C
cendere
Ziyaretçi
3 Nisan 2005 Pazar günü Samanyolu televizyonunun canlı yayın aracı Ecevit'in Oran'daki evinin önündeydi ve saat 11.30'daki yayın için hazırlıklar yapılıyordu.
O sırada biz Sayın Ecevit'le sohbet ediyorduk. Yönelteceğim can alıcı sorulardan birisi, başbakanlığının son döneminde kendisine, görevi DSP içinden bir başkasına bırakması için yapılan baskılarla ilgiliydi. Yazılanlar, bu baskıların emekli bazı orgenerallerden geldiğiydi. Ancak fısıltı halinde "görevdeki komutanların da işin içinde olduğu" söyleniyordu. Rahmetlinin nezaketini ve devlet adamı hassasiyetlerini bildiğim için soruyu canlı yayında pat diye sormayı uygun bulmadım. Ön sohbet sırasında "Efendim, size baskı yapanlar arasında görevdeki komutanlar da var mıydı?" dedim. "Evet, asıl onlar çekilmemi istediler." dedi. "Bunu size canlı yayında sorabilir miyim?" dedim. "Sormazsanız daha iyi olur Hüseyin Bey." dedi. Sormamı istemediği için bunları gazetemdeki köşemde de yazmadım.
Konu bu defa, Ergenekon iddianamesinde, 2001-2002 döneminde Başbakan Ecevit'e yönelik bir darbe girişimi olduğu bilgisi ile yeniden gündeme geldi. Konunun en önemli tanığı Radikal'den Murat Yetkin önceki gün baskıları olanca açıklığı ile köşesine taşıdı. Böylece, o dönemde Ecevit'in, hangi insanlık dışı muamelelere uğradığı, hafızalarımızda bir daha canlandı. O günlerde neler yazılıp konuşulmuştu. Tedavi edileceği gerekçesiyle yatırıldığı hastaneden kendisine iş göremez raporu verilecekti. İyileşmesi bir yana koskoca başbakan az daha ölüyordu. Hastaneden çıktıktan sonra Ecevit'in iyileşmesi, derin bir komplonun içinden sağ salim çıktığını gösteriyordu.
Ergenekon iddianamesinde yer alan darbe girişiminin hangi boyutta olduğunu bilmiyoruz. Dava sürecinde mahkemede tanıklık edecek siyasetçi ve gazetecilerin ifadeleri, gerçeği tam olarak öğrenmemizi sağlayabilir. Şimdiden görünen o ki, bu Ergenekon davası, faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasından tutun da, karanlıkta kalmış pek çok ilişkiyi açığa çıkaracaktır. En önemlisi, PKK ile Ergenekon arasındaki bağlantılar ve radikal dinî yapılanmalarda Ergenekon'un hâkimiyetiyle ilgili sır perdeleri bir bir kalkacaktır.
Bu çerçevede başbakanlığının son döneminde, Ecevit'e yönelik görevi bıraktırma operasyonu ayrı bir önem taşıyor. Zira Ecevit bu operasyona rağmen görevi bırakmayınca, ardından ne olduğunu hep birlikte hatırlayalım. Tam da hükümetin ekonomide içirdiği acı ilacın neticesi alınacakken, MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli hükümetten çekildiklerini açıklamıştı. Ecevit şaşkındı. Buna bir anlam verememişti. Hatta 3 Nisan 2005'teki Pazar Sohbeti'nde, "Aradan yıllar geçti, Sayın Bahçeli'nin neden öyle davrandığını şimdi izah edebiliyor musunuz?" diye sordum. Cevabı "Bugün de izah edemiyorum." oldu. Birkaç ay sonra ABD'nin Saddam'ı devirmek bahanesiyle Irak'ı işgal etmesi, Ecevit'in görevi bırakması için yapılan baskılarda dış tesirlerin varlığını da gündeme getirdi.
Sahi bu Ergenekon denilen yapılanmada Amerika'nın rolü nedir? İtalya'da Gladio'yu çökerten savcı Felice Casson, 26 Nisan 2008'de Genç Siviller'in organize ettiği toplantıda, bu yapının özünde bir NATO oluşumu değil, bir CIA oluşumu olduğunu söyledi. Türkiye'nin stratejik önemini hatırlatarak en kuvvetli, en örgütlü devlet çetesinin bizim ülkemizde olabileceğinin altını çizdi.
İtalya'da işin bir başka boyutu daha ortaya çıkmıştı. Gladio'nun beyni P-2 mason locasıydı. Davanın sonunda, 2 bin 500 kişilik bu beyin takımının herkesi dinlettiği, konumlarının ve ilişkilerinin gücünü kullanarak siyasîler, işadamları, askerler ve özellikle medya ile birlikte hareket ettikleri ortaya çıkmıştı.
Bakalım, Ergenekon davası bizde hangi kirli ilişkileri ve hangi siyasî cinayetlerin faillerini ortaya çıkaracak?
Birilerinin telâşı ve paniklemesi boşuna değil. Türkiye, artık eski Türkiye olmayacak...
ZAMAN-Züseyin Gülerce
O sırada biz Sayın Ecevit'le sohbet ediyorduk. Yönelteceğim can alıcı sorulardan birisi, başbakanlığının son döneminde kendisine, görevi DSP içinden bir başkasına bırakması için yapılan baskılarla ilgiliydi. Yazılanlar, bu baskıların emekli bazı orgenerallerden geldiğiydi. Ancak fısıltı halinde "görevdeki komutanların da işin içinde olduğu" söyleniyordu. Rahmetlinin nezaketini ve devlet adamı hassasiyetlerini bildiğim için soruyu canlı yayında pat diye sormayı uygun bulmadım. Ön sohbet sırasında "Efendim, size baskı yapanlar arasında görevdeki komutanlar da var mıydı?" dedim. "Evet, asıl onlar çekilmemi istediler." dedi. "Bunu size canlı yayında sorabilir miyim?" dedim. "Sormazsanız daha iyi olur Hüseyin Bey." dedi. Sormamı istemediği için bunları gazetemdeki köşemde de yazmadım.
Konu bu defa, Ergenekon iddianamesinde, 2001-2002 döneminde Başbakan Ecevit'e yönelik bir darbe girişimi olduğu bilgisi ile yeniden gündeme geldi. Konunun en önemli tanığı Radikal'den Murat Yetkin önceki gün baskıları olanca açıklığı ile köşesine taşıdı. Böylece, o dönemde Ecevit'in, hangi insanlık dışı muamelelere uğradığı, hafızalarımızda bir daha canlandı. O günlerde neler yazılıp konuşulmuştu. Tedavi edileceği gerekçesiyle yatırıldığı hastaneden kendisine iş göremez raporu verilecekti. İyileşmesi bir yana koskoca başbakan az daha ölüyordu. Hastaneden çıktıktan sonra Ecevit'in iyileşmesi, derin bir komplonun içinden sağ salim çıktığını gösteriyordu.
Ergenekon iddianamesinde yer alan darbe girişiminin hangi boyutta olduğunu bilmiyoruz. Dava sürecinde mahkemede tanıklık edecek siyasetçi ve gazetecilerin ifadeleri, gerçeği tam olarak öğrenmemizi sağlayabilir. Şimdiden görünen o ki, bu Ergenekon davası, faili meçhul cinayetlerin aydınlanmasından tutun da, karanlıkta kalmış pek çok ilişkiyi açığa çıkaracaktır. En önemlisi, PKK ile Ergenekon arasındaki bağlantılar ve radikal dinî yapılanmalarda Ergenekon'un hâkimiyetiyle ilgili sır perdeleri bir bir kalkacaktır.
Bu çerçevede başbakanlığının son döneminde, Ecevit'e yönelik görevi bıraktırma operasyonu ayrı bir önem taşıyor. Zira Ecevit bu operasyona rağmen görevi bırakmayınca, ardından ne olduğunu hep birlikte hatırlayalım. Tam da hükümetin ekonomide içirdiği acı ilacın neticesi alınacakken, MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli hükümetten çekildiklerini açıklamıştı. Ecevit şaşkındı. Buna bir anlam verememişti. Hatta 3 Nisan 2005'teki Pazar Sohbeti'nde, "Aradan yıllar geçti, Sayın Bahçeli'nin neden öyle davrandığını şimdi izah edebiliyor musunuz?" diye sordum. Cevabı "Bugün de izah edemiyorum." oldu. Birkaç ay sonra ABD'nin Saddam'ı devirmek bahanesiyle Irak'ı işgal etmesi, Ecevit'in görevi bırakması için yapılan baskılarda dış tesirlerin varlığını da gündeme getirdi.
Sahi bu Ergenekon denilen yapılanmada Amerika'nın rolü nedir? İtalya'da Gladio'yu çökerten savcı Felice Casson, 26 Nisan 2008'de Genç Siviller'in organize ettiği toplantıda, bu yapının özünde bir NATO oluşumu değil, bir CIA oluşumu olduğunu söyledi. Türkiye'nin stratejik önemini hatırlatarak en kuvvetli, en örgütlü devlet çetesinin bizim ülkemizde olabileceğinin altını çizdi.
İtalya'da işin bir başka boyutu daha ortaya çıkmıştı. Gladio'nun beyni P-2 mason locasıydı. Davanın sonunda, 2 bin 500 kişilik bu beyin takımının herkesi dinlettiği, konumlarının ve ilişkilerinin gücünü kullanarak siyasîler, işadamları, askerler ve özellikle medya ile birlikte hareket ettikleri ortaya çıkmıştı.
Bakalım, Ergenekon davası bizde hangi kirli ilişkileri ve hangi siyasî cinayetlerin faillerini ortaya çıkaracak?
Birilerinin telâşı ve paniklemesi boşuna değil. Türkiye, artık eski Türkiye olmayacak...
ZAMAN-Züseyin Gülerce