C
cendere
Ziyaretçi
Yaygınlaşan yaz yanlışlarından kendinizi korumaya alıyor musunuz?
'Yaygın yaz yanlışları' adını verdiğim bu konuyu bir daha düşünmeye ne dersiniz? Üzerinde durmaya değer mi?
Sabır gösterir de yazıyı okuma lütfunda bulunursanız yaygın yaz yanlışlarıyla neyi kastettiğimi kolayca anlayacak, gerçekten de üzerinde durmaya değen bir konu diyerek siz de düşünmeye değer bulacaksınız. Sözü daha fazla uzatmadan, yaz günahları da denebilen bu yaz yanlışlarını ve korunma çarelerini bir daha arz etmeye çalışayım.
Efendim, bilindiği üzere geçmişte sokak bugünkü kadar kontrolden çıkmamış, günah yanlışları bu kadar teşvik görerek işlenir hale gelmemişti. O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık, âhiretini kurtarma gayretinden başka mânâya gelmiyordu. İnsanlar sadece âhiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.
Ya bugün? Bugün de öyle mi? Bugün durum çok farklı. İnsanlar âhiretini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını kurtarmak için de dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp yaygınlaşan yanlışlardan kendilerini, aile, çoluk çocuklarını dindarlıkla korumaya çalışıyorlar.
İsterseniz bakın toplum hayatına. Her geçen gün yaygınlaşan kötü alışkanlık ve ahlâkî yozlaşmadan kendilerini en çok koruyanlar dindar olanlardır. Çünkü dinin insanı kötülüklere iten zaaflar hakkında yasaklayıcı hükümleri vardır. Bu hükümlere itaat eden dindarlar, sadece âhiretini kurtarmakla kalmıyor, gittikçe yaygınlaşan bağımlılık ve kötü alışkanlıklardan da aile ve çocuklarını muhafaza ediyor, dünyalarını da kurtarabiliyorlar. İsterseniz İsra Sûresi'nin 32. ayetinin dindarları koruyucu ve kollayıcı ikazına bakın:
"Zina yapmayın!" demiyor, "Zinaya yaklaşmayın!" diye ikaz ediyor. Çünkü asıl mesele yanlışlara yaklaşmamaktadır. Yaklaşmayanın, korunması kolay olur. Yaklaştıktan sonraki tahriklere direnmek zorlaşır, ateşe yaklaşanın isabet alması ihtimali gibi tehlike belirir. Onun için kötülüklere vesile olabilecek, davetçilik mânâsına gelebilecek tahrikçi ve teşvikçi görüntüleri de yasaklayan din, müstehcene bakılmasını da caiz görmüyor, müstehcen dolaşılmasını da, çevreye kötü örnek olunmasını da. Hatta bu bakma konusunda bir diğer ayetin emri de bir başka koruyucu özellik arz ediyor, bir de ona bakın lütfen:
"İnanmış erkek ve kadınlar gözlerini harama bakmaktan kapasınlar! (Nur, 30)
Gözleri kapamak mümkün mü? Hayır! Ya niçin kapasınlar diyor?
Öylesine gözlerini harama bakmaktan, müstehcene nazar etmekten korusunlar ki, sanki gözleri kapalıymış gibi hayallerini bile tertemiz, pırıl pırıl tutsunlar, zihinlerini kirlenmekten korusunlar mesajını veriyor.
Nitekim İmam-ı Şibli, bu ayeti tefsir ederken: "Sadece kafa gözlerini kapamakla kalmasınlar, kalp gözlerini de kapalı tutsunlar, hayallerine almasınlar haramları, müstehcen kötülükleri diyor, hayali dahi tertemiz tutmak istiyor.
Gözle bakış konusunda neden bu kadar ısrarlı ikaz ediliyor insanlar?
Çünkü bütün günahlar, ahlâkî bozulmalar, gözle bakışla başlar, bakışın ısrarıyla baskı artar, sonra fiilî günaha dönüşür. Üstelik gözler baktıklarının resimlerini de çeker, hayalhanesine depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık çektiği bu resimler hayal âleminde gözlerinin önündedir. Öğrenciyse dersine tam çalışamaz, işçi ise mesleğine tam yönelemez, fikir adamıysa zihnini toparlayamaz, derken her konuda gerileme, düşüş başlar bakışlarını korumayanlarda. Bu duruma düşmemek için din yasaklar koyar, mensuplarını böylesine gerilemelere maruz kalmaktan kurtarır. Bundan dolayı söylemiş Bediüzzaman Hazretleri, kitaplık çaptaki şu meşhur sözünü:
Dünyasını kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Âhiretini kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Her ikisini de kurtarmak isteyen dinine sarılsın!
Ne dersiniz, yaz günahları da denen bu türlü yanlışlardan kendimizi korumaya alıyor muyuz? Böyle bir dikkat ve titizliğimiz söz konusu mu? Yoksa şeytan, battı balık yan gider, boş ver, tekerlemesini mi fısıldıyor içimizden? Olağan olaylar olarak mı gösteriyor, bu türlü zihin ve hayal kirlenmelerini?
AHMED ŞAHİN- ZAMAN
'Yaygın yaz yanlışları' adını verdiğim bu konuyu bir daha düşünmeye ne dersiniz? Üzerinde durmaya değer mi?
Sabır gösterir de yazıyı okuma lütfunda bulunursanız yaygın yaz yanlışlarıyla neyi kastettiğimi kolayca anlayacak, gerçekten de üzerinde durmaya değen bir konu diyerek siz de düşünmeye değer bulacaksınız. Sözü daha fazla uzatmadan, yaz günahları da denebilen bu yaz yanlışlarını ve korunma çarelerini bir daha arz etmeye çalışayım.
Efendim, bilindiği üzere geçmişte sokak bugünkü kadar kontrolden çıkmamış, günah yanlışları bu kadar teşvik görerek işlenir hale gelmemişti. O yüzden o günkü insanlardaki dindarlık, âhiretini kurtarma gayretinden başka mânâya gelmiyordu. İnsanlar sadece âhiretini kurtarmak için dindarlaşıyor, mazbut olma gereği duyuyorlardı.
Ya bugün? Bugün de öyle mi? Bugün durum çok farklı. İnsanlar âhiretini kurtarmak niyetinden önce dünyalarını kurtarmak için de dindarlaşıyorlar, dindarlıktan faydalanıp yaygınlaşan yanlışlardan kendilerini, aile, çoluk çocuklarını dindarlıkla korumaya çalışıyorlar.
İsterseniz bakın toplum hayatına. Her geçen gün yaygınlaşan kötü alışkanlık ve ahlâkî yozlaşmadan kendilerini en çok koruyanlar dindar olanlardır. Çünkü dinin insanı kötülüklere iten zaaflar hakkında yasaklayıcı hükümleri vardır. Bu hükümlere itaat eden dindarlar, sadece âhiretini kurtarmakla kalmıyor, gittikçe yaygınlaşan bağımlılık ve kötü alışkanlıklardan da aile ve çocuklarını muhafaza ediyor, dünyalarını da kurtarabiliyorlar. İsterseniz İsra Sûresi'nin 32. ayetinin dindarları koruyucu ve kollayıcı ikazına bakın:
"Zina yapmayın!" demiyor, "Zinaya yaklaşmayın!" diye ikaz ediyor. Çünkü asıl mesele yanlışlara yaklaşmamaktadır. Yaklaşmayanın, korunması kolay olur. Yaklaştıktan sonraki tahriklere direnmek zorlaşır, ateşe yaklaşanın isabet alması ihtimali gibi tehlike belirir. Onun için kötülüklere vesile olabilecek, davetçilik mânâsına gelebilecek tahrikçi ve teşvikçi görüntüleri de yasaklayan din, müstehcene bakılmasını da caiz görmüyor, müstehcen dolaşılmasını da, çevreye kötü örnek olunmasını da. Hatta bu bakma konusunda bir diğer ayetin emri de bir başka koruyucu özellik arz ediyor, bir de ona bakın lütfen:
"İnanmış erkek ve kadınlar gözlerini harama bakmaktan kapasınlar! (Nur, 30)
Gözleri kapamak mümkün mü? Hayır! Ya niçin kapasınlar diyor?
Öylesine gözlerini harama bakmaktan, müstehcene nazar etmekten korusunlar ki, sanki gözleri kapalıymış gibi hayallerini bile tertemiz, pırıl pırıl tutsunlar, zihinlerini kirlenmekten korusunlar mesajını veriyor.
Nitekim İmam-ı Şibli, bu ayeti tefsir ederken: "Sadece kafa gözlerini kapamakla kalmasınlar, kalp gözlerini de kapalı tutsunlar, hayallerine almasınlar haramları, müstehcen kötülükleri diyor, hayali dahi tertemiz tutmak istiyor.
Gözle bakış konusunda neden bu kadar ısrarlı ikaz ediliyor insanlar?
Çünkü bütün günahlar, ahlâkî bozulmalar, gözle bakışla başlar, bakışın ısrarıyla baskı artar, sonra fiilî günaha dönüşür. Üstelik gözler baktıklarının resimlerini de çeker, hayalhanesine depo eder. Nereye gitse, nerede olsa artık çektiği bu resimler hayal âleminde gözlerinin önündedir. Öğrenciyse dersine tam çalışamaz, işçi ise mesleğine tam yönelemez, fikir adamıysa zihnini toparlayamaz, derken her konuda gerileme, düşüş başlar bakışlarını korumayanlarda. Bu duruma düşmemek için din yasaklar koyar, mensuplarını böylesine gerilemelere maruz kalmaktan kurtarır. Bundan dolayı söylemiş Bediüzzaman Hazretleri, kitaplık çaptaki şu meşhur sözünü:
Dünyasını kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Âhiretini kurtarmak isteyen dinine sarılsın. Her ikisini de kurtarmak isteyen dinine sarılsın!
Ne dersiniz, yaz günahları da denen bu türlü yanlışlardan kendimizi korumaya alıyor muyuz? Böyle bir dikkat ve titizliğimiz söz konusu mu? Yoksa şeytan, battı balık yan gider, boş ver, tekerlemesini mi fısıldıyor içimizden? Olağan olaylar olarak mı gösteriyor, bu türlü zihin ve hayal kirlenmelerini?
AHMED ŞAHİN- ZAMAN