,Halil, Kasim.

Kizi : Fatma Hatun

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Murad Hüdâvendigâr


Babasi . Orhan Gazi
Annesi . Nilüfer Hatun

Dogumu : 1326

Vefati : 1389

Saltanati : 1359 - 1389 (30) sene
 


Sultan Murad uzun boylu, degirmi yüzlü,iri burunlu idi. Kalin ve adaleli bir vücuda sahipti.Basina mevlevi sikkesi üzerine yuvarlak testar sarili bir baslik giyerdi. Çok sade giyinir ve kirmizi zeminli beyaz elbiseden hoslanirdi. Gayet nazik, sevimli, çok halim ve selimdi. Âlim ve sanatkârlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere büyük bir sefkatle muamele ederdi.Halk tarafindan "Gazi Hünkâr" diye anilir ve bir baba olarak sevilirdi.Terbiyesi ile annesi Nilüfer Hatun mesgul oldu: Gençligini Bursa'da medreselerde, ilim ve sarfat adamlari ile geçirdi. Bütün hayati sinir boylarinda ve harp meydanlarinda geçmistir. Hiç durmadan Rumeli'den Ana'dolu'ya, Anadolu'dan Rumeli'ye seferler yapmistir. Bu kadar harp mesguliyetleri arasinda, büyük ve kiymetli binalar, sanat eserleri meydana getirmeye de vakit bulmustur. Bursa'da camiler, medreseler ve imarethaneler yaptirmistir. Edirne'yi ilk defa O, hükümet merkezi yapmistir. Ilk Edirne sarayi da kendisi bina ettirmistir.Orhan Gazi'nin vefatinda 95.000 km. Kare olan topraklarin genisligini 500.000 km. Kareye çikardi.Zamaninda alinan yerler :1362'de Edirne, 1363'de eski Zagra ve Filibe fethedildi. 1364'de Sirpsindigi zaferi kazanildi ve Haçlilar perisan edildi. 1365'de Kara Biga Osmanli topraklarina katildi. 1369'da Hayrabolu, Kirklareli, Pinarhisar ve Vize alindi.1370'de Bulgar Kralligi Osmanlilara tâbi oldu.Bir müddet sonra da Çamurlu savay kazanildi. 1371'de Çirmen zaferi elde edildi, Haçlilar bir defa daha yenildiler. 1372'de Çatalca Bizans'tan alindi. 1374'de Sirbistan Osmanlilara tâbi oldu. 1375'de Nis fethedildi. 1378'de Kütahya Vilâyeti Osmanli topraklarina katildi.1382'de , Sofya fethedildi. 1383'de Candarogullari Osmanlilara tâbi oldu. 1385'de Arnavutlukun kuzeyi tamamen alindi,. 1386'da Karamanlilarla harp yapildi., 1388'de Silistre, Zistovi, Nigbolu, Plevne, Lofça, Deliorman ve Dobruca Türk hakimiyeti altina alindi. 1389'da Haçlilar bir defa daha perisan edildiler ve Islâm ordusunun yigitlikeri sonunda Kosova Meydan Muharebesi kazanildi. Ne yazik ki bu sanli zafer çok büyük bir aci ile neticelendi. Bütün gazileri derin bir matem içinde birakti. Söyle ki;bu zafer sonunda yaralilarin büyük bir kismi düsman askerleri idi. Yerdekiler arasinda tek türk Türk sehidi de vardi. Sultan Murad her sehidin önüne geldigi vakit büyük bir üzüntü ile "Inna lillâhi ve inna ileyhi râciün" diyor ve sehidin derhal kaldirilarak defnedilmesini emrediyordu. Yarali bir Türk'ün yanina geldigi zaman, onu oksuyor, yarasinin aciyip acimadigini ve bir arzusu olup olmadigini soruyordu.Böylece dolasirken biraz uzakta ölüler arasinda bir kimildama oldu. Sultan Murad o tarafa döndü. Ölüler arasindan, dev gibi uzun boylu bir Sirplinin kalktigi görüldü. Milos ismindeki bu Sirpli (Kral Lazar'in damadi) yerden kalkarak Padisaha dogru gelmeye basladi. Padisahin muhafizlari ise, Sirpli'yi derhal yakaladilar.Fakat Sirpli, padisahi mutlaka görmek istiyordu ve : "Beni birakiniz, korkmaniza lüzum yok.Ben Padisahin elini öpmeye ve hem de müslüman olmaya geldim. Ayrica size bir de müjdem var. Kral Lazar yakalandi, bakiniz getiriyorlar" dedi. Padisah onun sözlerini isitmisti.Isaret ederek birakmalarini söyledi. Muhafizlar da Kralin tutuldugu tarafa bakarlarken, yarali taklidi yapan hain Sirpli, Padisaha yaklasti, elini öpecekmis gibi egildi, bir anda ve yildirim sürati ile koltugunun altinda sakladigi hançerini çekerek, Gazi Hünkâr'in mübarek gögüs ve karnina sapladi. Muhafizlar neye ugradiklarini anlayamadilar. Katil kaçmaya basladi. Sonra muhafizlar kafiri yakalayarak parça .parça ettiler.Hünkâr'in son sözleri sunlardi : "Islâmin muzafferiyeti, benim sehit olmama bagli ise,sehadet serbetini nasip buyurmasini Cenab-i Hak'tan dua ve niyaz etmistim. Duam kabul buyuruldu. Hazreti Allah'a hamd ve sena olsun ki, Islâm askerinin zaferini gördükten sonra hayatim sona ermektedir. Oglum Bayazid'e biat ediniz. Sakin esirleri incitmeyiniz. Mal ve canlarina tecavüz etmeyiniz. Ben artik sizleri ve muzaffer ordumuzu Cenab-i Hakk'a emanet ediyorum. Mevla devletimizi bütün fenaliklardan korusun!" diyerek ebediyyete intikal etti. Sultan Murad'in hançerle parçalanan barsaklari, sehit oldugu yere bir türbe yapilarak gömüldü. ,Cesedi ise Bursa'ya nakledilerek Çekirge'deki türbesine defnedildi.Silsile-i Sadât-i Naksibendiyye'den Hâce Seyyid Emir Kilâl (k.s.) Hazretleri, Mugnullebib isimli eserin sahibi ve topun mucidi olarak bilinen Cemaleddin Abdullah Efendi, Buhari'nin sârihi Semseddin Kirmani, Birinci Murad zamaninda vefat etmislerdir.Ilk kazasker tayinleri, timar kanunu ve minarelerden salatu selâm okuma adetleri bu devirde baslamistir.

Erkek çocuklari : Yakub Çelebi, Yildirim Beyazid, Savci Bey ve Ibrahim.

Kiz çocuklari : Nefise ve Sultan Hatun.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Yildirim Beyazid
(1360 - 1403)
(Saltanat 1389-1402)



Murad Hüdâvendigâr'in oglu, 4. Osmanli padisahi. Tahta çikar çikmaz Sirbistan bölgesindeki huzursuzluklari, ardindan halka zulüm yapan ve Osmanlilara bas kaldiran Anadolu Beylikleri'nin çikardigi ayaklanmalari bastirdi. Izmir haricinde bütün Bati Anadolu'yu Osmanli idaresine katti.

Yildirim Beyazid, bir kaç kere Itsanbul'u da kusatmis, bu maksatla Anadolu (Güzelce) Hisari'ni yaptirmistir. Fakat her defasinda kusatmayi yarim birakmak zorunda kalmistir.

1396 Nigbolu zaferi tek basina Osmanli'nin, Avrupa devletlerine karsi kazanilan en önemli savaslardan birisidir. Bu zafer Bati dünyasinin yani sira doguda da Osmanli Türk devletinin taninmasina sebep olmustur. Misirdaki Abbasi Halifesi, Yildirim Beyazid'e gönderdigi tebrikte "Sultan-i Iklim-i Rum " diye hitap etmistir. Öte yandan Yildirim'in güneyde Firat boylarina kadar genislettigi fetih hareketi, Bizans'in Istanbul Bogazi ve izmit Körfeszi'ni vurmasi üzerine yarim kaldi ve Yildirim Beyazid Istanbul'a dönerek tekrar kusatti. Ancak bu sefer de doguda Timur tehlikesi basgösterdi. Yildirim'dan öç almak isteyen Beylikler, Timur'a destek verdiler. Nihayet Ankara Çubuk ovasi çetin bir muharebeye sahne oldu. Esir düsen Yildirim, 7 ay sonra bu esarete dayanamayarak 1403'de vefat etti.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Mehmet Çelebi Dönemi ve Şehzadeler

I. MEHMED

Osmanli sultanlari içinde "Mehmed" adini tasiyan ilk hükümdar olan Çelebi Sultan Mehmed'in gerek dogumu, gerekse Yildirim Bâyezid'in kaçinci oglu oldugu hakkinda farkli görüsler bulunmaktadir.

"Nizâm-i âlem" için, kardesi Musa Çelebi'yi de bertarafedip 1413 yilinda Edirne'de tek basina tahta geçip idareyi ele aldigi zaman Osmanli ülkesinde genel bir sevinç ve memnuniyet havasi esmeye basladi. Özellikle ordu, büyük bir cosku ile onu alkislamaktan geri kalmadi. Çünkü o, kardesleri arasinda moral ve fizikî nitelikleri bakimindan en çok dikkat çekeni idi. Hemen hemen bütün beden eksersizlerinde maharetli olusu, güzelligi, gönül yüceligi, düsünce çekiciligi ile hem beden gücü hem de huy güzelligini belirten Güresçi Çelebi ünvanini almisti. Organlari birbirine mütenasib olarak uygundu. Halk tarafindan kendisine pehlivan lakabi takilmisti. Teni pembeye yakin beyazlikta idi. Gözleri ve kaslari kara idi. Uzun boylu, gür sakalli ve sik biyikli olmakla birlikte seklen zarifti. Alni açik, çenesi yuvarlak, gögsü genis, kollan uzundu. Kartal bakisli, arslan güçlü idi. Atalarindan farkli bir sekilde basina tülbent sarardi. Basinin etrafina kat kat sarilan bez, birçok çikintilar teskil ederek sirmali külahinin ucundan baska yerini göstermezdi. Kendisinden önceki hükümdarlarin kaftanlarina uygun bir sekilde biçilmis olan kaftanina, astar yerine baska bir renkle samur kaplanmis ve etrafina kürk dürülmüstü.

Sultan Mehmed'i davranislarina, hareketlerinin çabukluguna ve vekarina ait bütün övgülerin üstüne çikaran sey, Osmanli tarihçileri gibi, Bizans tarihçileri tarafindan da adaleti, sefkati, gönül yüceligi, dostlugunda sebati, hem Türkler hem de Rumlar için iyilik severligi hakkinda belirtilen ortak sehadettir. O, hiristiyanlara düsmanlik göstermemekle kalmamis, ayni zamanda onlara karsi dostça davranmistir. Çok iyi yetismis, mümtaz bir egitim görmenin bütün sonuçlarini ve ince düsünürlügün örneklerini göstermistir. Osmanli tarihçilerinin deyimi ile o, Tatar Tufani'nin tehlikeye düsürdügü devlet gemisini kurtaran Nuh gibidir.

împarator Manuel, müttefiki olan Mehmed'in son ve korkunç rakibini yendigine dair aldigi haber üzerine basarilarini tebrik edip kutlamak ve antlasma sartlari ile kendisinin yapmis oldugu hizmetleri hatirlatmak üzere 816 (1413)'da elçiler gönderir. Politikadan çok iyi anlayan Mehmed, taahhüdlerine bagli kalarak Karadeniz ve Marmara Denizi'nde elinde bulunan kuleler ile Teselya kalelerinin imparatora verilmesini çabuklastirir. Manuel'in elçilerini, hediyelerle sevindirip geri dönmelerine izin verdigi zaman onlara su sözleri söyledi:

"Imparatora söyleyiniz ki, yardimi sayesinde atalarimin ülkesini elde ettim. Bu hizmetinin hatirasi gönlümde daima sakli kalacaktir. Onun hosuna gitmek için bütün firsatlari arayacagim."

Çelebi Sultan Mehmed, ayni sekilde Sirp, Ulah ve Bulgar hükümdarlarinin, Yanya dukasinin, Makedonya despotunun, Ahaiya prensinin elçileri ile diger zevati kabul etti. Bunlarla birlikte bir sofrada yemek yiyerek hepsinin san ve söhretini oksayici sözler söyledi. Hepsini sulh ve selametle geri gönderdi. Bunlara dedi ki:

"Hükümdarlariniza deyin ki, ben, herkes ile baris ve sulh içinde kalmak istiyorum. Barisi hile ile bozmak isteyen kimse, sulhün hamisi olan Allah'a karsi hareket etmis bulunacaktir."

Gerçekten de Çelebi Sultan Mehmed, her seyden önce Timur'un istila ve yagmasiyla parçalanan, sonra saltanat kavgalari ile kani çekilen memleketi, tedbirli, basiretli ve uyanik bir idareci dehasiyla avucunun içine alir almaz, babasinin ve kardeslerinin Bizans'a karsi kullandiklari politikaya derhal son vererek memleketi o yönden gelecek olan tehlikelere karsi emniyete almis oldu. O, böyle davranmak zorunda idi. Zira idare ve iradesinin gücünü bekleyen, daha nice tehlikeler ve gaileler boy boy himmet ve gayret istiyordu.

Bir kere kardeslerini yenip tek basina idareyi ele aldigi zaman, devlet bünyesinde hâsil olmus çatlak ve çöküntülerden nice yabanci ve zararli unsur içeri sizmis bulunuyordu. Bir yandan bunlari temizlerken, bir yandan da kayb olan topraklan yeniden Osmanli hududlari içine kazanmakla, memleketin sarsilmis olan itibarini iade ile ise basladi.

Çelebi Sultan Mehmed, Edirne'de, bütün bir Osmanli ülkesinin hükümdari oldugunu ilân etti. Bundan sonra da bazi faaliyetlerde bulunarak memleketin bozulmus bulunan idaresini yeniden düzenlemeye çalisti. Bu cümleden olarak, kardesi Musa Çelebi'nin beylerbeyi yaptigi Mihaloglu Mehmed Bey'i tevkif ettirerek Tokat kalesine gönderdi. Öbür taraftan, ileride devletin basina büyük gaileler açacak olan Simavna kadisi oglu Bedreddin Mahmud'u fazl ve keremine hürmeten 1000 (bin) akça maas ile Iznik'te oturmaya memur eyledi.

Daha önce de belirtildigi gibi, cülûsunu tebrik için gelen çevre imparator ve hükümdarlarin elçilerini kabul ederek onlarla sulh içinde yasama teminati verdikten sonra Anadolu'ya geçer. Otuzbir veya otuziki günden beri muhasara ettigi Bursa'yi yakip yikan Karamanoglu'nu te'dib etmeden önce Ohri'den kaçip Izmir'e gelen ve Musa Çelebi'nin taraftari olan Aydinoglu Cüneyd Bey üzerine yürür. Bu arada Ayaslug (Selçuk)u zapt eden Cüneyd, Mehmed Çelebi'nin üzerine gelmekte oldugu haberini alir almaz kurtulusu kaçmakta bulur. Bunun üzerine Çelebi Mehmed, Menemen, Kayacik ve Nif (Kemalpasa) kalelerini alarak Cüneyd'in ailesinin içinde bulundugu Izmir kalesini kusatmaya baslar. Cüneyd'in tesebbüslerinden endiselenen civarin Türk ve hiristiyan beylikleri, donanmalarini göndermek suretiyle Mehmed Çelebi'nin yaninda Izmir muhasarasina katilip ona yardimci olmuslardi. Nitekim Izmir kalesi önüne gelen Rodos, Midilli ve Sakiz Hiristiyan donanmalari gibi, Mentese donanmasi da Mehmed Çelebi ile isbirligi yaparak Izmir'in zaptinda rol oynamislardi.

Bununla beraber ihtiyatî bir tedbir olmak üzere Izmir kalesinin surlarini yiktiran Çelebi Mehmed, ayni körfezde, sövalyeler tarafindan eski Izmir (Gavur Izmir) kalesinin yerinde yaptirilmakta olan kaleyi de bütün tehdid ve karsi koymalara ragmen yiktirmaktan çekinmemistir. Bununla beraber aradaki dostlugu büsbütün bozmak istemeyen Çelebi Sultan Mehmed, Rodos sövalyelerinin, Osmanli hakimiyeti altinda bulunan Mentese ilindeki

Halikarnas (Bodrum)'da Petronion kalesini yapmalarina müsaade etmisti.

Öte yandan Çelebi Sultan Mehmed, Cüneyd Bey'in annesinin ricasi üzerine onu affetmis ise de kendisine Anadolu'da degil, Rumeli'de Nigbolu sancak beyligini vermis, onun yerine de Aydin sancak beyi olarak Bulgar krali Sosmanos (Sisman)'un müslüman olan oglu Süleyman (eski adi: Alexandr)'i getirmistir. 816 (M. 1413) yilinda gerçeklesen bu hareket sonucunda, Cenevizlilerin Ege sahillerinde bulunan kolonilerinden Foça, Midilli ve Sakiz adalari, ekonomik bakimdan da Osmanlilar'la daha siki münasebetlerde bulunmus ve onlarin nüfuzu altina girmis oluyorlardi.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Sultan Ikinci Murat


Babasi Çelebi Sultan Mehmed
Annesi . Emine Hatun

Dogumu : 1402

Vefati .3 subat 1451

Saltanati : 1421 - 1451 (30) sene
 


Ikinci Murad, uzun boylu, beyaz tenli, dogan burunlu ve gayet güzel yüzlü bir padisahti. Çok güzel konusurdu. Kendisinin en büyük saadeti, Fatih Sultan Mehmed gibi esine ender rastlanacak ve çok kiymetli bir zatin babasi olmakti.Sultan Murad. süküneti ve huzurlu yasamayi arzu eden fakat icap ettigi takdirde gayet hareketli, cesur ve hiçbir seyden yilmayan bir kimse idi. Otuz senelik saltanati müddetince, memleketini çok büyük bir san ve serefle idare ederek, emri altinda bulunan herkeste, dindar. âdil ve lütufkâr bir padisah nâmi birakmistir.

Sultan ll. Murad çocuklugu Amasya'da geçti. 18 yasinda tahta çikti. Sâir ve hattatti.Çok iyi bir askerdi. Siirler yazmistir. Zamaninda Venedik donanmasiyla harbedildi. Selânik yeniden fethedildi. Düzmece Mustafa isyani oldu ve bu isyani bastirdi. 1422'de Istanbul'u muhasara etti. 1423'de Mora yeniden alindi. 1428'de Germiyan Beyligi Osmanlilara katildi. Venedik ve haçlilara karsi Güvercinlik zaferi kazanildi. 1430'da Selânik yeniden alindi. 1438'de Bosna'ya hakim olundu. 1439'da Belgrad muhasara edildi. 1443'de haçlilara karsi Izlâdi Derbendi zaferi kazanildi.1444 Temmuz'unda Segadin antlasmasi yapildi, fakat haçlilar sözlerinde durmadilar. Ikinci Murad küçük yastaki oglunu tahta çikarinca,ümide kapilarak Osmanli topraklarina girdiler.Oglu Ikinci Mehmed (Fatih) ordunun basina babasini baskumandan tayin etti. Kasim 1444'de Varna Zaferi kazanildi. Varna Zaferinden sonra Ikinci Murad tekrar tahta geçti. 1445'de Mora'ya ve Arnavutluga sefer açti. 1448 senesinin Ekiminde haçlilar yeniden saldirdilar.Bu defa da Ikinci Kosova Zaferi kazanildi. 1451 senesinde Sultan Murad bütün esirlerini saliverdi. 47 yasinda oldugu halde Edirne Sarayinda vefat etti. Vasiyeti üzerine Bursa'da Muradiye Camii yanina defnedildi. Mezarinin üzerini örtmemeyi, kenarlarina hafizlarin oturup Kur'an okuyabilmeleri için yerler yapilmasini ve Cuma günü mezara konulmasini vasiyet etmisti. Vasiyeti öylece yerine getirildi.Sultan Murad zamaninda memleketin bir çok yerlerinde, camiler, medreseler, saraylar ve köprüler yapilmistir. Bunlardan birisi Edirne'deki"Üç Serefeli Cami"dir. Cami'in yaninda bir medrese ve fakirler için bir imarethane mevcuttur. Yine Edirne'de "Muradiye Camii"ni bina ettirmistir. Bu caminin duvarlari ve mihrabi son derece güzel çinilerle süslenmistir. Bursa'daki "Muradiye Camii"ni ve Ergene Nehri üzerindeki 170 ayakli "Uzun Köprü"yü de Sultan Murad yaptirmistir.Silsile-i Sââdât-i Naksibendiyye'den, Hâce Yâkub Darhi (k.s.), ,Seyhi Emir Sultan, Haci Bayram Veli, Ibn-i Haceri Askalâni, Muhammediye kitabmin müellifi Yazicizâde Mühammed Efendi Ikinci Murad devrinde vefat eden büyüklerdir.

Erkek çocuklari : Fatih Sultan Mehmed, Ahmed, Alâaddin, Orhan, Hasan, Ahmed (ll.)

Kiz çocuklari : Sehzâde ve Fatma Hatun

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
II.Mehmed (Fatih Sultan Mehmed)



Babasi . Ikinci Sultan Murad
Annesi . Huma Hatun

Dogumu : 29 Mart 1432

Vefati . 3 Mays 1481

Saltanati : 1451 - 1481 (30) sene
 


Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanakli, kirmizi - beyaz tenli, kirik burunlu, kollari adaleli ve kuvvetli bir padisahti. Devrinin en büyük ulemasindan birisi idi. Yedi tane yabanci lisan bilirdi. Âlim, sâir

ve sanatkârlari toplar ve onlarla sohbetten çok hoslanirdi. Gayet sogukkanli ve cesurdu. Essiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacagi isler hususunda, en yakinlarina bile hiç birsey sizdirmazdi.Fatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti. Yikilmaz diye bilinen Bizans'i yikti. Istanbul'u fethetti.Ayasofya kilisesini câmiye çevirdi. Kryamete kadar câmi olarak kalmasini istedigi bu muhtesem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdirtti. (Bu,vekâlet Arsivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 )

1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanilan Ayasofya, 1934'de müze haline getirildi.Fatih, Enez'i, Galata ve Kefe'yi Osmanli topraklarina dahil etti. Limni, Imroz, Semendirek, Tasoz, Bozcaada ve Bogdan'i ald.Belgrad'i muhasara ettigi zaman çarpismaya bizzat katildi. Alnindan ve dizinden ciddi sekilde yaralandi. 1458'de Mora'yi kismen, bir sene sonra da Sirbistan'i tamamen aldi. 1461'de Amasra'yi ve Isfendiyar Ogullari Beyligini Osmanli topraklarina dahil etti. Trabzon Rum Imparatorlugunu ortadan kaldirdi. 1462'de Romariya, Yayçeve Midilli'yi aldi. 1463 senesinde Papa'nin büyük gayretleri ile toplanan ve savasa katilan herkesin alti aylik günahinin affolunacagi ilân edilen 20 devletin katildigi bir haçli ittifaki ile 16 sene savasti. 1463'de Bosna'yi fethetti ve Hersek'i de tabiiyeti altina aldi . 1466'da Konya ve Karaman'i aldi. Arnavutlugu tamamen Osmanli topraklarina katti. 1470'de Agriboz'u aldi.Uzun Hasan'i Otlukbeli savasinda kesinlikle yendi. Zafer sükranesi olarak kirkbin esiri salivererek, hürriyetlerine kavusturdu. 1476'da Bogdan'i Osmanli topraklarina katti. Otuz sene içinde tam yirmibes seferi bizzat kendisi idare etti. 900.000 bin kilometrekare olan topraklarini 2.214.000 kilometrekareye ykardi.Fatih Sultan Mehmed, Venedikliler tarofindan tertiplenen tam ondört suikastten kurtuldu. Son suikastten ise kurtulamadi. Venedikliler, bu büyük hükümdari, aslen bir yahudi olan Maesto Jakopo isimli bir doktor vasitasiyle zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular. Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçi doktor, Yakup Pasa ünvani ile sarayin doktorlari arasinda bulunuyordu.



Fatih Sultan Mehmed döneminde Osmanli haritasi

1481 Mayisinin üçüncü günü yine bir sefere çikmisken, Gebze'de ordugâhinda Persembe günü vefat etti. Papa, Büyük Hakanin ölümünde tam üç gün üç gece bütün kiliselerin çanlarini çaldirtarak sevinç ayinleri yaptirdi. Fatih 49 sene bir ay bes gün yasadi. Iki imparatorluk, dört krallik ve onbir prenslik yikan büyük hükümdarin cenaze namazi Fatih Camiinde Seyh Muslihiddin Mustafa Vefa Efendi Hazretleri kildirdi. Türbesi Fatih Camii yanindadir. (Allah rahmet eylesin.)

Fatih, Müslüman Türk Milletine yapmis oldugu büyük hizmetlerle, dünyanin en büyük hükümdarlarindan birisi oldugunu isbat etmistir. Istanbul gibi, cihanin bir incisi olan, bu muhtesem beldeyi Türk Milletine kazandirmistir. Yapmis oldugu çalismalar ile, memleketinde büyük çapta bir imar hareketini gerçeklestirmistir. Bugünün üniversitesi olan (Fatih Külliyesi)ni 1470 senesinde tamamlamis, Istanbul'u fethettigi zaman 8 tane kiliseyi camiye çevirmis, etrafindaki papaz odalarini da medrese yapmistir. Ayrica bir çok Anadolu kasabasinda da medreseler yaptirmistir.Hz. Eyyüb EI - Ensâri'nin (r.a.) kabri Fatih zamaninda kesfedildi. Delâil-i Hayrat müellifi Seyh Süleyman Cezuli ve Allame Ali Kiasi Fatih devrinde vefat ettiler.

Erkek çocuklari : Mustafa, Ikinci Bayezid, Cem, Korkud.

Kizi : Gevherhan Sultan.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Sultan II. Bayezid



Babasi . Fatih Sultan Mehmed
Annesi . Mükrime Hatun

Dogumu : 3 Aralik 1447

Vefati . 26 Mays 1512

Saltanati : 1481 - 1512 (31 ) sene
 


Ikinci Bayezid, uzun boylu, genis gögüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâ idi. Cesur ve atilgandi. Ayni zamanda çok halim, selim ve dinine bagli bir padisahti. Babasi Fatih Sultan Mehmed Han ilmi karsi büyük bir sevgi besledigi için, oglu Bayezid'e her seyden evvel kuvvetli bir tahsil vermeyi düsünmüstü. O devrin en meshur âlimlerinde ders okutturmus, bütün Islâmi ilimleri en iyi sekilde ögretmisti. Ikinci Bayezid, dinine çok bagli oldugu için kendisine (Bayezid Veli) denildi. Bayezid Veli, sâirleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi. Bayezid Veli çok alim bir zat idi. Arapça ve Farsçayi gayet iyi bilirdi. Islâmi ilimlerin yani sira matematik ve felsefe tahsili de yapmistir. Çagatay lehçesi ve Uygur alfabesini de ögrenmisti. Hattat ve bestekârdi. Avni mahlasiyla Siirler yazardi. Ulemâ ve sanatkârlar için ayrica bir para fonu ayirmisti.Bayezid Veli padisah olduktan sonra, kardesi Cem Sultan ile 14 sene mücadele etti.Kilye ve Akkerman'i fethetti. 1484 - 1485'de Misir Memlükleri ile harbe girdi. Devrinde Belgrad üçüncü defa kusatildi ve tarihte ender görülen Abdina Zaferi elde edildi. Denizden Ispanya'ya sefer açildi. Endülüs Müslüman Devletinin yardimina gönderilen bu donanma kiyi sehirlerine baskinlar düzenledi. Karsisina çikacak bir devlet olmadi. Osmanli Devleti tarihinde, akincilarin Avrupa'nin içlerine kadar akinlar düzenledigi devir bu devirdir. Venedik'i dahi bu akincilar istila edip, ta Varsova'ya kadar gittiler. 1483'de tarihin sayili deniz savaslarindan olan Sapienza Deniz Zaferi kazanildi. 1500'de Inabahti fethedildi. Koron, Modon ve Navarin kaleleri alindi.Anadolu'da basgösteren Sahkulu isyani bastirildi. Ogullarinin en kudretlisi olarak kabul ettigi Sehzade Selim'in israrli hareketleri karsisinda tahtindan ferâgat, etti. Dimetoka Sarayinda oturmak istedi ve bu maksatla yola çikti. Çok rahatsizdi. Dimetoka'ya varamadan Havsa kasabasinin Abalar köyünde vefat etti. Cenazesi kendi yaptirdigi Bayezid Camii türbesine defnedildi. 62 yasinda idi. Vefati duyulunca, en çok harp yaptigi Misir'da bile cenaze namazi kilindi. Tahta çiktiginda 2.214.000 km. kare olan Osmanli topraklarini 2.375.000 km. Kareye kardi.Veziri Azamlari (Basbakanlari): Koca Davut Pasa, Hadim Ali Pasa, Hersekzade Ahmed Pasa, Ikinci Ibrahim Pasa, Ishak Pasa ve bir yanginda ölen Mesih Pasa.Seyhülislâmlari : Molla Gürani, Molla Abdülkerim ve Zembilli Ali Efendi.Kaptan-i Deryalari : Küçük Davud Pasa,Hersekzade Ahmed Pasa, Iskender Bey, Haci Mesih Pasa, Güvegi Sinan Pasa ve Karanisanci Vezir Davud Pasa.

Silsile-i Saâdât-i Naksibandiyye'den Hâce Ubeydullah Ahrar (k.s.) Mimar Ibrahim Tennuri Kayseri, Seyh Abdullah Ilâhi, Mevlanâ Abdurrahman Câmi, Seyh Ebu'I Vefa. Kesteli,Seyh Seyyid Ahmed Neccâri, Seyh Niyazi, (Haci Halife) ve Abdullah Esref Izniki Ikinci Bayezid devrinde vefat etmis büyüklerdir.

Erkek çocuklari : Mahmud, Ahmed, Sehinsah, Yavuz Sultan Selim, Mehmed. Korkud, Abdullah, Alimsah.

Kiz Çocuklari : Aynisah, Gevher Mülük Sultan, Hatice Sultan, Selçuk ve Hüma Hatun.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Yavuz Sultan Selim

Babasi . Ikinci Bayezid
Annesi . Gülbahar Hatun

Dogumu : 10 Ekim 1470

Vefati . 22 Eylül 1520

Saltanati : 1512 - 1520 (8) sene
 


Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, genis omuzlu, kalin kemikli ve omuzlari arasi genis yuvarlak basli, kirmizi yüzlü ve çatik kasli,uzun biyikli yigit bir padisah idi. Sert tabiatli ve cesurdu. Bu yüzden muharebeyi Cok severdi. Kuvvetli bir ilim tahsili yapmisti. Edebiyata meraki vardi. Bir çok Farsça Siirler yazmistir.Siirleri en yüksek bir divan sâiri kadar kuvvetlidir. Genis bir kültür ve siyasete sahipti.Harpten hoslanmakla beraber Cok ince bir ruha da sahipti.Iran'a yaptigi seferde Sah Ismail'i 12 saatte perisan etti. Sah Ismail'in iki karisi da esir oldu. Ordugâhtaki hazine ve altin taht ele geçirildi. Iran'in o zamanki bassehri Tebriz'e girdi. 2500 km.lik bir yolu yürüyerek gelip böyle parlak bir zafer kazanmak tarihte esine az rastlanir seylerdendir.Adana, Gaziantep, Hatay, Urfa, Diyarbakir, Mardin, Sürt, Mus, Bingöl, Bitlis, Tunceli vilâyetlerini Osmanli topraklarina katti. Dulkadir Beyligi'ni, Musul, Kerkük ve Erbil'i Osmanli hudutlarina dahil etti. Eyyübi Melikligi'ni aldi.1516'da Misir seferine çikti. 27 Temmuz'da Ramazanogullari Beyligi'ni ilhak etti. 24 Agustos'ta Misir Memlükleri ile Mercidabik Ovasinda karsilasti. Memlükleri kesin bir sekilde maglub etti. 28 Agustos'ta Haleb'e girdi. 29 Agustos 1516'da bütün mukaddes emanetler Istanbul'a getirildi. Suriye, Lübnan ve Filistin tamamen fethedildi.Kendi zamanina gelinceye kadar hiçbir hükümdarin göze alamadigi bir isi yapti ki,koskoca Sina Çölü'nü 13 günde geçti. Birinci Cihan Harbinde, yeni teknigin verdigi imkânlarla bu çöl 11 günde geçilebilmistir. (Türkiye Tarihi, Yilmaz Öztuna, Hayat Yayinlari) 22 Ocak 1517'de Memlükleri Ridaniye'de tekrar yendi ve Kahire fethedildi. Yavuz, Memlük sultaninin cenazesini bizzat omuzlarinda tasidi.Kahire'nin fethinden sonra Istanbul'a gelen Misir ulemâsi ile, Türk ulemâsi Yavuz'un halife olmasini kararlastirdi. Daha sonra Halife Üçüncü Mütevekkil Ayasofya Camiinde minbere çikarak Yavuz'un hilâfetini ilân etti. Mütevazi hükümdar, her ögün yemekte tek çesit yemek yerdi ve agaçtan tabaklar kullanirdi. 22 Eylül 1520'de Aslan Pençesi denilen bir çiban sebebi ile vefat etti. Hayatinin son dakikalarinda Yasin-i Serif okuyordu. Oglu Kanüni Süleyman, Fatih Cami'inde namazini kildiktan sonra, Sultan Selim Cami avlusundaki türbeye defnettirdi. (Allah rahmet eylesin.)Tahti devraldiginda 2.375.000 km. kare olan Osmanli topraklarini 6.557.000 km. kareye çikarmistir. Bu büyük fütuhati ise sadece 4 seneye sigdirmistir.Mevahib sahibi Seyh Imam Ahmed Kastalâni, Emir Buhâri ve Reisü'I Hattâtiyn Seyh Hamdullah, Yavuz Sultan Selim zamaninda vefat eden sahsiyetlerdir.

Erkek çocugu : Kanüni Sultan Süleyman.

Kiz çocugu : Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Sah Sultan.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
Kanuni Sultan Süleyman



Babasi . Yavuz Sultan Selim
Annesi . Hafsa Hatun

Dogumu : 27 Nisan 1495

&127; etati . 7 Eylül 1566

Saltanati : 1520 - 1566 (46) sene
 


Kanüni Sultan Süleyman, Trabzon'da dünyaya geldi. O sirada babasi orada vali idi. Babasi O'nu küçük yastan itibaren çok titiz bir sekilde yetistirmeye basladi ve emsali görülmeyen bir terbiye ve tahsil ile yetistirildi. 26 yasinda padisah oldu. Çok ciddi ve vakurdu. Teenni ile hareket ederdi. Yapacagi isler hakkinda hiç acele etmez, gayet genis düsünür ve verdigi emirden geri dönmezdi. Is basina getirecegi adamlarin kabiliyet derecelerine göre vazife verirdi. Kanüni'nin yüzü yuvarlak, gözleri elâ, kaslari arasi biraz açik, dogan burunlu, uzun boylu ve seyrek sakalli idi. Azim ve irade sahibiydi. Devri Türk hakimiyetinin kemale ulastigi bir devir olmustur.Kendisine Kanüni denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden degil, mevcut kanunlari yazdirtip çok siki bir sekilde tatbik etmesinden dolayidir. Zamaninda Ingiltere Krali . Vlll. Henri,Istanbul'a bir heyet gönderip, adalet mekanizmasinin nasil isledigini tetkik ettirerek kendi memleketine örnek almistir.Avrupâ tarihçilerinin Muhtesem Süleyman dedikleri büyük hükümdar, büyük dedesi Fatih gibi sayisiz seferlere bizzat kendisi istirak etmistir.Zamaninda cereyan eden mühim hadiselerden bazilari sunlardir :1522 senesinde Rodos'u aldi. Fransa KraIinin yardim istegini kabul ederek Alman Imparatoruna bir mektup yazdi ve Alman Imparatoru, Birinci François'i serbest birakti.1526'da Mohaç Muharebesi ile Macaristann ortadan kaldirdi. Budapeste'yi fethetti.1529'da Viyana'yi kusatti. 1532'de Avusturya seferine çikti. 1533'te Almanya ile anlasma imzalandi. 1537'de Otranto fethedildi. Ancak, Venedik Savasi sebebiyle daha sonra ordu Otranto'dan çekildi. 1543'de Estergon, Istoini ve Belgrad'i fethetti.Barbaros kardesler Akdeniz'de yenmedik donanma birakmadilar ve Kuzey Afrika'yi alarak Osmanli topraklarina bagladilar. Kirim Hanlari, Moskova'ya kadar ilerlediler.Hint Okyanusu'na donanma gönderilerek oradaki müslümanlara yardimlarda bulunuldu.Sudan ve Habesistan'da fetihler yapildi.1548'de Tebriz dördüncü defa alindi.Osmanlilarin en büyüklerinden birisi olan Muhtesem Padisah 7 Eylül 1566 günü savas meydaninda iken ahiret âlemine irtihal etti. Oanda Zigetvar kusatmasini idare ediyordu. Vefatinda 71 yasini 4 ay 10 gün geçiyordu. 46 sene padisahlik yapti. Büyük bir devlet adami ve ünlü bir sairdi. Meshur siirlerinden birisi sudur:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.

Olmaya devlet cihanda, bir nefes sihhat gibi.

Saltanat dedikleri bir cihân kavgasidir.

Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi.

Babasindan 6.557.000 km. kare olarak devraldigi Imparatorlugun topraklarini, 14.893.000 km. kareye çikarmisti.Cenaze namazini Seyhülislâm Ebussuud Efendi ve Nakibü'I - Esraf Taskentli Muhterem Efendi kildirmistir. Süleymaniye Camii avlusundaki türbesinde gömülüdür. (Allah rahmet eylesin.)

Silsile-i Saadâd'tan Hâce Muhammed Zâhid Bedahsi (k.s.) Hazretleri, Seyh Sünbül Sinan, Ibrahim Gülseni, Seyh Hamidullah'in oglu Hattat Mustafa'Dede, Kara Davud, Beyzavi'ye hasiye yazan Seyhzade, Humayünnâme sahibi Alâaddin, Mülteka sahibi Ibrahim Halebi, Sahidi Ibrahim Dede, Ahteri sahibi Mustafa Efendi,Lügat sahibi Nimetullah Efendi, Seyh Merkez Efendi, Kirklardan Hizir Efendi ve Isbah müellifi Ibni Neciym, Kanüni devrinde yasamis ve yine o devirde vefat etmis büyüklerdir.

Erkek çocuklari : Ikinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa.

Kiz çocuklari : Mihrimah Sultan, Raziye Sultan.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
II. SELîM ve Dönemi





Osmanlı pâdişâhlarının on birincisi ve İslâm halîfelerinin yetmiş altıncısı. Kânûnî Sultan Süleyman Hanın oğlu olup, 28 Mayıs 1524 senesinde Hürrem Haseki Sultandan doğdu. Şehzâdeliğinde mükemmel bir tahsil ve terbiye gördü. Devlet idâresi ve teşkilâtını iyice öğrenmesi için Anadolu’nun çeşitli vilâyetlerinde sancak beyliği yaptı. Vâlilik yıllarında tahsile devâm edip, bilgi ve kültürünü arttırdı. Çok kuvvetli bir kültür seviyesine sâhip oldu. İlim ve sohbet meclislerinde çok bulunurdu.

Sultan Süleyman Han (1520-1566), Macaristan seferine çıkıp, Zigetvar Kalesinin fethi öncesinde vefât edince, Pâdişâhın ölümünü gizli tutan Vezîriâzam Sokullu Mehmed Paşa, veliaht Selim’e haber göndererek saltanata dâvet etti. Bu sırada Kütahya Sancakbeyliğinde bulunan Selim Han, sür’atle İstanbul’a gelerek 30 Eylül 1566 târihinde tahta çıktı.

Sultan Selim Han, Osmanlı pâdişâhı olmasıyla devlet idâresine ve orduya ehil devlet adamları ve kumandanlar tâyin edip, eskilerden bir kısmını da yerinde bıraktı. Vezîriâzam Sokullu Mehmed Paşayı vazîfesinde bırakması devlet idâresi ve îmâr faâliyetlerinin devâmında isâbetli oldu.22 Haziran 1567’de Edirne’ye geçen Selim Han, burada çeşitli devletlerin elçilerini kabul etti. Bu elçilerden özellikle zamânın kudretli devletleri sayılan ve çok değerli hediyelerle gelen Avusturya ve Almanya elçileri dikkat çekiyordu. Çünkü Osmanlı Devleti, Kânûnî Sultan Süleyman Han devrinde, devamlı bu iki devletle mücâdele hâlinde bulunmuş ve her iki devlet de Osmanlı Devletinin askerî kuvvet ve kudreti karşısında kaybolup ezilmişti. Şimdiyse yeni bir hükümdar tahta geçiyordu. İki devletin en büyük endişesi ve merâkı, yeni hükümdârın güdeceği siyâsetti. Dedesi Yavuz Selim Han gibi bir doğu siyâseti tâkip ederek İran üzerine mi, yoksa babası gibi Avrupa yakasına mı yüklenecekti? Her iki devlet de, en azından yeni Sultanın siyâseti belli oluncaya kadar Türk ordularını kendi ülkelerinden uzaklaştırmak için, Osmanlı Devletiyle derhâl bir sulh akdine büyük ehemmiyet vermekteydi. Selim Han, uzun görüşmelerden sonra, Avusturya ile sekiz yıllığına antlaşma imzâladı (17 Şubat 1567). Buna göre, Kânûnî’nin Zigetvar Seferinde fethettiği yerler Osmanlı Devletinde kalacak, Avusturya İmparatoru her seneOsmanlı Devletine 30.000 Macar altını vergi verecekti. Ayrıca iki devlet de birbirlerinin haklarına riâyet edecekler ve sınır boylarına saldırılarda bulunmayacaklardı. Bu arada iki devlet arasında çıkması muhtemel hudut anlaşmazlıkları, Osmanlı Devletinin Budin, Avusturya’nın da Macaristan vâlisi arasında görüşülüp hâlledilecekti. Avusturya ile antlaşma imzâlayan Selim Han, birkaç gün sonra da İran elçisi Şahkulu Hanın, Kânûnî SultanSüleyman Han devrinde imzâlanan Amasya Sulhünün yenilenmesi ricâlarını kabul etti.

Bu sırada Yemen’de Zeydî İmâmı Topal Mutahhar’ın ayaklanması ortaya çıktı. Kısa zamanda bu ülkenin hemen tamâmı isyâncıların eline geçti. Topal Mutahhar sâhile kadar inip Muhâ’yı aldı. Osmanlı kuvvetleri Zebîd’de zorlukla tutundular. İmâm Mutahhar, Zebîd’i de sıkıştırmaya başlayınca, Osmanlı birlikleri çok kötü bir vaziyete düştüler. Bu durum üzerine Yemen’e önce Özdemiroğlu Osman Paşa ve ordudan Koca Sinân Paşayı serdâr olarak gönderen Selim Han, Yemen’in yeniden devlete bağlılığını sağladı.

Yemen meselesi çıktığı yıllarda, Büyük Okyanus ile Hind Okyanusu arasında bulunan Sumatra adası, Malaka Yarımadası ve bir takım küçük adalara hâkim olan Müslüman Açe Sultanlığından bir elçi gelmişti. Uzun yıllardan beri Hind Denizinde faaliyette bulunan Portekizliler çok zengin tabiî kaynaklara sâhip olan bu adalara göz dikmişler ve Açe Müslüman Sultanlığının istiklâlini tehdit etmeye başlamışlardı. Açe Sultanı Alâeddîn Şâh, devrin cihân devleti ve bütün Müslümanların hâmisi durumunda olan Osmanlı Devletinden top, topçu, silâh ve askerî mütehassıslar ve bilhassa istihkâm mühendisleri istiyordu. Fakat bu sırada Yemen İsyânı çıktığından yardım geciktirilmişti. Selim Han, 1569’da bu uzak sefer için Kızıldeniz Kaptanı Kurdoğlu Hayreddîn Hızır Reis’i memur etti. Bu değerli amirâl, Zeydîlerin eline geçenAden’i kurtardıktan sonra, 22 gemilik bir filoyla hareket etti. Berâberinde muhtelif usta, birçok top, asker, silâh, mühimmat ve yüzlerce gönüllü levend ve topçuyu Açe Sultânına teslim etti. Gelen Türkler buraya yerleştiler. Bunların kurduğu donanma ile Açeliler mühim fütuhatta bulundular. Açeliler, Türk toplarını ve bayraklarını zamânımıza kadar kutsal bir hâtıra olarak sakladılar. Bu sûretle Osmanlı Devletinin tesir alanıUzakdoğu’ya, Güneydoğu Asya ve Endonezya’ya dayandı.

1569’da Rusya’nın Hazar kıyılarındaki ilerlemelerinin önünü almak, Astırhan’ı kurtarmak ayrıca İran üzerine yapılacak seferlerde Hazar Denizi vâsıtasıyla askere kısa zamanda zahîre ve harp malzemesi yetiştirebilmeyi sağlamak gâyesiyle Volga Nehri ile Don Nehirlerinin birbirlerine çok yaklaştıkları bir noktada kanal açma teşebbüsüne girişildi. Ancak kış mevsiminin gelmesi üzerine çalışmalar tamamlanamadı. Ertesi yıl da İran ile Rusya’nın Kırım Hânını kandırmaları yüzünden, tekrar işbaşı yapılamadığından bu büyük teşebbüs gerçekleştirilemedi.

1569 Haziran ayında İskenderiye yakınlarında Nil teknelerinin yolunu kesen Venedik korsanlarının Müslümanları esir alıp Kıbrıs’ta satmaları olayına çok hiddetlenen Selim Han, derhâl Venedik’e bir elçi göndererek Kıbrıs’ın Osmanlı Devletine terkini istedi. Bu isteğin Venedik tarafından reddi üzerine sefer hazırlıklarına başlandı.

Aslında Kıbrıs’ın Osmanlı Devletince fethini mecbûrî kılan birçok sebep vardı. Osmanlı Devletini, hâkimiyeti altındaki Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine ulaştıran kara yollarının, uzun, yorucu ve yetersiz olmasına karşılık, Kıbrıs üzerinden bu ülkelere her türlü lojistik destekler daha çabuk, rahat ve ekonomik olarak ulaştırılabilirdi. Ancak Kıbrıs’ın, büyük deniz gücüne sâhip Venedik Cumhûriyetinin elinde bulunması bu imkânı ortadan kaldırmaktaydı. Ayrıca Kıbrıs veya yakınlarından geçen Osmanlı ticâret ve hacıları taşıyan yolcu gemileri, Akdeniz’de Hıristiyan korsanları tarafından vurularak soyuluyor, Venedik de bu korsanları himâye ediyordu.

İkinci Selim Han, hazırlıkları bitirdikten sonra, Kıbrıs serdârlığına Lala Mustafa Paşayı tâyin etti ve 15 Mayıs 1570’te donanma İstanbul’dan ayrıldı. Lala Mustafa Paşa, bütün Avrupa devletlerinin Venedik’e yardım etmelerine rağmen, şiddetli çarpışmalar sonunda 8 Eylül 1570’te Lefkoşe’yi 1 Ağustos 1571’de de Magosa’yı alarak Kıbrıs’ın fethini tamamladı.

Osmanlı askerinin Kıbrıs’a çıkması sırasında Venedik bütün Avrupa devletlerinden yardım istedi. Bunun üzerine Papa V. Piyer’in yoğun faaliyetleri netîcesinde İspanya Kralı II. Filip ve Malta Şövalyeleriyle Venedik arasında bir ittifak kuruldu. Bu ittifaka, Toskana, Ceneviz, Savoia ve Ferrara gibi küçük Hıristiyan devletçikleri de katıldı. İspanyol KralıFilip’in kardeşi Don Juan’ın komutasındaki 206 gemiden meydana gelen Haçlı donanması, 6 Ekim 1571’de İnebahtı önlerinde görüldü. Osmanlı harp meclisinde Kılıç Ali Paşanın şiddetli muhâlefetine rağmen, Kapdân-ı deryâ Müezzinzâde Ali Paşa, donanmada cenkçi ve kürekçi noksanlığını göz önünde bulundurmadan, düşmana saldırılması yönünde karar aldı. 7 Ekim’de başlayan muhârebe sonunda, Osmanlı donanması büyük bir yenilgiye uğradı. Sâdece sağ kanadı komuta eden Kılıç Ali Paşa, Düşmanın sol kanadındaki Malta donanmasını yok edip kayıp vermeden bölgeden çekildi.

Bu başarı Hıristiyanlara hiçbir kâr getirmedi. Hıristiyanlar kazandıkları bu zaferin şerefine heykeller dikmekle meşgûlken, bizzat Selim Hanın emriyle hummalı bir çalışma içine giren Osmanlı tersâneleri, 1571-72 kışı içinde İnebahtı’da kaybettiğinden daha büyük bir donanma vücûda getirdi. Müezzinzâde’nin eliyle kaptan-ı deryâlığa getirilen Kılıç Ali Paşa, 13 Haziran 1572’de büyük bir donanmayla İstanbul’dan ayrıldı. İnebahtı’da gâlip gelmelerine rağmen, donanmaları çok yıpranmış ve bir hayli de asker kaybetmiş olan müttefikler, kendilerini toparlayıp galibiyetin meyvelerini toplamak niyetindeyken bu müthiş Osmanlı donanmasının Akdeniz’de görünmesi, büyük bir şaşkınlıkla karşılandı. Müttefik donanması, Osmanlı donanmasının karşısına çıkmaya cesâret edemedi. İttifaktan ayrılan Venedik, Fransa aracılığıyla barış istedi. 7 Mart 1573’te imzâladığı antlaşma ile Kıbrıs’ın Osmanlı Devletine âit olduğunu kabul etti. Kânûnî devrinden beri vermekte olduğu yıllık 500 duka haraç, 1500 dukaya çıkarıldı. Ayrıca Kıbrıs Seferinin tazminâtı olarak üç senede ödenmek üzere üç yüz bin duka altını vermeyi taahhüt etti.

Kıbrıs’ın fethinden sonra Kırım Hanına bir miktar asker ve top gönderen Selim Han, 1569’da Astırahan Seferi başarısızlığını telâfi etmek ve daha fazla genişlememeleri için gözdağı vermek üzere Rusya içlerine bir sefer düzenlenmesini emretti. Nitekim 1571 baharında harekete geçen Devlet Giray Han, 120.000 kişilik süvârîden meydana gelen ordusu ileRusya üzerine yürüdü. Çok sür’atli hareket eden Devlet Giray, yaptığı muhârebelerde Rus ordularını on binlerce zâyiât verdirerek dağıttı ve Moskova’ya girdi. 150.000 esirle Kırım’a dönen Devlet Giray Han, bu zaferi üzerine Taht-alan lakabıyla anıldı. Ertesi yıl tekrar sefere çıkan Devlet Giray Han, Oka Nehrine kadar uzandı. Bu başarıları üzerine İkinci Selim Han, murassâ kılıcı, hil’at ve nâme-i hümâyûn göndererek Devlet Giray’ı tebrik etti. Çar, Osmanlı Devletine bağlı Kırım Hanlığıyla, yılda 60.000 altın vergi vermeyi kabûl ederek barış yaptı.

1574 yılında Boğdan Voyvodası Loan celCumplit isyân ederek, Lehistan’ın da yardımıyla Tuna’nın batı kıyısındaki İbrâil, Dinyester’in güney kıyısındaki Bender ve Dinyester boyundaki Akkerman gibi mühim kaleleri ele geçirdi. Üzerine gönderilen ve küçük Türk birlikleriyle desteklenmiş olan Eflak Voyvodasını yendi. Bunun üzerine Selim Han, Üçüncü Vezir Ahmed Paşa ve Kırım Hanı Âdil Giray’ı isyânı bastırmakla görevlendirdi. Kısa zamanda bölgeye giden Ahmed Paşa ve Âdil Giray Han, Tuna’nın güneyinde üç gün süren kanlı muhârebeler sonunda, âsîleri ve onlara yardım eden Lehistan kuvvetlerini imhâ ettiler (9 Haziran 1574). Âsi Voyvoda da yakalanarak cezâlandırıldı ve yerine Petru Şiopul tâyin edildi.

İkinci Selim Hanın ilgilendiği işlerden biri de Tunus meselesi’ydi. İspanya’nın Tunus’tan bir türlü elini çekmemesi bu devletle harp hâlinin devâm etmesine sebep oluyordu. Osmanlı donanması, Kıbrıs Seferine çıktığı sırada, Cezâyir beylerbeyi olan Uluç (Kılıç) Ali Paşa da Tunus üzerine yürümüş ve 30.000 kişilik kuvvetle karşısına çıkan Hafsî Sultânı Mevlây Hamîd’i yenip, ikinci defâ fethetmişti. Fakat kendi yanında fazla bir kuvvet bulunmadığı gibi, bu arada Kıbrıs Seferine katılma emri de aldığından, Tunus’a Ramazan Beyi bırakarak donanmasıyla birlikte Kıbrıs Seferine katılmıştı.

Kaptan-ı deryânın bölgeden uzaklaşmasından sonra, İspanya Kralı Don Juan büyük bir donanmayla Tunus üzerine yürüdü. Direndiği takdirde İspanyolların sivil halka karşı katliâma girişeceklerini anlayan Ramazan Bey, Kayrevân’a çekildi ve bu sûretle Tunus bir kere daha İspanyolların eline geçmiş oldu (Ekim 1573). Don Juan, Tunus hükümdârlığını kendi taraftârı Mevlây Muhammed’e verip bir miktar da asker bırakıp İspanya’ya döndü.

Cezâyir ve Trablusgarb Osmanlı Devletinin elinde olduğu hâlde, ikisinin ortasında bulunan ve stratejik ehemmiyeti büyük olan Tunus’un, İspanyol hâkimiyeti altında halka zulüm eden kukla bir hükûmet elinde olması, Akdeniz’de hâkimiyeti elinde bulunduran Türk donanması için tehlikeydi. Bu sebeple İkinci SelimHan, Tunus işinin kökünden hâlledilmesi için emir verdi. Kapdân-ı deryâ Kılıç Ali Paşa, yanında kara ordusu serdârı Koca Sinan Paşa olduğu hâlde Tunus’a hareket etti (15 Mayıs 1574). Navarin üzerinden Sicilya sularına geçen donanma, Messina havâlisini de vurduktan sonra, Tunus üzerine yürüdü. İki yüz ellinin üzerinde harp gemisi ve kırk-elli bin civârında askerden meydana gelen muhteşem Osmanlı donanması, Tunus önlerine gelir gelmez derhâl Halk-ul-Vâd Kalesi yakınına çıkarma yaptı. Koca Sinân Paşa kendisi Halk-ul-Vâd’ı kuşatırken, Trablusgarb Beylerbeyi Mustafa Paşa ile eski Tunus Beylerbeyi Haydar Paşayı Tunus Gölü ile şehir arasında bulunan Bastiyon Kalesini fethe memur etti.

Tunus’un yıllardan beri İspanyollar tarafından tahkim edilerek hiçbir sûretle zaptedilemez diye öğündükleri Halk-ul-Vad, Osmanlı ordusuna ancak otuz üç gün mukâvemet etti. 24 Ağustosta kale fethedilip Mevlây Muhammed’le kale komutanı Don Pietro Cerrera esir edilerek İstanbul’a gönderildi.

13 Eylülde Bastion Kalesinin de fethiyle Tunus tamâmen ele geçti. Tunus, aynen Cezâyir ve Trablusgarb gibi bir eyâlet hâline getirildi ve beylerbeyliğine Ramazan Paşa tâyin edildi. Böylece Tunus’ta üç asırdan fazla sürecek olan Osmanlı idâresi başladı.

Tunus meselesinin hâlledilmesinden yaklaşık bir ay sonra; Osmanlı Devletiyle Almanya arasında Zigetvar Seferinden sonra 17 Şubat 1568’de yapılan antlaşma, 4 Aralık 1574’te yenilenerek, sekiz sene uzatıldı. Bu antlaşmadan hemen sonra rahatsızlanan İkinci Selim Han, 15 Aralık 1574’te vefât etti. Mîmar Sinân’a Ayasofya Câmii avlusunda yaptırdığı türbeye defnedildi.

İkinci Selim Han, uzuna yakın orta boylu, açık alınlı, elâ gözlü ve sarışındı. Avcılık ve yay çekmede fevkalâde mahâretli olup, zamânında ondan daha kuvvetli yay çeken yoktu. Babası Kânûnî Sultan Süleymân devrinde birçok savaşa katılmakla berâber, tahta geçtikten sonra sefere çıkmadı. Çünkü devrindeki seferler umûmiyetle büyük deniz seferleri olup bu seferlere de pâdişâhın kumanda etmesi âdet değildi. Tecrübeli ve bilgili bir vezir olan Sokullu Mehmed Paşayı hükûmet işlerinde tamâmen serbest bırakmakla berâber, lüzumlu gördüğü birkaç meselede duruma müdâhale etmiştir. Âlimlere büyük hürmet göstermiş, çok sevdiği büyük âlim Ebüssü’ûd Efendiyi vefâtına kadar meşîhat (şeyhülislâmlık) makâmında tutmuştur. Cülûs bahşişinin ilmiye sınıfına da verilmesi âdetini ilk defâ İkinci Selim Han çıkarmıştır.

İkinci Selim, Kânûnî Sultan Süleyman Hanın bütün şehzâdeleri gibi çok iyi tahsil görmüştü. Dîvân sâhibi değerli bir şâirdi. Selim ve Selîmî mahlaslarıyla yazdığı şiirler çok beğenilmektedir. Yahyâ Kemâl’in; "Bir beyti bir de câmi-i mâ’mûru var" diye övdüğü;

Biz bülbül-i muhrık dem-i şekvâ-yı firâkiz

Âteş kesilir geçse sabâ gülşenimizden

beyti, bütün Türk şiirinin en güzel beyitlerinden biri sayılmaktadır.İkinci Selim aynı zamanda îmârcı bir pâdişâhtır. Kısa süren saltanat döneminde Türk ve dünyâ sanatının şâheseri sayılan Edirne Selimiye Câmii’ni inşâ ettirmiştir. Tâmire muhtaç olan Ayasofya Câmiini yaptırdığı istinâd duvarlarıyla tahkim ettirerek günümüze kadar gelmesini sağladığı gibi, iki minâre eklemiş, yanına iki de medrese yaptırarak külliye hâline getirmiştir. Bunlardan başka Mekke-i mükerremenin su yollarının tâmiri, Mescid-i Harâm’ın mermer kubbelerle tezyini, Lefkoşe Selimiye Câmii, Azîz Efendi tekkesi, Navarin limanına hâkim bir mevkiye yaptırdığı kule, hayrâtı arasındadır.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
SULTAN ÜÇÜNCÜ MURAD
1574 – 1595

Sultan Üçüncü Murad 4 Temmuz 1546 günü Manisa'nın Bozdağ yaylasında dünyaya geldi. Babası, Sultan İkinci Selim, annesi Afife Nur Banu Sultan'dur. Annesi Venediklidir. Sultan Üçüncü Murad orta boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı, ela gözlü ve beyaz tenli bir  padişahtı. Çok cömertti ve insanlara yardım etmeyi çok severdi.

Merhametli bir kişiliğe sahip olan Sultan Üçüncü Murad, Arapça ve Farsçayı çok iyi konuşurdu. Babasının 1558 yılında, Manisa sancak beyliğinden Karaman valiliğine tayin edilmesi üzerine, dedesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından Alaşehir sancakbeyliğine tayin edildi. Babası Sultan İkinci Selim padişah olduktan sonra da tekrar Manisa sancakbeyliğine atandı.

Şehzadeliği sırasında bulunduğu Manisa'da devrin en değerli ulemasından dersler aldı. Osmanlı padişahları içinde en alim padişahlardan birisidir. Babası Sultan İkinci Selim'in vefatı üzerine Manisa'dan İstanbul'a gelerek 22 Aralık 1574 tarihinde tahta geçti. Ancak o da babası Sultan İkinci Selim gibi devlet işlerine fazla müdahil olmadı. Bürokrasi ve hükümet daha ziyade Sokullu Mehmed Paşa tarafından idare edildi. Bunda Sokullu'nun tecrübe ve dirayeti ile Sultan İkinci Murad'ın idare tarzı büyük rol oynamıştır.

İçkiye ve eğlence meclislerine düşkün olan Sultan Üçüncü Murad, saltanatı boyunca İstanbul'dan hiç çıkmadı ve saraydaki kadınların etkisinde kaldı. Daha sonraki yıllarda Osmanlı İmparatorluğunun bir devrini etkileyecek olan kadınlar saltanatı onun devrinde başladı. 29 yaşında çıktığı tahtta 20 yıl kalan Sultan Üçüncü Murad 16 Ocak 1595 tarihinde felç geçirdi ve vefat etti. Ayasofya Camii'nin avlusuna defnedildi.

Sokullu Mehmed Paşa'nın ağırlığını hissettirdiği III. Murad döneminde, Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına ulaştı. Babası İkinci Selim'den devraldığı 15. 162.151 km kare ülke toprağını, 19.902.000 km kareye çıkardı.

İngilizlerle de dostane ilişkiler geliştirildi. İlk İngiliz Kapitülasyonunun verilmesiyle İstanbul'a daimi İngiliz elçisi gönderildi. Papa'nın Katolik Avrupa'da kurabileceği haçlı ittifakına karşı Protestan İngiltere ile ilişkiler geliştirildi. Daha sonra bu ittifaka Hollanda da dahil edilecektir. Devlet işlerini Sokullu'ya devreden Sultan Üçüncü Murad zamanında, sarayda kadınlar devlet işlerine çokça karışmaya başladılar ve bu durum Sokullu'nun ölümünden sonra da artarak devam etti.

Erkek Çocukları: Üçüncü Mehmed, Selim Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah, Abdurrahman, Abdullah, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemşah, Yusuf, Hüseryin , Korkud, Ali, İshak, Ömer, Alaüddin, Davud.
Kız Çocukları: Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Fahriye Sultan.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
SULTAN ÜÇÜNCÜ MEHMED
27 Ocak 1595 – 1603



Sultan Üçüncü Mehmed 26 Mayıs 1566'da Manisa'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Murad, annesi Safiye Sultan'dır. İsmini, Fatih Sultan Mehmed'e benzemesi için, büyük dedesi Kanuni Sultan Süleyman koydu. Orta boylu, kumral saçlı ve güzel yüzlüydü. Çok kuvvetli bir ilim tahsili yaptı ve Tacüt-Tevarih yazarı Hoca Sadeddin Efendi'den dersler aldı. Sultan Üçüncü Mehmed, 1583'te Manisa sancakbeyliğine tayin edildi. 1595 yılının Ocak ayına kadar görev yaptığı Manisa'dan, babasının ölüm haberi üzerine hareket ederek, 27 Ocak 1595 tarihinde geldiği İstanbul'da Osmanlı tahtına oturdu.

Sultan Üçüncü Mehmed annesini çok sever, sayar ve dinlerdi. Bundan yararlanan annesi Safiye Sultan, Osmanlı sarayında hakimiyet kurdu. Bazı konularda padişahı zorlayıp istediğini yaptırıyor, bu da devlet işlerinde karışıklıklara sebep oluyordu. Dinine çok bağlı ve tasavvufa da son derece meraklıydı. Hz. Muhammed'in (S.A.V) ismi anılınca, saygısından derhal ayağa kalkardı. Üçüncü Mehmed devri duraklama dönemine rastlar. Sultan Üçüncü Mehmed, kolayca üzüntüye kapılır, yemekten, içmekten kesilirdi. Celali isyanları ve İran savaşlarının çok uzun sürmesi onu büyük üzüntü içinde bıraktı. İçkiyi sıkı bir şekilde yasaklayıp, bütün gizli meyhaneleri kapattırdı.

Erkek Çocukları: Birinci Ahmed, Birinci Mustafa, Selim, Mahmud

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
SULTAN BİRİNCİ AHMED
21 Aralık 1603 - 1617



Sultan Birinci Ahmed 18 Nisan 1590 günü Manisa'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan'dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsça'yı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç kullanmak, ata binmek gibi savaş ve askerlik alanlarında çok usta olan Sultan Birinci Ahmed, ava ve cirit oyununa çok düşkündü. Çok sade giyinirdi. Babası Sultan Üçüncü Mehmed'in vefatı üzerine 21 Aralık 1603'te Eyüb Sultan'da kılıç kuşanarak tahta geçti. Sultan Birinci Ahmed, Kanuni Sultan Süleyman'dan sonraki padişahlar içinde devlet işleriyle yoğun şekilde uğraşan ilk padişahtı. Çocuk denecek yaşlarda bile mükemmel kararlar alırdı. Daima ilim ve irfan sahibi büyük kişilerle birlikte olur ve onlara akıl danışırdı.

Sultan Birinci Ahmed'in hayatında 14 sayısının önemli bir yeri vardır. Çünkü, on dört yaşında padişah olmuş, on dört yıl saltanat sürmüş ve Osmanlı padişahlarının on dördüncüsüdür. Dinine çok bağlı olan Sultan Birinci Ahmed'in Hz.Muhammed'e (S.A.V) olan bağlılığı o kadar ilerledi ki, onun ayak izlerinin resmi içine bir şiir yazmış ve  o şiiri kavuğunda ölünceye kadar taşımıştır. O şiir şudur:

"N'ola tacım gibi başımda götürsem daim
Kadem-i resmini ol Hazreti Şahı Rusülün
Gül-i Gülzarı Nübüvvet, o kadem sahibidir
Ahmeda durma yüzün sür kademine ol gülün"

Sultan Birinci Ahmed yakalandığı tifüs hastalığından kurtulamayarak 21 Kasım'ı 22 Kasım'a bağlayan gece 1617 yılında 28 yaşında vefat etti.

Erkek Çocukları: İkinci Osman, Dördüncü Murad, Sultan İbrahim, Bayezid, Süleyman, Kasım, Mehmed, Hasan, Selim, Hanzade, Ubeyde
Kız Çocukları: Gevherhan Sultan,

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
SULTAN BİRİNCİ MUSTAFA
1617 - 1618              1622 – 1623

Sultan Birinci Mustafa 1592 yılında Manisa'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan'dır. Sultan Birinci Mustafa güzel yüzlü, seyrek sakallı, sarı benizli ve iri gözlü bir padişahtı. İki defa padişahlık yaptı. Sinirli bir yapıya sahipti.

Sultan Birinci Mustafa, ağabeyi Sultan Birinci Ahmed'in padişahlığı süresince, 14 yıl sarayın bir odasında hapis hayatı yaşadı. O devirde bu gerekli görülüyordu. Aksi halde şehzadeler devlet yönetimine karışıyor, hatta padişahı devirmek için harekete bile geçebiliyor ve devlet birliği tehlikeye düşüyordu. Buna meydan vermemek için şehzadeler "izale" olunur veya bir odaya kapatılırdı. Sultan Birinci Ahmed tahta geçtiğinde kardeşini öldürtmemiş, ancak sarayda mahpus tutulmuştur. Kafes hayatı denilen bu süre sonunda Sultan Birinci Mustafa Osmanlı hanedanının en büyük erkek evladı olması dolayısıyla tahta çıkarılmış fakat kısa sürede dengesiz hareketleri görüldüğünden ulema, asker ve devlet erkanının ittifakı ile hal edilmiştir. Sultan Genç Osman'ın tahttan indirilip katlinden sonra bir kez daha cülus etmişse de 1,5 yıl sonra tekrar tahttan indirilmesi icab etmiştir.

Sultan Birinci Mustafa ile birlikte kardeş katli nadiren görülmüş, artık şehzadeler sarayda kafes ardında tahta geçecekleri günü beklemeye başlamışlardır. Tabii valide sultanlar, şehzade anaları arasında rekabetler başlamış, her biri bir vezire ve diğer gruplara dayanarak entrikalarla padişah değiştirmeye çalışmışlardır.

Sultan Birinci Mustafa, çok dindar bir insandı. Sadaka vermeyi çok severdi. Hatta sarayın havuzuna hizmetçilerin toplaması için para atardı. Saraydaki hayatını ibadet ederek, dini eserler okuyarak geçiriyordu. Tahta geçmesi için ikinci kez davet edildiği zaman, odasında Kuran-ı Kerim okuduğunu ve padişahlık istemediğini bildirmişti.

Sultan Birinci Mustafa ikinci padişahlığının başlamasından 1.5 yıl sonra 10 Eylül 1623 tarihinde şeyhülislam fetvası ile tekrar tahttan indirildi. Fetvanın gerekçesi olarak da "Akli dengesi tam olmayan birisinin halife olamayacağı" gösterildi. Sultan Birinci Mustafa tahttan indirildikten 16 yıl sonra, 20 Ocak 1639 günü sinir hastalığından dolayı Topkapı Sarayında vefat etti.

Alıntı
 
C

cendere

Ziyaretçi
SULTAN GENÇ OSMAN
1618 – 1622



Sultan Genç Osman, 3 Kasım 1604 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Birinci Ahmed, annesi Mahfiruz Haseki Sultandır. Mahfiruz Haseki Sultan Rum'dur. Sultan Genç Osman 14 yaşında iken, amcası Sultan Birinci Mustafa'nın tahttan indirilmesi üzerine Osmanlı tahtına oturdu. Annesi onun yetişmesi için çok titiz davrandı. Sultan Genç Osman iyi bir terbiye ve tahsil gördü. Arapça, Farşça, Latince, Yunanca ve İtalyanca gibi doğu ve batı dillerini klasiklerinden tercüme yapabilecek kadar güzel öğrendi. Çok güzel bir yüzü olan Genç Osman, zeki, enerjik, atılgan, cesur ve gözü pek bir padişahtı.

Sultan Genç Osman, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Es'ad Efendi'nin ve  Pertev Paşa'nın kızları ile evlendi. Yavuz Sultan Selim devrinden itibaren padişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklikti.

Kendisine planlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı. Tarihte eşine az rastlanır bir şekilde tahtan indirilerek, Yedikule zindanlarında boğularak şehit edilen Sultan Genç Osman, babası Sultan Birinci Ahmed'in Sultanahmed Camii'nin yanındaki türbesine defnedildi.

Tahta çıkar çıkmaz devlet erkanı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislamdan alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.

Erkek çocukları: Ömer, Mustafa
Kız çocuğu: Zeynep Sultan

Alıntı
 
Üst