C
cendere
Ziyaretçi
Karın seni aldatıyor
Hatırlarsanız, ' askere en yakın gazeteci' Mehmet Ali Kışlalı ile yapılmış bir röportaja değinmiştim. ( Sabah, 22 Temmuz )
Mikrofonu Kışlalı'ya uzatan Devrim Sevimay, sonunda dayanamıyor, "Veli Küçük ile ilgilenmiyorsunuz, darbe planlarıyla ilgilenmiyorsunuz; peki o zaman askerin hangi konusuyla ilgileniyorsunuz " diye soruyordu. ( Milliyet, 21 Temmuz )
Aynı röportajla ilgili değerlendirme yapan başka meslektaşlar da oldu.
Son bir yıldır Türkiye'yi ilgilendiren konuların başında gelen Ergenekon operasyonu hakkındaki bu inanılmaz görmezden gelme nasıl mümkün oluyordu?
" Ergenekon dostunu nesinden tanırsınız " başlıklı yazının sonunda şöyle demiştim:
"Ya dünyanın en meraksız, en vurdumduymaz insanı ya da zaten bizzat tanık olduğu olaylar yer alıyor ( Ergenekon ile ilgili ) o yazılarda. ' Benden iyi bilemezler' deyip okumuyor."
Bizim sorgulamamız üzerine Kışlalı, bir yazı daha kaleme aldı ve Ergenekon davasından tutuklu Şener Eruygur ile Hurşit Tolon'u göklere çıkardı. ( Radikal, 26 Temmuz )
Bir " Ergenekon dostunu " nasıl tanıyacağımıza ilişkin güzel bir örnek vermişti Kışlalı.
Meydan okuyucu bir dile sahip bu ısrarın, ideolojik temelini zaten biliyoruz.
Peki, psikolojik açıdan nasıl bir özelliktir bu? Nasıl olur da bir insan yanı başında meydana gelen olaylara ilgisiz kalabilir?
Bu soru zihnimde dolanırken, tamamen tesadüf eseri, " Yes! " ( Evet! ) adlı kitabı okuyordum.
" İkna Biliminin 50 Sırrı " alt başlığını taşıyan kitabın üç yazarından biri olan Robert Cialdini'den size daha önce bahsetmiştim.
Türkçeye de çevrilmiş olan ' İknanın Psikolojisi' adlı kitabı müthiştir. Mutlaka okuyun: Birisini ikna etmek, yani kısaca 'Evet' dedirtmek hayatın önemli bir parçasıdır.
Benim Cialdini'den söz ettiğimi gören yurtdışından bir okurumuz, 'Yes'i ona imzalatarak bana gönderdi. (adresini kaybettim, kendini hatırlatırsa çok memnun olacağım.)
'Yes!'i okurken çok ilginç bir bölüme rastgeldim. İkna olmanın 6 temel mekanizması varmış.
Bunlardan biri de tutarlılık.
İnsanlar, ' bugün' yaptıkları ile ' eskiden' yaptıklarının çelişmemesine dikkat ediyor.
İstiyorlar ki dünkü tavırları, değerleri, söyledikleri ile şimdikiler aynı çizgide olsun. Süreklilik göstersin.
Ve geliyoruz bir başka ilginç noktaya: İnsanlar yaşlandıkça tutarlı olmaya daha fazla özen gösteriyor.
" Çünkü " diyor psikologlar, " tutarsızlık duygu dünyamızı bozar; üzüntü , sıkıntı , gerilim yaratır. Yaşlı insanların bununla baş etmeleri kolay değildir ."
İşte bu gerilime maruz kalmamak için yaşlı insanlar alışkanlıklarına, eski değerlerine dört elle sarılırlar.
Sanırım bu bilgi sayesinde, 74 yaşındaki Mehmet Ali Kışla'nın, kulağının dibinde patlayan Ergenekon skandalını, niye duymazdan geldiğini anlıyoruz.
Hayatı boyunca büyük saygı gösterdiği, laflarını can kulağıyla dinleyip, satır aralarında derin hikmetler aradığı insanların, birer suçlu olabileceğini kabul edemiyor.
Belki daha genç olsaydı, ruh dünyası böyle bir çelişkiye tahammül edebilirdi. O gerilimi kaldırabilirdi. Ama bu yaşta? Hiç kolay değil.
" Karın seni aldatıyor, bir dost " mesajına, " Söylediğin şeye bak; sen ne biçim dostsun " diyen adamı hatırlayın.
EMRE AKÖZ- SABAH
Hatırlarsanız, ' askere en yakın gazeteci' Mehmet Ali Kışlalı ile yapılmış bir röportaja değinmiştim. ( Sabah, 22 Temmuz )
Mikrofonu Kışlalı'ya uzatan Devrim Sevimay, sonunda dayanamıyor, "Veli Küçük ile ilgilenmiyorsunuz, darbe planlarıyla ilgilenmiyorsunuz; peki o zaman askerin hangi konusuyla ilgileniyorsunuz " diye soruyordu. ( Milliyet, 21 Temmuz )
Aynı röportajla ilgili değerlendirme yapan başka meslektaşlar da oldu.
Son bir yıldır Türkiye'yi ilgilendiren konuların başında gelen Ergenekon operasyonu hakkındaki bu inanılmaz görmezden gelme nasıl mümkün oluyordu?
" Ergenekon dostunu nesinden tanırsınız " başlıklı yazının sonunda şöyle demiştim:
"Ya dünyanın en meraksız, en vurdumduymaz insanı ya da zaten bizzat tanık olduğu olaylar yer alıyor ( Ergenekon ile ilgili ) o yazılarda. ' Benden iyi bilemezler' deyip okumuyor."
Bizim sorgulamamız üzerine Kışlalı, bir yazı daha kaleme aldı ve Ergenekon davasından tutuklu Şener Eruygur ile Hurşit Tolon'u göklere çıkardı. ( Radikal, 26 Temmuz )
Bir " Ergenekon dostunu " nasıl tanıyacağımıza ilişkin güzel bir örnek vermişti Kışlalı.
Meydan okuyucu bir dile sahip bu ısrarın, ideolojik temelini zaten biliyoruz.
Peki, psikolojik açıdan nasıl bir özelliktir bu? Nasıl olur da bir insan yanı başında meydana gelen olaylara ilgisiz kalabilir?
Bu soru zihnimde dolanırken, tamamen tesadüf eseri, " Yes! " ( Evet! ) adlı kitabı okuyordum.
" İkna Biliminin 50 Sırrı " alt başlığını taşıyan kitabın üç yazarından biri olan Robert Cialdini'den size daha önce bahsetmiştim.
Türkçeye de çevrilmiş olan ' İknanın Psikolojisi' adlı kitabı müthiştir. Mutlaka okuyun: Birisini ikna etmek, yani kısaca 'Evet' dedirtmek hayatın önemli bir parçasıdır.
Benim Cialdini'den söz ettiğimi gören yurtdışından bir okurumuz, 'Yes'i ona imzalatarak bana gönderdi. (adresini kaybettim, kendini hatırlatırsa çok memnun olacağım.)
'Yes!'i okurken çok ilginç bir bölüme rastgeldim. İkna olmanın 6 temel mekanizması varmış.
Bunlardan biri de tutarlılık.
İnsanlar, ' bugün' yaptıkları ile ' eskiden' yaptıklarının çelişmemesine dikkat ediyor.
İstiyorlar ki dünkü tavırları, değerleri, söyledikleri ile şimdikiler aynı çizgide olsun. Süreklilik göstersin.
Ve geliyoruz bir başka ilginç noktaya: İnsanlar yaşlandıkça tutarlı olmaya daha fazla özen gösteriyor.
" Çünkü " diyor psikologlar, " tutarsızlık duygu dünyamızı bozar; üzüntü , sıkıntı , gerilim yaratır. Yaşlı insanların bununla baş etmeleri kolay değildir ."
İşte bu gerilime maruz kalmamak için yaşlı insanlar alışkanlıklarına, eski değerlerine dört elle sarılırlar.
Sanırım bu bilgi sayesinde, 74 yaşındaki Mehmet Ali Kışla'nın, kulağının dibinde patlayan Ergenekon skandalını, niye duymazdan geldiğini anlıyoruz.
Hayatı boyunca büyük saygı gösterdiği, laflarını can kulağıyla dinleyip, satır aralarında derin hikmetler aradığı insanların, birer suçlu olabileceğini kabul edemiyor.
Belki daha genç olsaydı, ruh dünyası böyle bir çelişkiye tahammül edebilirdi. O gerilimi kaldırabilirdi. Ama bu yaşta? Hiç kolay değil.
" Karın seni aldatıyor, bir dost " mesajına, " Söylediğin şeye bak; sen ne biçim dostsun " diyen adamı hatırlayın.
EMRE AKÖZ- SABAH