C
cendere
Ziyaretçi
SEN DE ÖLECEKSİN!
“İmâm-ı Gazâlî”nin halka nasîhatında,
Şöyle buyurmaktadır “Ölüm, kabir” hakkında:
“Ölüm”, büyük bir iş ve korkunç bir tehlikedir.
Lâkin bunu insanlar iyi bilmemektedir.
Hatırlasalar bile "ölüm"ü ara sıra,
Fazla tesir etmiyor gafletten insanlara.
Öyle dalmışlardır ki, dünyâ meşgalesine,
Başka şey gelmez olmuş mâlesef kalplerine.
Hattâ onlar, Allahı ansalar da bir müddet,
Lâkin hiç alamazlar bundan bir tad ve lezzet.
Bundan kurtulmak için çekilip bir kenara,
Şöyle söylemelidir nefsine ara ara:
“Ey nefsim, ömür geçti, yakında öleceksin.
Lâkin görüyorum ki, sen hâlâ gaflettesin.
Sana, hiç bilmediğin karanlık bir dehlize,
Gir deseler, girmezsin, “Tehlike vardır” diye.
Halbuki bir gün ölüp, sen de kabre girersin.
Bu, aşağı değildir ondan, iyi bilesin.
Eğer uzak görürsen şimdi henüz eceli,
Düşün “ânî olarak” ölüp de gidenleri.
Birlikte oturduğun, yiyip içip güldüğün,
Nice tanıdıkların, nerdeler hani bu gün?
Düşün o senden önce ölen yoldaşlarını.
Nasıl kara toprağa koydular başlarını.
Onlar da, senin gibi yaşarlardı dünyâ'da.
Nasıl ölüp gittiler ummadıkları anda.
İşte, nasıl yuttuysa onları kara toprak,
Çok yakında, seni de yutacaktır muhakkak.
Mezardaki hâlini hiç düşünmüyor musun?
Nasıl birbirlerinden ayrılacak her uzvun.
Sonra mezarındaki o "kurtlar", o "böcekler",
Gözlerini, dilini kemirip yiyecekler.
Sen o vaziyetteyken, gelirler vârislerin.
Hemen taksîm edilir bıraktığın "servet"in.
Hattâ "hanım"ın dahî, başkasıyle evlenir.
Bunları göreceksin yakında sen de bir bir.
Senden evvel ölenler pişmânsa nasıl şu an,
Sen de gaflet edersen, olursun öyle pişmân.
Halbuki sen onlardan kaldın da az geriye,
Hâlâ bir ders ve ibret almazsın, acep niye?
Her gün görüyorsun da geçen cenâzeleri,
Niçin düşünmüyorsun hiç “Ölüm” ve “Ecel”i?
Zannetme ki onları seyredersin böyle hep.
Bir gün götürmezler mi seni de böyle acep?
Ey nefsim uyan artık, ömrün sona geldi bak.
Az daha yaşasan da, öleceksin muhakkak.
Bir şey “Muhakkak” ise, onu “Oldu” bilmeli.
O halde uzak değil, yakında bil eceli.
Düşün ki, ona göre yapasın bir hazırlık.
“Sonsuz bir yolculuğa” çıkıyorsun sen artık.
Pişmân olmamak için yarın “Mîzân” önünde,
Bütün hazırlığını yap ve bitir bu günde.
Zîrâ o gün, mahşerde, "hesap" var her bir işten.
Hesap kötü giderse, kurtulunmaz “Ateş”ten.
Öyleyse çok oku da öğren ilmihâlini.
Ve hemen buna göre düzelt bütün hâlini.
“İlim”, “Amel” ve “İhlâs” lâzımdır önce sana.
Yoksa, kavuşamazsın âhiret'te ihsâna.
Allahü teâlâyı tanıyan, O'nun rızasına kavuşmak için çalışır.
Ebûl Havârî "Rahmetullahi aleyh"
Alıntı
“İmâm-ı Gazâlî”nin halka nasîhatında,
Şöyle buyurmaktadır “Ölüm, kabir” hakkında:
“Ölüm”, büyük bir iş ve korkunç bir tehlikedir.
Lâkin bunu insanlar iyi bilmemektedir.
Hatırlasalar bile "ölüm"ü ara sıra,
Fazla tesir etmiyor gafletten insanlara.
Öyle dalmışlardır ki, dünyâ meşgalesine,
Başka şey gelmez olmuş mâlesef kalplerine.
Hattâ onlar, Allahı ansalar da bir müddet,
Lâkin hiç alamazlar bundan bir tad ve lezzet.
Bundan kurtulmak için çekilip bir kenara,
Şöyle söylemelidir nefsine ara ara:
“Ey nefsim, ömür geçti, yakında öleceksin.
Lâkin görüyorum ki, sen hâlâ gaflettesin.
Sana, hiç bilmediğin karanlık bir dehlize,
Gir deseler, girmezsin, “Tehlike vardır” diye.
Halbuki bir gün ölüp, sen de kabre girersin.
Bu, aşağı değildir ondan, iyi bilesin.
Eğer uzak görürsen şimdi henüz eceli,
Düşün “ânî olarak” ölüp de gidenleri.
Birlikte oturduğun, yiyip içip güldüğün,
Nice tanıdıkların, nerdeler hani bu gün?
Düşün o senden önce ölen yoldaşlarını.
Nasıl kara toprağa koydular başlarını.
Onlar da, senin gibi yaşarlardı dünyâ'da.
Nasıl ölüp gittiler ummadıkları anda.
İşte, nasıl yuttuysa onları kara toprak,
Çok yakında, seni de yutacaktır muhakkak.
Mezardaki hâlini hiç düşünmüyor musun?
Nasıl birbirlerinden ayrılacak her uzvun.
Sonra mezarındaki o "kurtlar", o "böcekler",
Gözlerini, dilini kemirip yiyecekler.
Sen o vaziyetteyken, gelirler vârislerin.
Hemen taksîm edilir bıraktığın "servet"in.
Hattâ "hanım"ın dahî, başkasıyle evlenir.
Bunları göreceksin yakında sen de bir bir.
Senden evvel ölenler pişmânsa nasıl şu an,
Sen de gaflet edersen, olursun öyle pişmân.
Halbuki sen onlardan kaldın da az geriye,
Hâlâ bir ders ve ibret almazsın, acep niye?
Her gün görüyorsun da geçen cenâzeleri,
Niçin düşünmüyorsun hiç “Ölüm” ve “Ecel”i?
Zannetme ki onları seyredersin böyle hep.
Bir gün götürmezler mi seni de böyle acep?
Ey nefsim uyan artık, ömrün sona geldi bak.
Az daha yaşasan da, öleceksin muhakkak.
Bir şey “Muhakkak” ise, onu “Oldu” bilmeli.
O halde uzak değil, yakında bil eceli.
Düşün ki, ona göre yapasın bir hazırlık.
“Sonsuz bir yolculuğa” çıkıyorsun sen artık.
Pişmân olmamak için yarın “Mîzân” önünde,
Bütün hazırlığını yap ve bitir bu günde.
Zîrâ o gün, mahşerde, "hesap" var her bir işten.
Hesap kötü giderse, kurtulunmaz “Ateş”ten.
Öyleyse çok oku da öğren ilmihâlini.
Ve hemen buna göre düzelt bütün hâlini.
“İlim”, “Amel” ve “İhlâs” lâzımdır önce sana.
Yoksa, kavuşamazsın âhiret'te ihsâna.
Allahü teâlâyı tanıyan, O'nun rızasına kavuşmak için çalışır.
Ebûl Havârî "Rahmetullahi aleyh"
Alıntı