C
cendere
Ziyaretçi
BÜLENT KORUCU -ZAMAN
Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun askerlik sorunu her geçen gün karmaşıklaşıyor.
Aynı zamanda Yargıtay savcısı olan Eminağaoğlu, işi kestirmeden halletmek yerine dolambaçlı yolları tercih ettikçe içinden çıkamaz hale geliyor. Savcılık, kelime anlamı itibarıyla değilse bile fiiliyatta şüphecilik demek. Şüpheli konularda lehte ve aleyhte delilleri toplayarak zihinleri berraklaştırma görevini üstleniyorlar. Şu satırbaşlarını havi bir dosya, Ömer Bey veya herhangi meslektaşının önüne gitse kamu adına şüphelenir ve olayın üstüne gider. Ama nedense henüz kimsenin kılı kıpırdamadı. Ömer beygillerin tabi olduğu hukuk bizimle aynı değilse orasını bilemiyoruz!
Dosya bize şunları söylüyor: 1) Hastalık kodu yanlış yazılmış. Ölümcül karaciğer hastalığının kodu rapora yazılmış. O kodu gören herkes 'vah vah pek de gençmiş' tepkisi veriyor. Ama tarihe bakınca acıma yerini hayrete bırakıyor. "Şimdiye kadar birkaç defa ölmüş olması gerekirdi" diyorlar. GATA'dan emekli doktorlar, bunun affedilmez bir hata olduğunu ve gerçekleşmesinin imkansıza yakın bir zorlukta olduğunu belirtiyorlar. Çürük raporları tek doktorun hele asteğmenin inisiyatifiyle hazırlanmıyor. Hiçbir aşamada hatanın fark edilmediğine inanmak çok zor. 2) Raporun ana nüshasında 'sağlamdır' yazarken kopyalarda ameliyat raporlarının istendiği kaydedilmiş. Eminağaoğlu'nun savunması şöyle: "Karbon kağıdı koymadılarsa geçmemiştir." Yanlış hatırlamıyorsak, 1988'de karbon kağıdı icat edilmişti ve bol miktarda bulunuyordu. İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki kıtlığı ve 80 öncesindeki karaborsayı biliyoruz; lakin orada da karbon kağıdı sıkıntısı bulunmuyordu. Zaten karbon ana nüsha için değil, kopyalar için gereklidir. Kopya nüshalara ayrı ayrı yazılmış ameliyat raporları talebi. Bunu büyük-küçük harf farklılıklarından anlıyoruz. Çok üşengeç bir doktormuş, insan ana nüshaya da yazmaz mı! 3) Tarih yazımındaki hatanın izahı çok zor. Eminağaoğlu'nun 'çürük' raporunda ameliyat tarihi bir yerde 1984, başka yerde 1988 yazıyor. YARSAV Başkanı bunu da hata deyip geçiştiriyor. Hayatında bilgisayar veya daktilo gören herkes bilir, yanlışlıkla 4 yerine 8'e basmak ayrı bir maharet ister. 4'e iki sefer basılabilir, parmak yanlışlıkla sağındaki 5'e veya solundaki 3'e gidebilir. 4 dururken hataen 8'e basabilen daktilografı bulup tebrik etmek lazım. Hakikaten zor iş başarmış. 4) Hatalar bitmek bilmeden devam ediyor. Ömer Bey'i 17 yaşında ameliyat eden ve halasının da doktor olarak çalıştığı sivil hastane, rapora yaşını 20 olarak kaydetmiş! Eminağaoğlu, hastalığının bridektomi olduğunu söylüyor. Uzmanlar ise bunun hastalık değil tedavi metodu olduğunda hemfikir. Yani 1984 yılında bridektomi olan kişiye 1988'e kadar yeniden müdahale ihtiyacı duyulmamış. Bu, hastalığın iyileştiği, en azından aciliyet boyutundan uzaklaştığını gösteriyor.
Hepimiz insanız, hatadan münezzeh değiliz, ancak bu kadarı kadı kızı için de, savcı raporu için de fazla. YARSAV Başkanı bütün bunları basit hatalar olarak geçiştiriyor ve kamuoyunun inanmasını bekliyor. Belli yaşın üstündeki her erkek, muayene ve askere alınma süreçlerinden geçtiği için Ömer Bey'in işi hayli zor. Bu saatten sonra Milli Savunma Bakanlığı'ndan beklediği açıklamayı alsa bile kamu vicdanında hep bir şüphe kalacak. Tamamen aklanması için yeniden muayene olmasından başka yol yok. Ulusalcı yayın politikasıyla bilinen ART Televizyonu'nda bile üç kere üstelendikten sonra dillendirmesi, bu seçeneği en son alternatif olarak düşündüğünü gösteriyor. Yeniden muayene MSB ve askeri savcılığın da işini kolaylaştıracak. Yoksa bazılarına aslan kesilen mekanizma, bazılarını görmezden geliyor yargısı oluşacak. Ya muayene ya kışla; başka yolu yok. Ömer Bey askere gidecek olursa, terminalden uğurlamaya gideceğime ve "en büyük asker bizim asker" diye tempo tutacağıma söz veriyorum.
Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun askerlik sorunu her geçen gün karmaşıklaşıyor.
Aynı zamanda Yargıtay savcısı olan Eminağaoğlu, işi kestirmeden halletmek yerine dolambaçlı yolları tercih ettikçe içinden çıkamaz hale geliyor. Savcılık, kelime anlamı itibarıyla değilse bile fiiliyatta şüphecilik demek. Şüpheli konularda lehte ve aleyhte delilleri toplayarak zihinleri berraklaştırma görevini üstleniyorlar. Şu satırbaşlarını havi bir dosya, Ömer Bey veya herhangi meslektaşının önüne gitse kamu adına şüphelenir ve olayın üstüne gider. Ama nedense henüz kimsenin kılı kıpırdamadı. Ömer beygillerin tabi olduğu hukuk bizimle aynı değilse orasını bilemiyoruz!
Dosya bize şunları söylüyor: 1) Hastalık kodu yanlış yazılmış. Ölümcül karaciğer hastalığının kodu rapora yazılmış. O kodu gören herkes 'vah vah pek de gençmiş' tepkisi veriyor. Ama tarihe bakınca acıma yerini hayrete bırakıyor. "Şimdiye kadar birkaç defa ölmüş olması gerekirdi" diyorlar. GATA'dan emekli doktorlar, bunun affedilmez bir hata olduğunu ve gerçekleşmesinin imkansıza yakın bir zorlukta olduğunu belirtiyorlar. Çürük raporları tek doktorun hele asteğmenin inisiyatifiyle hazırlanmıyor. Hiçbir aşamada hatanın fark edilmediğine inanmak çok zor. 2) Raporun ana nüshasında 'sağlamdır' yazarken kopyalarda ameliyat raporlarının istendiği kaydedilmiş. Eminağaoğlu'nun savunması şöyle: "Karbon kağıdı koymadılarsa geçmemiştir." Yanlış hatırlamıyorsak, 1988'de karbon kağıdı icat edilmişti ve bol miktarda bulunuyordu. İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki kıtlığı ve 80 öncesindeki karaborsayı biliyoruz; lakin orada da karbon kağıdı sıkıntısı bulunmuyordu. Zaten karbon ana nüsha için değil, kopyalar için gereklidir. Kopya nüshalara ayrı ayrı yazılmış ameliyat raporları talebi. Bunu büyük-küçük harf farklılıklarından anlıyoruz. Çok üşengeç bir doktormuş, insan ana nüshaya da yazmaz mı! 3) Tarih yazımındaki hatanın izahı çok zor. Eminağaoğlu'nun 'çürük' raporunda ameliyat tarihi bir yerde 1984, başka yerde 1988 yazıyor. YARSAV Başkanı bunu da hata deyip geçiştiriyor. Hayatında bilgisayar veya daktilo gören herkes bilir, yanlışlıkla 4 yerine 8'e basmak ayrı bir maharet ister. 4'e iki sefer basılabilir, parmak yanlışlıkla sağındaki 5'e veya solundaki 3'e gidebilir. 4 dururken hataen 8'e basabilen daktilografı bulup tebrik etmek lazım. Hakikaten zor iş başarmış. 4) Hatalar bitmek bilmeden devam ediyor. Ömer Bey'i 17 yaşında ameliyat eden ve halasının da doktor olarak çalıştığı sivil hastane, rapora yaşını 20 olarak kaydetmiş! Eminağaoğlu, hastalığının bridektomi olduğunu söylüyor. Uzmanlar ise bunun hastalık değil tedavi metodu olduğunda hemfikir. Yani 1984 yılında bridektomi olan kişiye 1988'e kadar yeniden müdahale ihtiyacı duyulmamış. Bu, hastalığın iyileştiği, en azından aciliyet boyutundan uzaklaştığını gösteriyor.
Hepimiz insanız, hatadan münezzeh değiliz, ancak bu kadarı kadı kızı için de, savcı raporu için de fazla. YARSAV Başkanı bütün bunları basit hatalar olarak geçiştiriyor ve kamuoyunun inanmasını bekliyor. Belli yaşın üstündeki her erkek, muayene ve askere alınma süreçlerinden geçtiği için Ömer Bey'in işi hayli zor. Bu saatten sonra Milli Savunma Bakanlığı'ndan beklediği açıklamayı alsa bile kamu vicdanında hep bir şüphe kalacak. Tamamen aklanması için yeniden muayene olmasından başka yol yok. Ulusalcı yayın politikasıyla bilinen ART Televizyonu'nda bile üç kere üstelendikten sonra dillendirmesi, bu seçeneği en son alternatif olarak düşündüğünü gösteriyor. Yeniden muayene MSB ve askeri savcılığın da işini kolaylaştıracak. Yoksa bazılarına aslan kesilen mekanizma, bazılarını görmezden geliyor yargısı oluşacak. Ya muayene ya kışla; başka yolu yok. Ömer Bey askere gidecek olursa, terminalden uğurlamaya gideceğime ve "en büyük asker bizim asker" diye tempo tutacağıma söz veriyorum.