raskin
Çalışkan Üye
Yüz Yaşındaki İhtiyar
Hazreti İbrahim Aleyhisselam, belki azığı kalmayan biri gelir düşüncesiyle yemeğini her zaman geciktirirdi. Fakat mübarek huylu peygamberin misafirhanesinde, hafta boyunca hiç kimseye uğramamıştı. O buna dayanamıyor, üzülüyordu.
Bir gün evinden çıktı, her tarafa baktı, çevreye göz gezdirdi. bu sırada yaylada yapayalnız, beli bükük, saçı başı ihtiyarlığın karıyla ağarmış birini gördü. Gönül alıcı bir tavırla ona seslendi. "Merhaba" dedi. sonra da bütün cömert insanlarda adet olduğu şekilde misafirhanesine davet etti.
"Ey Mübarek ihtiyar! Buyur gel, bir lütufta bulun da yemeğimizi yiyelim" dedi.
Bunu işiten ihtiyar:
"Peki dediğin gibi olsun, gidelim" diyerek, onunla birlikte yürüdü. Zaten o da, Peygamberin bu mübarek adetini duymuştu
İbrahim peygamberin misafirhanesindeki hizmetkarlar koşuşarak, artık yürümekle bile güçlük çeken bu ihtiyar adama büyük iltifat edip yer gösterdiler. Peygamber işaret edince sofralar kuruldu ve herkes onun çevresinde toplandı.
"Allah'ın adıyla..." denilip, besmele çekilerek hep birlikte yemeğe başlandı. Fakat kimse ihtiyarın, Allah'ın adını andığını yada buna benzer bir şey söylediğini duymadı. Peygamberin bu işe çok canı sıkıldı.
"A zavallı ihtiyar, ben yaşlılardaki kulluğu ve samimiyeti sende göremiyorum. Nimeti yiyeceğin zaman onu verenin adını anmak şart değil midir?"
bu sözü işiten ihtiyar şöyle cevap verdi:
"Ama ben bir Ateşperestim! Pirimden işitmediğim bir yolda gidemem.
Hz. İbrahim Aleyhisselam anladı ki, bu perişan ihtiyar ateşe tapan bir putperesttir. Onun, Allah'ın dinine yabancı olduğunu görüp çok üzülen Peygamber, ihtiyarı paylayarak sofradan kaldırdı ve kapısından kovdu.
Biraz sonra Peygamber, gayptan gelen bir sesle irkildi. Yüce Allah, kendisini şiddetle kınıyordu:
"Ya Halil, ben bu ihtiyara yüz yıldır rızk ve hayat veriyorum. Sen ise ona bir öğün bile sabredemedin. O ateşe secde ediyor diye , sen neden cömertliğinden vazgeçiyorsun, neden keremden elini çekiyorsun?"
İbrahim Peygamber bu uyarıyı alır almaz, hemen yaşlı adamın ardından yetişti ve kendisinden özür diledi. İhtiyar ateşperest kendisinden bu davranışının sebebini sorunca da olup biteni anlattı. bunu üzerine yaşlı adam gafletten uyanıverdi.
"Düşmanı için dostunu azarlayan bir Allah ne kadar büyüktür!" diyerek imana geldi.
------------------------------------------------
Hem Kendini boğazından tavana asmış, hemde kaçmaya çalışıyorsun. Kaçtıkça ip sıkıyor.
Kurtul bu hırstan ve dünya sevgisinden özgürlüğün tadını çıkar...
En Sevgiliden kaçarsan kendine yazık edersin...
Sadi Şiraz-i (Bostan ile Gülistandan)
Hazreti İbrahim Aleyhisselam, belki azığı kalmayan biri gelir düşüncesiyle yemeğini her zaman geciktirirdi. Fakat mübarek huylu peygamberin misafirhanesinde, hafta boyunca hiç kimseye uğramamıştı. O buna dayanamıyor, üzülüyordu.
Bir gün evinden çıktı, her tarafa baktı, çevreye göz gezdirdi. bu sırada yaylada yapayalnız, beli bükük, saçı başı ihtiyarlığın karıyla ağarmış birini gördü. Gönül alıcı bir tavırla ona seslendi. "Merhaba" dedi. sonra da bütün cömert insanlarda adet olduğu şekilde misafirhanesine davet etti.
"Ey Mübarek ihtiyar! Buyur gel, bir lütufta bulun da yemeğimizi yiyelim" dedi.
Bunu işiten ihtiyar:
"Peki dediğin gibi olsun, gidelim" diyerek, onunla birlikte yürüdü. Zaten o da, Peygamberin bu mübarek adetini duymuştu
İbrahim peygamberin misafirhanesindeki hizmetkarlar koşuşarak, artık yürümekle bile güçlük çeken bu ihtiyar adama büyük iltifat edip yer gösterdiler. Peygamber işaret edince sofralar kuruldu ve herkes onun çevresinde toplandı.
"Allah'ın adıyla..." denilip, besmele çekilerek hep birlikte yemeğe başlandı. Fakat kimse ihtiyarın, Allah'ın adını andığını yada buna benzer bir şey söylediğini duymadı. Peygamberin bu işe çok canı sıkıldı.
"A zavallı ihtiyar, ben yaşlılardaki kulluğu ve samimiyeti sende göremiyorum. Nimeti yiyeceğin zaman onu verenin adını anmak şart değil midir?"
bu sözü işiten ihtiyar şöyle cevap verdi:
"Ama ben bir Ateşperestim! Pirimden işitmediğim bir yolda gidemem.
Hz. İbrahim Aleyhisselam anladı ki, bu perişan ihtiyar ateşe tapan bir putperesttir. Onun, Allah'ın dinine yabancı olduğunu görüp çok üzülen Peygamber, ihtiyarı paylayarak sofradan kaldırdı ve kapısından kovdu.
Biraz sonra Peygamber, gayptan gelen bir sesle irkildi. Yüce Allah, kendisini şiddetle kınıyordu:
"Ya Halil, ben bu ihtiyara yüz yıldır rızk ve hayat veriyorum. Sen ise ona bir öğün bile sabredemedin. O ateşe secde ediyor diye , sen neden cömertliğinden vazgeçiyorsun, neden keremden elini çekiyorsun?"
İbrahim Peygamber bu uyarıyı alır almaz, hemen yaşlı adamın ardından yetişti ve kendisinden özür diledi. İhtiyar ateşperest kendisinden bu davranışının sebebini sorunca da olup biteni anlattı. bunu üzerine yaşlı adam gafletten uyanıverdi.
"Düşmanı için dostunu azarlayan bir Allah ne kadar büyüktür!" diyerek imana geldi.
------------------------------------------------
Hem Kendini boğazından tavana asmış, hemde kaçmaya çalışıyorsun. Kaçtıkça ip sıkıyor.
Kurtul bu hırstan ve dünya sevgisinden özgürlüğün tadını çıkar...
En Sevgiliden kaçarsan kendine yazık edersin...
Sadi Şiraz-i (Bostan ile Gülistandan)