Sınıf Geçme Esasları, Abbas Güçlü ve Maksut Balmuk | Eğitimin Yeni Yüzü | Egitimciyim.Net

Sınıf Geçme Esasları, Abbas Güçlü ve Maksut Balmuk

egitimciyiz

Yönetici
Katılım
24 Ağu 2007
Mesajlar
2,727
Tepki
6
Puan
38
Konum
Türkiye
Sınıf Geçme Esasları, Abbas Güçlü ve Maksut Balmuk

Yeni aldığımız bilgilere göre, ortaöğretim kurumlarında sınıf geçme esaslarında değişiklik yapılacak. Söz konusu değişikliğin “Öğrenciler lehine” olacağı ifade ediliyor. İşte bu noktada da yine herkes konuşmaya başladı. Milliyet Yazarı Abbas Güçlü buradan hareketle MEB uygulamalarını eleştirici bir yazı kaleme aldı. Bu yazıya cevap niteliğinde yazı, Memurlar.net’te yazan Masut Balmuk’tan geldi. Ben de acizane bir şeyler yazayım dedim.

Sayın Abbas Güçlü’ye bir diyeceğim yok. Yayınları ve yazıları ortada. Ancak, kendisini Memurlar.net’ten tanıdığımız Maksut Balmuk’un yazısına verilecek bazı cevaplar var diye düşünüyorum.

Bir kere “Gençler istemiyorsa okula gelmemeli ve mezun olabilmeli yani diploma alabilmelidirler bence.” ifadesi çok yanlış bir düşünce. Okullarımızda eğitim gören öğrencileri “çocukları dört duvar arasına sıkıştırma” olarak görmek de yanlış.
 

“…askerin kışlaya sokulması misali” cümlesi çok abes olmuş. Mehmetçiğin eğitim aldığı göz bebeğimiz “kışlaları” kalabalık ve sıkıcı ortamlar olarak nitelemek çok ama çok yanlış.

“Bana kim söyleyebilir okullarımızın her sabah ayrı bir heyecanla gidildiği mekanlar olduğunu, kim söyleyebilir toplumsal sorunların çözüldüğü, tartışıldığı, konuşulduğu, bilimin üretildiği, öğretmen-öğrenci-yönetici üçgeninde demokratik tartışmaların yapıldığı eğitim yuvaları(!) olduğunu. (Yuvaya (!) koydum çünkü yuva sıcaklık içerir.)”
Ben söylüyorum arkadaş. Okullarımızın büyük çoğunluğu, her sabah heyecanla gidilen, toplumsal sorunların tartışıldığı, bilimin üretildiği, demokratik mekanlardır.

“…gençler evde, işte ya da sokakta daha mutlularsa lütfen sokmayalım okullara, istedikleri diploma ise verelim gitsin.”
İyi valla. Biz eğitimcilerin karnı çatlasın, sivil toplum örgütleri sokakta yaşayan çocukları eğitim ortamlarına çekmek için uğraşsın didinsin, kampanyalar yapılsın; Maksut Balmuk, Türkiye’nin en çok takip edilen internet sitelerinden birinde (memurlar.net) bu sözleri sarf etsin, bu çalışmaları baltalasın.

Adı geçen yazıda, okullarımızda verilen eğitimden geriye hiçbir şeyin kalmadığı ifade ediliyor.
“…sorun bakalım İlkokul, Ortaokul, Lise ya da Üniversitelerde (ki en zekisi 14 yılda bitirir.) öğrendikleri her şeyi hatırlıyorlar mı şimdi? …herhangi bir meslek ya da makam erbabı olmuşuz ve okullarda öğrendiklerimizin bir çoğunu atmışız, bir kenarda unutmuşuz silmişiz.”
Valla sizi bilmem ama, ben çok iyi hatırlıyorum. Öğrendiklerimi de hiçbir zaman atmadım, silmedim. Tabi ki unuttuğum olmuştur.

“Biz 10 günlük eğitimlerle okullarımıza öğretmen atamadık mı? Biz halen o öğretmenlerin müdürlük ya da daha üst makamlarda görev yaptıkları yönetim kademelerince yönetilmiyor muyuz?

Yine biz bir gece de aldığımız kararla veteriner, ziraat mühendisi ya da başka alanlardan öğretmenler almadık mı Milli Eğitime? Üstelik eğitimin başlangıç noktası olan “Sınıf Öğretmenliği” branşına. Sakın yanlış anlaşılmasın, bunlar içerisinde gerçekten yetenekli olup çok büyük başarılara imza atan insanlarımız da var eğitim adına.
Ne oldu kıyamet mi koptu, ülke mi battı bunlar yüzünden?”

Evet, bence koptu kıyamet. Şu an içinde bulunduğuz durum bunun en güzel göstergesi değil mi? Daha ne olacak? Ama doğru söylüyor. Bir tek gök kubbenin başımıza yıkılmadığı kaldı…

“…neden çocuk çok sevdiği internetten öğrenip geçmesin sınıfını?” İyi ama nasıl olacak bu iş. Çocuk bilgisayar ve internet kullanmayı da internetten mi öğrenecek? Tamam bilgisayar ve internet çok önemli ama, bu kadarına da pes doğrusu.

“…insan yığınları haline getirdiğimiz sıkıcı ortamlardaki okullarda öğreneceksin başka şansın yok diye zorlayalım gençleri? Neden kavgayla, gürültüyle, çatışmayla karşı karşıya bırakalım ki gençleri!” Okullarımızı sadece “kavga, gürültü, çatışma” ortamı olarak nitelemek başta da söyledim çok yanlış.

“…çocuğun adını dahi öğrenemeden onu mezun eden öğretmenlerimiz var.” Ben bu cümleye inanmıyorum. Sınıfların kalabalık olduğundan herkes şikayetçi. Ama “adını öğrenmeden mezun etme” tabiri çok ağır bir itham.

Yazının başlığı da ilginç:"Abbas Güçlü’ye katılmıyor ilk kez Bakan Çelik’e hak veriyorum" Yukarıda açıklamaya çalıştığım yazıda böyle bir şeye rastlamadım ben.

Ben şahsen bu yazı ve sahibi hakkında bir şey demiyorum. Sayın yazar yazısında; kendi yazısını kendisi değerlendirmiş zaten.

“Eminim ki bu yazıyı okumaya başlayan bir çok eğitimci ya da eğitimle uzaktan yakında ilgili insan bu cümlelere dahi gelmeden beni suçlamaya, bu ne deli saçması demeye başlamıştır bile.”

Hakan KOÇAK
Eğitimci

 
Üst Alt