veee Mona Roza

  • Konbuyu başlatan cendere
  • Başlangıç tarihi
C

cendere

Ziyaretçi
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek..

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin agaçları söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçegini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat on ikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki be Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun soyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artik inan bana muhacir kızı


Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı geceye güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller ak güller

Sezai Karakoç

 
Benzer konular Forum Tarih
C Sohbet / Eğlence 0 2K

Benzer konular

C

cendere

Ziyaretçi
Sezai Karakoç,-Mona Roza diye başlayan şiirinin her kıtanın ilk harfini aldığınızda ismi ortaya çıkan -sevdiği Muazzez Akkaya'ya üniversite yıllarında teklifte bulunmuş.ancak esas kız kabul etmemiş.bunun üzerine evinin karşısında ev tutmuş ,her dakika izlemiş onu..-ne aşk Yarabbi diyenler olabilir,benim gibi-
aradan yıllar geçmiş.bu esnada yazmış olduğu bu şiiri, mezuniyet günü herkesin önünde okuyunca esas kız ağlayarak "kabul ediyorum" demiş..
olayın en ilginç yanı ise esas oğlan:"benim gururum aşkımdan önce gelir"demiş ve reddetmiş(demek ki gururunu kırmış önceleri diyorum ben)

aslında bugüne kadar kulaktan kulağa aktarılan hep bu hikayeydi ama bu sene başında işin aslının öyle olmadığını Ahmet Hakanın bir köşe yazısından öğrenmiştim...a.hakan muazzez akkaya'nın kızını bulup onunla konuşmuştu. ki en güvenilir bilgi kaynaklarından birisiydi bence. çünkü malumunuz şairimiz kesinlikle bunu reddediyor ve hatta şiirin son zamanlardaki baskılarında bazı değişiklikler de yaptı...

aslında muazzez Akkaya'nın böyle bir şeyden hiçbir zaman haberi olmamış kızının anlattığına göre. arada bir mantosunun cebinde kimin yazdığı bellki olmayan şiirler bulurmuş. hepsi ve tamamı o kadarmış...

ne olursa olsun şiirin hikayesi bugüne kadar yazılmış en güzel şiirlerden bir tanesi mona roza. özellikle ölüm ve çerçeveler başlıklı kısımları
 
C

cendere

Ziyaretçi
Mona Roza - Ölüm ve Çerçeveler

Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Garip bir yolculuk, tren ve Gülce.
Bir hançer bölüyor, ah, rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el; ve, ve, ve...



Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Gece kar yağacak sabaha kadar.
Toprakta et, kemik çıtırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar
Değince bir taşa kafatasları.
Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...-


Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Açıyor elini göğe bir kadın.
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların...


Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı;
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları
Sızıyor bir kapı aralığından;
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı.

Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Çocuklara açar mağaraları
Gün görmemiş kuşlar ve örümcekler.
İlân-ı aşk eden dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder..


Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları,
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer.
Baykuşlar ötüyor harabelerde;
Yanıyor lâmbalar, hafif ve sarı.

Bir kaza kurşunu bulur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları...
Bir ruhun ışığı vardır göklerde,
Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı
 
Üst